Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Kadri yüce gece
Elveda, elveda, bir ayrılık lafzıdır. Hüzünlü bir kelimedir, bu. Hayatımızın şeref misafiri kutlu ramazan ayı uğurlanmak üzere. Camilerimizden yükselen “elveda Ya şehr-i ramazan elveda” söylemlerinden anlıyoruz, bunu. İçimize ayrılık ateşi düştü. Gelişiyle hayatımızı değiştiren oruç mevsimi, şimdi ayrılmak üzere. Rahmet ikliminin içinde öyle güzellikler serpilmiş ki. Sabahtan akşama kadar oruç, teravih namazları, iftarlar, sahurlar, hatimler, salavatlar, zekatlar, fitreler, sadakalar vb. Hepsi de birey ve toplumu ahlaki ve manevi anlamda yüceltmek ve sosyal barışı sağlamak için birer vesile.
Ramazan ayı. Köy, kasaba ve şehirlerimize rahmetiyle geldi. Sokak ve çarşılarımız şenlendi. Maneviyat dünyamızın sönmeyen yıldızı bir daha parlayacak ve gidecek. Biz ondan memnunuz. Acaba o bizden memnun mu? O bizim hayatımıza maddi ve manevi sayısız hediyelerle geldi. Acaba bizden Âlemlerin Rabbine ne hediyeler götürecek?
Ramazan ayı. Ona anlam katan şey, Kuran’ımızın onda doğmuş olması. Kuran’ın doğum ayıydı, o. Onun doğduğu geceye, Kadir gecesi diyor, Aziz Kur’an’ımız. O, Arş’tan arza indi. Acaba hayatımıza ne derece inmektedir? Çünkü o bir hidayet vesilesidir. İnsan ancak bu ilahi ışık sayesinde hidayete erebilir. Kur’an, insanın manevi dünyası için bir gıda, gönüller için coşkulu bir tatlılık, fert ve toplum hayatı için huzur kaynağıdır. İlahi bir kitap olan Kur’an, Allah’ın gökten yere uzattığı bir kurtuluş ipidir. Hangi fert ve millet o ipe tutunursa kurtulur. Dünya ve ahiret mutluluğu, ancak ona olan ittiba ile sağlanabilir.
Kur’an, apaçık beyyinelerle gelmiştir, hayatımıza. Hayatımızı kurallara bağlamak için. O, furkandır. İnsana fark etme şuuru kazandırır. İyi ve kötü, hak ve batılın ayırımına vardırır. Dünyada olup-bitenlerin arka planını onunla okuyabilir, anlayabiliriz. O, şifadır. Bütün acıları iyileştirmek için.
Kadir gecesi. Aynı zamanda kader gecesidir. O, miladi 610 yılında dünyamızı şereflendirmeye başladığı zaman, dünyanın kaderi değişti. Artık dünya, onun öncesi ve sonrası diye ikiye ayrıldı. Gelişiyle birlikte, umutlar tazelendi, gönüller insanlık sevgisiyle doldu. Beşer eliyle sınıflandırılmış insanlar, eşit bireyler oldu. Üstünlük kavramı yeniden tanımlandı. Kur’an’la bağlantı kuranlar, kendi kaderlerini değiştirdiler. O’na tutunanlar izzet ve şeref buldular. Mekke sokaklarından yükselen evrensel değerler dili, Asya’yı, Avrupa’yı, Afrika’yı, Anadolu’yu kuşattı.
Kader Gecesi. Ramazanın son on gününde aranmalıdır, dedi Nebi. Biz 365 günün gecelerini Kadir gecesi bilmedikçe, kaderlerimiz ve kadr’larımız değişmeyecektir. Elbette bu gece, bütün ümitler tazelenecek, tevbe ve istiğfar çığlıkları, günahlarımızın erimesinin fitilini ateşleyecek; karanlık gecelerden yükselecek, zikirler, Allah’la birlikte olmanın doyumsuz zevkini yaşatacak, gönüllerimiz bütün bir varlığa merhamet ve şefkatle açılacak. Daha bir açılacak yüreklerimiz bütün bir dünyaya. Bütün bir dünyanın yoksullarına, çaresizlerine, ezilenlerine. Tek yürek olacak gönüllerimiz; zorbaların zulmüne, haydutluğuna.
Kadir Gecesi. Yaşadığımız toprakların kaderine hükmedecek ruhu bahşedecek bize. Barış olacak, dargınlara; yardım eli olarak uzanacak, ihtiyaç sahiplerine. Dualarımız, Afganistan’da, Irak’ta, Gazze’de, Çeçenistan’da, Pakistan’da acıları sarmalayacak, lisani ve fiili dualarla. Uyanışımız olacak bu gece.
Artık kader gecelerimiz rutinleşmesin; yenilensin, yenilenelim. Ondan aldığımız ilhamla, Bizim de kadrimiz yükselsin millet olarak, tüm Müslümanlar olarak…