Kâbe hasretiyle...
Uzun zamandır yazılarına ara veren Bugün Yazarı Ahmet Taşgetiren, Kabe’deki anılarını köşesinde yazdı
Umre ibadetini yerine getirmek için Mekke’ye giden ve yaklaşık 10 gündür yazılarına ara veren Bugün Yazarı Ahmet Taşgetiren, burada yaşadığı güzel anları kaleme aldı.
İşte Ahmet Taşgetiren’in “Kâbe hasretiyle” başlığıyla yazdığı köşe yazısı
On bir günlük aradan sonra birlikteyiz. Bu satırları Mekke'de iken yazıyorum. Az önce tavaftan döndüm. Bugün Türkiye'ye döneceğiz. Kâbe'ye veda etmek lazım. Veda için etrafında dolandım Kâbe'nin. Baktım, baktım.
Etrafımda dua çağlayanı. Hangisine "Amin" desen bir dünya kurtulur.
İyi fotoğraf çeksem, sadece bir tavafta dönen Müslüman yüzlerden apaydınlık bir albüm yapardım diye düşündüm.
Yüreklerin ise fotoğrafı çekilmez.
Dünyada bu kadar farklı yüreği etrafında buluşturan başka çekim merkezi var mı, olabilir mi bilmiyorum.
Yürek bereketini buraya vermiş Yaradan.
İşte kıvır kıvır saçlarından minik bukleler yapılmış bir siyahî bebecik, annesinin omuzlarında, bir başkası ağabeyinin, ikisi babalarının ellerinden tutmuş...
İşte Kuzey Koreli bir tavaf ehli.
Şuradan peltek sesli dualar geliyor, Endonezyalı, Malezyalı hanımlar, beyler... Yüzlerinde dünyanın o en masum tabii tebessümü.
Türkler, Türkler, Türkler... Öğretmenler, öğretmenler, öğretmenler... Binlerce öğretmen gördüm aileleriyle birlikte Kâbe etrafında kelebekler gibi dönen... Bu sene ilk defa Hakkâri'den de bir kafile gelmiş umre için. Nasıl? Anadolu'nun, Rabbine yönelen kalbine kim hükmedebilir?
Ve İranlılar... Yan yana durduk, birlikte yürüdük, birlikte dua ettik, kaldığımız otelde selamlaştık, tebessüm ettik... İranlı kadınları bembeyaz çarşaflar içinde gördük. Beyaz güzel oluyor. Siyah da güzel.
Kentsel dönüşüm
Kâbe'de, onun etrafında örgülenmiş olan Mekke'de hiç şüphe yok, bambaşka bir dirilik var.
Hayır, "Haremeyen usulü kentsel dönüşüm" diye nitelenebilecek olanı kastetmiyorum. Medine'de 100 büyük otel yıkılıyor, elektrikleri kesilmiş, kapanmış, peyderpey gidiyor 5 milyonluk yeni Mescid-i Nebi'ye yer açmak ve iki milyon ziyaretçiyi barındıracak yeni otellerin inşasına imkan hazırlamak üzere... Mekke'de 2000'e yakın binanın yıkılmakta olduğunu öğreniyoruz, görüyoruz. Ardından yeni inşa gelecek.
Bir gün, Merve kapısından çıktım, baktım, sarı-mavi baretli insanlar akıyor Herem-i Şerif'in içinden... Baretini yere koyup namaza duranlar ayrı bir güzellik arz ediyor. Bunlar, Harem'e ilave edilen, iki minareli yeni bölümde çalışan işçiler. Bu baretli görüntü daha birkaç yıl devam edecek anlaşılan... Bu yeni projenin ömrü birkaç yıldan daha uzun sürerse şayet...
Mekke için bu evrensel diriliği taşıyacak evrensel gönüllerin katıldığı projeler yapmak lazım, daha uzun süre bir kalıcılık elde etmek için...
Kâbe diriliği
Ama inşaat, minşaat... Hiçbir şey, Mekke'ye Kâbe'nin kazandırdığı "muazzam, destansı" diriliği, hareketliliği, devinimi gölgeleyemiyor. Hac mevsimi değil, Ramazan değil, üç aylarda bir Mekke, Kâbe... Namaza akışı tasavvur edin bir, namazdan çıkış anını tasavvur edin iki... Harem-i Şerif'in dört bir yanından akan insan seli... İşte bu yok başka yerde... İşte bu Mekke.
Bu iklime bakınca insanla Yaratıcı arasındaki kalbi irtibata ilişkin kuşkuların çok boş olduğunu düşünüyorsunuz. İşte insanlar "Lebbeyk" demiş koşmuşlar... Genç yaşlı, kadın erkek, Siyah beyaz... Cezayirli Türkistanlı... Ve çocuklar, çocuklar...
"Rabbena zalemna enfüsena ve in lem tağfir lena ve terhamna le nekuunenne minel hasiriyn... Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik. Eğer Sen mağfiret etmez, bağışlamaz, bizi arındırmazsan, hüsrana uğrayanlardan oluruz!"
Bu, bir bakıma insanlığın tevbesi değil mi?
Derim ki aile takviminize bir umre günü işaretleyin. Biz Kâbe'ye veda etmedik, yeniden buluşmak üzere dedik sadece. Selamlayarak, içimizden bir parçayı oracıkta, Hacer-i Esved'in hemen karşısında bırakarak ayrıldık.
Son söz: Mustafa Acet Hoca'nın bize Medine'de Mekke'de siyeri, Rasulullah'ın iklimini yaşatan güzel rehberliğine, Reis Tur'un ev sahipliğine teşekkür..