yazar-70
23 Temmuz aydınlık görünmüyor!
Halk tabiri ile –şom ağızlılık veya felaket tellallığı yapar gibi anlaşılmasın ama ben kendimce 23 Temmuz sabahını pek aydınlık göremiyorum. Beynimde şuan ki siyasi mevcutların hepsini bir araya getiriyorum, havada uçuşan anketleri falan da hiç dikkate almadan, barajı aşması muhtemel partilerin siyasi duruşları ile “Devlet” kademesindeki siyaset harici, diğer tüm kurum ve kuruluşların duruşları ile karşılaştırıyorum vee; 23 Temmuz sabahını pekte aydınlık göremiyorum.
Hangi partiler barajı aşarsa açsın, görünen o ki; AK Parti birinci parti olacak ve hükümet kurma görevi otomatikman ona verilecek. O günler için, yaşanması mümkün her türlü alternatif ve ihtimalleri düşündüğüm zaman, öyle “Cuk oturan” bir ihtimal göremiyorum. Ve aşağı sakal, yukarı bıyık misali işin içinden çıkamıyorum. Tabiî ki bu satırlarımda sizlere 23 Temmuz ile ilgili ihtimalleri tek tek yazıp moralinizi bozacak değilim. Ama inanın yukarda belirttiğim, devlet kademelerinde söz sahibi ve egemen güçler ile seçimle gelecek siyasi güçler arasında bir kargaşa yaşanacağı gün gibi ortada. (Siyasi güçler derken de kastım tabiî ki AK Parti.)
Gelinen şu noktada görünen o ki; bu hâkim güçler Ak partinin ampulünü söndürmekte kararlılar. Her ne kadar seçim sandığında, ampul için gerekli şarj yüklenmiş olsa dahi, sanki değil ampulü düğmeden söndürmek, gerekirse elektrik panosundan sigortayı attırarak, olmadı, taa kaynağından, barajlardan suyunu keserek dahi olsa bu ampulü söndürülecek gibi bir durum seziyorum ve ülkem adına içimi bir sıkıntı kaplıyor. Umarım ben yanılıyor ve olayları yanlış yorumluyorumdur. Yoksa Türkiye’mizi gerek 63.Hükümeti kurmakta gerekse 11. Reisicumhurun seçilmesi sürecinde demokrasimiz epeyce yara alacağa benzer.
Hani ülkemizde sık sık söylenilir. Ülkelerin asıl sahipleri, onları kuranlardır. Bu manada Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuranda Asker olduğuna göre, bu ülkede nihai güç askeri güçtür ve ona rağmen bir şey yapılamaz. Eğer bu tez doğru ise ki bu güne kadar öyle göründü. İşte benim karamsarlığıma gerekçe bu ihtimaldir. Çünkü mevcut iktidarla, askerimizin arası öylesine açık ki; görmemek ve hissetmemek için salak olmak bile yetmez.
Peki, bu noktada ne yapmak gerekir diye düşündüğüm zaman âcizane görüşüm, siyasilerin tek kelimeyle “Akıllı olmaları” gerekiyor ve şu mağrurluktan ve inadına edebiyatından vazgeçip, uzlaşmacı ve akılcı olma yolunu tercih etmeleri lazım. Yani kısacası alttan almaları lazım. Bunu yaklaşımı askerden beklemek akılcı bir ihtimal değil. Adı üstünde, siyaset ve politika demek, yol demek alternatif proje demek, velhasıl uzlaşma demektir. Öyle dediğim dedik, çaldığım düdükle olmuyor bu işler. Olmayacağını daha dün gördük! Mağrurluk yaparak, dışınızdakileri yok sayarak duvara toslayınca, mağdur edebiyatı yaparak inandırıcı olamayabilirsiniz.
İşte bu duygu ve düşünceler içerisinde, ben 22 Temmuz’da hiçbir partiye oyumu vermeyi düşünmüyorum. Gerçi zaten oyunu kullananlarda partiye değilde liderine oy kullanacağına göre, zaten şuan için benim siyasi görüşlerimi temsil eden bir parti lideri göremediğime göre benim, kendi kendimi kandırmama ve demokrasicilik oyununa alet olmama gerek yok diye düşünüyorum. Tabiî ki bu benim tamamen şahsi görüşüm ve şuan için geçerli. Yarın aslanlar gibi bir lider çıkar ve duruşuyla, çizgisiyle ve liderlik özellikleriyle beni ve benim gibileri ikna ederse, eyvallah gereğini yaparız. Ben şuna da inanıyorum ki, şu an Türkiye’de benim gibi düşünen ciddi bir çoğunluk var. Haa bizim gibi düşünmeyenlerin bizlere şimdiden “Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” diye dursunlar. Yarın –bir oy bir oydur diye sakın kapımızı kimse çalmaya kalkmasın. Önce arkasında gittikleri liderleri, kendilerini ne kadar temsil ediyor, onu cevabını dürüstçe versinler.
ADAM GİBİ ****** HİKMETLİ SÖZLER
Acından ölen aslan çoktur ama;
Avını çakala kaptıranı hiç yoktur.