İslamcılar ve İslami düzen
İslamcıların İslam'ı çağa sunacak bir düzen taslakları, projeleri, bu konuda eserleri, hazırlıkları yok mu?
“Bütün zamanların İslamcılarını bir tarife/çuvala sokmak sonra da üzerinde sopa gezdirmek ilme, hikmete ve ahlaka uygun düşmüyor.”
Böyle diyor, Hayrettin Karaman bugünkü yazısında.
Yeni Şafak’ta “İslamcılar ve İslamî düzen” başlıklı bir makale kaleme alan Karaman, İslamcılara yöneltilen yersiz bir eleştiriye dikkat çekerek; eleştirinin ne kadar ezber ve cahilane bir şekilde yapıldığını ortaya koyuyor.
Karaman’ın “işi gücü bırakıp İslamcılarla uğraşan taife” olarak nitelediği kesimin eleştirisi şu:
“İslamcıların çağdaş, İslam'ı çağa sunacak bir düzen taslakları, projeleri, bu konuda eserleri, hazırlıkları yok!”
Gerçekten öyle mi?
Karaman’a göre bir kere bu iddianın sahiplerinin kime İslamcı dedikleri belli değil. Tariflerine bakılırsa 'İslamcılığın belli bir dönemin şartlarındaki uygulamasını alıp genelleştiriyor sonra da bunu eleştiriyorlar. O günün şartlarında uygulanan İslamcılığı ele alıp yine o günün şartlarında 'öyle değil, şöyle olmalıydı' deseler mesele kalmayacak, ilim ve düşünce adamına yakışanı yapmış olacaklar. Ama genellemek, bütün zamanların İslamcılarını bir tarife/çuvala sokmak sonra da üzerinde sopa gezdirmek ilme, hikmete ve ahlaka uygun düşmüyor.
Kim Demiş Bu Konular Üzerinde Kafa Yorulmamış Diye?
Düzen meselesiyle ilgili şöyle yazmış Karaman Hoca:
“Mesela Cevdet Paşa'dan, Said Halim Paşa'dan beri bizde, Nedvetu'l-ulemâ'nın kuruluşundan beri Hindistan'da, ilan edildiği günden beri Pakistan'da, Abduh'tan beri Mısır'da, Muhammed Tahir b. şur'dan beri Tunus'ta, Abdulhamîd b. Bâdîs'ten beri Cezayir'de, büyük Senûsî'den beri Fas'ta... İslam'ın çağdaş hukuk, ekonomi, cemiyet, siyaset, uluslararası ilişkiler, ahlak, estetik, eğitim... düzeni üzerinde düşünülmüş, yazılmış, tartışılmıştır. Mecelle böyle bir çalışmanın eseridir. Hukuk-ı aile kararnamesi öyledir. Mecelle'nin değişen şartlarda yeniden ele alınması (tadilat) çalışmaları böyledir. Cumhuriyet şeriatı lağvetmeseydi bu çalışmalar devam edecek, su yolunu bulacaktı. Başka İslam ülkelerinde devam etti ve yüzlerce eser ortaya çıktı. el-Ezher, İslam Anayasa Kanunu üzerinde bir çalışma yaptı. Dünyanın bir yerinde İslami düzene geçilirse uygulansın diye ilan etti. Bu çalışmayı yine İslâmî bakışla tenkit edenler, bir manada tamamlayanlar oldu. Ziyaulhak zamanında, diğer alanlarda olduğu gibi 'Pakistan ekonomisini İslamileştirme' alanında da çalışma yapıldı, onlarca alim çalışarak kapsamlı bir rapor hazırladılar ve bu rapor, öngörülen aşamalar çerçevesinde uygulamaya kondu. Başkanı ABD öldürmeseydi bu çalışmalar devam edecekti.”
Söz konusu iddia sahipleri anlaşılan o ki, Hayrettin Karaman’ın sıraladığı bu bilgilerden habersizler. Karaman, bunları yanlış ya da eksik bulanlar için de bir çift kelam ediyor: “Eğer böyle ise onların zihninde doğru olan var demektir; neden ortaya çıkarmıyorlar? Böyle bir bilgi, tasavvur ve çalışmaları yoksa mevcudun uygunsuz olduğunu nereden biliyorlar?”
Değişebilir Olanlar ve Değişmeyenler…
Hayrettin Karaman, yazısında önemle altını çizdiği bir hususa da işaret ediyor. İslam'da bir değişmeyenler bir de şartlara göre değişmesi caiz olanların olduğunu hatırlatan Karaman, “Bir yerde bütünüyle İslami hayata geçme teşebbüsü başlamadan şartlar bilinemez; ne zaman başlanır ve şartlar ortaya çıkarsa İslam alimleri, değişmeyenlerin ışığında ictihad ederek yeni şartların İslamî düzenini ortaya koyarlar. Bundan önce de 'teşebbüs ve geçiş' aşaması olur; bu teşebbüs ve geçiş aşamasının fıkhı, geçişten sonraki düzen kadar, hatta daha önemlidir.” diyor ve ekliyor:
Geçiş Dönemi ve Tekfircilik
“Laik bir ülkede 'İslam ceza hukuku nasıl olmalıdır' konusu değil, 'bu düzenden İslâmî düzene nasıl geçilir?' konusu ele alınmalı, işte bunun düzeni ortaya konmalıdır. Bu da yapılıyor, ama gel gör ki, sözde İslami düzenden yana olanların bir kısmı geçiş dönemi fıkhına 'küfür' damgası basıyor, hayal aleminde tahtadan ata binerek cevelan ediyorlar.” (haksözhaber)