Arif Köse /ey kavmim
KAPİTALİST SÜRTÜKLER
Ey kavmim,
Bu dünyaya lüks içinde yaşamaya gelmedik.
Öyle olsaydı Peygamberimiz kendisine 2 dağı altın yapmak isteyen meleğe “tamam” derdi, Cebrail’in tavsiyesine uyup ta “kul peygamber” olmayı seçmezdi.
Öyle olsaydı açlıktan karnına taş bağlamazdı.
Öyle olsaydı geniş bir evde otururdu oysa O’nun evinde kendisi namaz kılarken Ayşe validemiz ayaklarını topluyordu secde ederken başı ayaklarına değmesin diye.
Öyle olsaydı Peygamberimiz Muaz bin Cebel’i Yemen’e gönderirken:
“Lüks ve israf içinde yaşanılan refahtan sakın! Çünkü Allah’ın gerçek kulları
nimetler içinde yüzmezler” (Ahmed b. Hanbel, Müsned) demezdi.
Peki bizler ne yapıyoruz?
Saray gibi evlerde oturuyor ve daha fazlasını istiyor, içini süslemeye gidiyoruz.
Gemi gibi arabalara biniyor ve daha iyisi için uğraşıyoruz.
BİZE ÖRNEK OLARAK GÖNDERİLEN PEYGAMBER BİZİM GİBİ DEĞİLDİ ey kavmim.
İçinde yaşadığımız çağın nimetleri her ne kadar fazlaca olsa da önemli olan bizim o nimetlere karşı içimizde taşıdığımız hırstır ve ne yazık ki bu bizde fazlasıyla var.
Bu hırs bizi, paranın köpeği yapıveriyor farkına bile varmadan.
Farkında mısınız, artık kimse bir diğerini düşünmüyor.
İşçi kardeşlerimiz, geçimlerini sağlamak için bir işe girerken başlangıçta “asgari ücret” denilen taban ücrete mahkum ediliyor birkaç evi ve lüks arabaları olan patronları tarafından. Bu işçi kardeşimiz bir ev kiralayıp oturmak istediğinde aynı zengin kesim 1200 TL kira dayatması yapıyor. Hatta ev kiralayacak bir arkadaş için kiralamak istediği evin sahibiyle yaptığım rica görüşmesinde ev sahibi şunları söylüyordu: “Herşeyin makul bir bedeli vardır, ben makul olanı istiyorum, 1200 lira o evin makul bedelidir”
Şimdi bu yazıyı okuyan hemen hemen bütün ev sahipleri “evet, adam haklı” derken, yine hemen hemen bütün kiracılar “yazıklar olsun” çekiyor.
Adamın makul dediğini bir hesaplıyorum: 1200 TL’ye bugün için 1 aylık doğalgaz faturası ödenir, 1 ay pazara gidilir ve aylık market alışverişi yapılır, üstüne bir de elektrik faturası ödenir. Yani ev sahibinin makul gördüğü şey, geçimini kiracının üzerine yıkmak gibi bir şey oluyor. Tabi bu 1200 liralık kiranın üzerine aidat ve diğer geçim masrafları biniyor işçinin sırtına. Bunları düşünen yok.
Bir zam döneminde o kiranın geleceği en az hal de 1320 TL’dir.
Sen verirken tabandan vereceksin ama alırken çıkabildiğin kadar yukarı çıkacaksın.
Kapitalizmin, paranın köpeği olmakla, makul bir insan olmanın arasındaki farkı İslam’dan başka hiçbir şey sağlayamaz.
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.
Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.
Vallahi! Ben sizin namınıza fakirlikten korkmuyorum. Fakat sizin namınıza dünyanın sizden öncekilere serildiği gibi size de serilmesinden ve dünya için onların yarıştıkları gibi, sizin de yarış etmenizden, dünyanın onları helak ettiği gibi, sizi de helak etmesinden korkuyorum.
Paranın kulu yüzüstü sürünsün, helak olsun! Dinarın kulu yüzüstü sürünüp helak olsun. Şatafatlı, gösterişli elbiselerin kulu yüzüstü sürünsün. Midesinin kulu yüzüstü sürünsün ve helak olsun! Yıkılıp başı aşağı gelsin. Bir kötülüğe uğrarsa kurtulmasın.
Hiçbiriniz kendi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz.
Nefsin için sevdiğini, bütün insanlar için sevmeni, nefsin için arzu etmediğini, onlar için de arzu etmemeni tavsiye ederim.”
Bu sözler, Allah Resulü’nün sözleridir başkasının değil.
Kapitalizm dininin, paranın en azimli kulu köpeği olanlar, kendilerine İslam dinini yamayabilmek için sürtük sürtük dilinden “ben de Müslümanım” derken, bu ve benzeri hadisleri ne yaparlar bilmem.
Peki dünya nimetlerinden faydalanmayacak mıyız?
Faydalanacağız elbette. Bizi cennete götürmesi için faydalanacağız mesela. Sokaklarımız (hadi ben alttan alayım) 300 bin liralık arabalarla dolu. Ama piyasada 100 bin liraya da araç bulabiliyoruz. Aradaki fark 200 bin lira. Bu parayla 2 kişiye araba alabiliriz veya bir garibana başını sokabileceği bir ev alabiliriz veya sıkıntıya girmiş pekçok kişiyi sıkıntıdan kurtarabiliriz. Bu örnekleri yani dünyalıklardan bizi cennete götürecek şekilde faydalanma örneklerini çoğaltabiliriz.
Biz bu dünyaya Allah’a kulluk ve ibadet için geldik.
Soru: Peki biz Allah’a kulluk ve ibadet yapmıyor muyuz?
Cevap: Siz Allah’tan ziyade nefsinize kulluk yapıyorsunuz.
Nasıl?: Daha çok para kazanmak için, lüks içindeki yaşantını devam ettirebilmek için faize veya faizli krediye gidiyor musun kardeşim? İşte böyle.
Ürettiğin tatlı grubu yiyeceğin içine şeker yerine (daha çok kazanabilmek için) glikoz-fruktoz şurubu koyuyor musun? İşte böyle.
İşçilerinin maaşını ödemeyi 2 ay geciktirdiğin halde hacca gidiyor musun? İşte böyle.
İşçilerinin maaşını ödemeyi geciktirdiğin halde aracını yeniliyor musun? İşte böyle.
Vesaire vesaire… örnekleri o kadar çoğaltabiliriz ki.
Bir de bunun üstüne çoğumuz “İslam ümmeti neden belalardan kurtulmuyor” diye sormaz mıyız? Tam “üstüne tüy dikme” hali işte.
Sen paranın köpeği olmuşsun, dinim dediğin İslam ile alakan yok ama dünyaya ve paraya her hücrenle bağlanmışsın, ondan sonra “İslam coğrafyasında neden kan var?”.
Müslümanım diyenlerin çoğu senin gibi de ondan.
ALLAH RESULÜ PARANIN, MİDENİN KULUNA BEDDUA ETTİ duydunuz mu? YÜZÜSTÜ SÜRÜNSÜN, HELAK OLSUN dedi.
Belki Allah Resulü’nün bedduasını aldığımızdandır yüzüstü sürünmemiz.