İsmail'in kimse onu kurban et!
Rasim Özdenören yazdı: İsmail'in kimse koçun zatında onu kurban et...
Kurban kanının bedeli nedir?
Dinî söylemde Hz. İsmail'in kanının bedeli koçun kanı olarak gösterilir. Koçun kanı akıtılarak İsmail'in kanı kurtarılır.
Bu demektir ki, bir kanın bedeli vardı. Kanın bedeli (diyeti) ödenmek gerekir.
Diyeti ödenmeden karşılığını beklemekle denge kurulamaz.
Oysa hayatımız kozmik planda bir dengede durmaktadır.
Kozmik planın dengesini makro ve mikro ölçeğinde bir daha gözden geçirmemiz gerekiyor.
Belki akla gelebilir ve denebilir ki, kozmik dengede kelebeğin kanat çırpışının da bir yeri bulunmaktadır. Elbette. Kozmik planda o kanat çırpışının değerini ölçmeye güç yetiremesek de, o çırpınıştan hâsıl olan frekansın karşılık geldiği bir bedel vardır. O çırpınışın bedeli ödenmeden mikro planda vuku bulması gereken değişiklik hâsıl olmayacaktı ve denge sarsıntı geçirecekti.
O sarsıntının da bizim gündelik hayatımızda ölçülebilen veya ölçülemeyen başka taleplere yol açacağı kuşkusuzdur.
Fakat biz, Hz. İsmail'in kanıyla koçun kanını konuşuyoruz.
Kozmik ölçekte her şeyin her şeye karşılık geldiğini, bu demektir ki, her bir değişikliğin bir bedeli olduğunu söyleyebiliyoruz.
Kozmik düzlemde bir gergedanın ve bir pirenin kanının bedeli de bulunmaktadır. Ve o bedel ödenmezse kozmik ölçekte denge sarsıntı geçirir.
Fakat acaba bir tavuğun veya yirmi tavuğun kan pahası Hz. İsmail'in kanına bedel olur mu? Veya bir gergedanın kanı, su aygırının kanı Hz. İsmail'in kan bedelini karşılar mı?
Buna hayır diyoruz.
Çünkü kozmik ölçekte, vuku bulan her bir değişikliğin mutlaka bir bedel talep etmesi keyfiyeti; olay Hz. İsmail ile koçun kanının karşılaştırılması durumunda iflas ediyor.
Bunun nedenini açıklayabiliriz. Kozmik planda ister kan dökülmesi suretiyle olsun, ister bir kelebeğin kanat çırpışından hâsıl olan değişim dolayımında olsun, talep edilen karşılık kozmik dengeyi tutturma açısından bir değer ifade ediyor.
Oysa İsmail'in kanına karşılık olarak feda edilen koçun kanının mahiyeti böyle bir şey değil. Başka bir söyleyişle materyalist bir açıklamaya medar olacak bir diyet söz konusu değil burada.
Maddeci açıdan bakıldığında, olay bir cezai işlem gibi görünüyor. Oysa kurban edilen koç cezalandırılmıyor. Bilakis ödüllendiriliyor. Burada, maddî değil, fakat manevî bir diyet ödenmesi bağlamında bir ilişki devrededir.
Oysa kelebek etkisinde ödenmesi gereken bedel ödenmediğinde tabiatın kendi iç tutarlığı bağlamında bir cezalandırma ilişkisi söz konusudur.
Koçun kurban edilmesi, evet, insan kanına karşılık bir diyet gibi görünüyor. Fakat işte buradaki ilişki bir diyet (yani cezai bir işlem) ilişkisi olmaktan çıkartılmış, tümüyle manevî, metaforik bir ilişki biçimine dönüşmüştür. Aksi söz konusu olaydı, koçun kanından daha çok kanı olan bir başka hayvanın ve mesela filin, su aygırının, gergedanın da kurban olma değeri olurdu. Oysa sadece belirli hayvanların kurban değeri bulunmaktadır. Belki bu yüzden Ali Şeriati, kurban konusunda, insanın gönlündeki İsmail'in karşılığını soruyor. İsmail'in kimse koçun zatında onu kurban et, diyor.
Para veya servet mi, çocuğun mu, şöhretin mi, her neye değer vermişsen, her neyi gönlünde put haline getirmişse, kurban edilecek değer odur...
Üstelik bu bedel mutlaka sahih karşılığı olan bir değer feda edilerek ödenmek gerekiyor. Keyfî bir kararla belirlenmiş bir bedel, burada aynen kalp para hükmünde kalıyor.
Yani ben hayvan kesme yerine onun bedeliyle başka bir hayır işleyeyim denilemiyor. Veya belirtilen hayvan türünün dışında, piyasa değeri daha yüksek bile olsa başka bir hayvanı ikame etmek de mümkün olmuyor. Özetle her ibadet gibi bunun da rükünlerine ve erkânına eksiksiz uymak gerekiyor. Rasim Özdenören-Yeni Şafak