yazar-45
İslam okulları kapanırken…
Geride kalan hafta içinde Hollanda gazetelerinde ve televizyonlarında sık sık karşılaştığımız bir haber, “Üç İslam Okulunun Kapanması” haberiydi. Gerek televizyon ekranlarında gerek gazete sayfalarında gördüğümüz o körpe çocukların haykırışı insanı ister istemez, ‘Ne olacak bu müslümanların hali’ cümlesini söyletiriveriyor…
Daha sekiz, dokuz yaşında olan minicik kız, televizyon ekranında gelecek ders yılında evde kalacağım diyor. Çünkü okulumuzu kapatıyorsunuz. Evde kalarak eğitim sistemini protesto edecek. Bir başka çocuk bambaşka duygular içinde…
Hele hele 1 ağustostan sonra kapatılacak üç islam okulunun, kapanma sebebini duyunca ve okuyunca yerinizde duramıyorsunuz.
Devlet Bakanı Dijksma’nın, üç islam okulunun kapanışı ile ilgili açıklaması aynen şöyle: “Okullar, verilen derslerin kalitesizliğinden değil, yönetici kalitesizliğinden, bu okulları idare edecek yönetici bulunamadığından ötürü kapatılmaktadır”.
Yani pedagojik ve ‘didaktik’ olarak okullarda sorun yok. Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin sözkonu okullar hakkında son verdikleri rapora göre okullarda kalite eskiye nazaran iyi. Ancak okullarda idareci eksikliği var.
Yönetici yok…
Evet ‘Ne olacak bu müslümanların hali’ sorusu tekrar kulaklarımda çınlıyor. Okullarda yaşanan bu hayal kırıklığı, müslümanların idare ettikleri diğer kurumlarda da yaşanır mı? Hayır demeye cesaretim yok inanın.
Neden? Çünkü Hollanda’daki müslümanlar kurumlaşma sürecinde hiç bir hesap ve plan yapmadan balıklama dalmaktalar. Hangi alanda bir boşluk varsa, ‘Diğer müslümanlar bu sahayı kapmasınlar’ korkusuyla, o sahada uzman olsunlar veya olmasınlar, hemen köşeyi kapmaya yeltenmekteler. Bu hesapsızlığın ilk acılarını, on, onbeş yıl önce müslümanlara verilen radyo ve televizyon yayın hakkının kullanılmasında görmüştük.
İşi bilenlerin söz sahibi olması yerine, köşeyi kapanların söz sahibi olmaları, bir müddet sonra müslümanlara verilen televizyon yayın saatlerinin sınırlanması ve ortadan kalkmasıyla sonuçlanmıştı.
Şimdi islam okulları kapanıyor. Hem de idareci, yönetici bulunmadığından.
İslam okullarının ilk kuruluş yıllarında, Hollanda Diyanet Vakfı adına bu gelişmeye şahit olmuştum. O yıllarda Amsterdam, Den Haag ve Rotterdam olmak üzere üç islam okulu vardı. O günkü iş bilenler, mühendis Erdinç Türkcan, şu anda IOT başkanı Mehmet Emin Ateş, Mehmet Tütüncü üç okula öğretmen bulamıyorlardı. Öğretmen adaylarını bir hafta sonu Bergen’deki yatılı okula almışlar ve müslümanlar hakkında hızlandırılmış kurstan geçirmişlerdi. Çünkü müslümanların çocukları o yıllarda öğretmen okullarından mezun olmamışlardı. Dolayısiyle islam okulları daha o yıllarda, yani onbeş yıl önce hem öğretmen hem uzman yönetici sorunu yaşıyordu.
Aradan bir kaç yıl geçtiki, islam okullarının sayısı anarmol bir şekilde arttı ve tüm Hollanda’ya yayıldı.
Ne olduğunu anlayamadık tabiki. Üç okula öğretmen ve idareci bulmakta zorlanan müslümanlar, otuz okula nasıl öğretmen ve idareci bulacaklardı.
Evet Hollanda’daki müslümanların böyle bir hakları vardı. Müslümanlar bu haklarını kullanabilirlerdi. Ancak bu hakkın kullanılmasının zamanlaması hiç hesap edilmedi.
Hollanda’daki müslümanların bu işi götürebilecek kadroları, birikimleri, yöneticilik tecrübeleri, yetişmiş elamanları, Hollanda eğitim sitemini çok iyi bilenleri, okullarda okunacak bazı dersler için yazılmış kitapları var mıdır, yok mudur sorularını sormadan, biz islam okulu açalımda ne olursa olsun mantığıyla açılan bu okulların sorunu hiç bitmedi…
Eğitim ve okul açmak, yönetmek elbette bir zihniyet meselesidir. Modern bir toplumda Pakistan’nın, Hindistan’ın bir köyünde verilen eğitimi, şeklen bile olsa burada uygulamaya kalkarsanız, tökezlersiniz.
Demek ki, bu okulların bağlı oldukları üst kurullarda yıllar içinde bu okulların yöneticilik sorununu çözecek önlemler almamışlar. Bakanlık tarafından ayrılan milyonlarca avro, bu okulların iyileştirilmesi, yöneticilerin eğitilmesi, öğretmelerin meslek içi kurslardan geçirilmesi için harcanabilirdi.
Bütün bunlar olmamış. Ve bugün üç okulun kapnamasıyla karşı karşıyayız. Yarınlarda neler olur bilemem. Ancak bildiğim bir gerçek var ki, o da bu okulların çok kötü yönetildiğidir. Çocuğunun bir problemi için telefon açan veliye, okul haftalarca geri dönmüyor. Binlerce çocuğun kaderi işte bu yöneticlere emanet.
Ders almak için illa üç okulun kapanması beklenmemelidir. Müslümanlar sadece bu okullarda başarısız yöneticilik yapsalar iyi, diğer bir çok alanda da aynı sorun kol geziyor. İçinde yaşadıkları ülkenin kurumlarından hiç ders almazlar mı bu müslümnanlar bilmem ki?