Seyit Küçükbezirci

Seyit Küçükbezirci

Karatay ve..

Karatay ve “miri malı”ndan daha çok “insani yardım” payı

 

            Eski tipilerden bir tipi var dışarıda. Göz gözü görmüyordur, şimdi kırlarda. Namazını bitirip seccadesinin ucunu kıvıran, yaşlı “Gara Dakım Gonya Gadınları” bir dua ederlerdi, yalnız dudaklarını kımıldatarak. “Gözel Allah’ım. Açlara, açıkta kalanlara sen yardım et!”

            İnsanın elini, yüzünü jilet gibi çizen bu havada, kimi evlerde “Et mi kaynar, dert mi kaynar bilinmez”, kimi evlerde de “Her şey dadından yinmez”.

HİÇ YOKTAN İYİ; KÜÇÜK AMA KÜÇÜK IŞIKLAR

            Bir süre önce, “Karatay’da güzel şeyler oluyor” diye bir şeyler yazmıştım. Mevlâna’nın yanı başında yaz/kış; çayı, limonatayı ayrımsız, ücretsiz her “can”a sebil eden Karatay Belediyesi’ni tebrik etmiştim. Belediye Başkanı Mehmet Hançerli aradı, samimi teşekkürlerini iletti. “Vazifemiz Sevgili Başkan, vazifemiz” dedim. “Şehir, iyi şeylere de, çirkin şeylere de sessiz kalmamalı” dedim. Hançerli, “Seyit Ağabey; bir de “Hoş geldin Bebek” uygulamamız var” dedi. Hayret ettim, biraz anlattı. Çok hoştu, çok ilginçti. Gidip belediyeden enine boyuna öğrenmeliyim, diye düşündüm. Az kaldı, unutuyordum. “Bizim toprağın çocukları” için kendinden büyükler “ağabey”dir, “amca”dır, “dede”dir; “yenge”dir, “hala”dır.

            “Hoş Geldin Bebek” uygulaması ile birlikte, Karatay Belediyesi, “Karatay Kart”ı  hayata geçirmiş, asker yakınlarına ödenen “asker maaşı” alanlar her geçen ay artıyormuş. “Karatay Şefkat Evleri” hizmetini sürdürüyormuş. Biz dır dır dır, siyasi çekişmelerin muhabbetinden zaman bulamadığımız için; gözümüz yıldızlarda olduğu için, küçük ama güzel yıldızların farkında değilmişiz. Dalgınlıksa dalgınlık; kusursa kusur. Telâfi etmeliyiz.

“KARATAY KART” MUHTACIN ONURUNU YARALAMADAN

            “Karatay Kart”ın tanıtım broşüründe şöyle deniliyor: “Karatay Kart, muhtaç ailelerin onurunu düşünen, ihtiyaç sahibini rencide etmeden, kullanımı kolay, nakit hariç her türlü alışverişi her yerden yapabilme imkânı sunan, şahsa özel, belediyemiz logolu bir karttır”.

            Yeni ve güzel bir girişim; bu toprağın çaresiz kalmış insanları için. Daha bir yılını doldurmamış; şu anda 152 aile bu karta sahipmiş; her karta, dilediği gibi kullanması için, her ay 250 lira yükleniyormuş. Ocak 2012’de, “Karatay Kart”la yapılan yardım 38 bin lira. Geçen dört ayda yapılan yardım toplamı 125 bin lira.

            Güzel planlanmış, “ahlâklı” bir yöntem seçilmiş. Göstere, göstere; şov yapa yapa yapılan üç kuruşluk yardımlardan tiksiniyorduk. Eline yirmi palto, otuz çanta alan, “büyük hayırsever” ayağıyla; yanında gazeteciler, TV kameraları koşuyordu okullara. Çocukları dizi dizi dizip, yoksul bir elin ucundan tuttuğu ayakkabı ile poz veriyordu. Böyle yapanlara, başkasını bilmem, ben çok beddua ettim; “Allah cezanı versin” dedim; yapılanları teşhir edeceğimi yazdım. Son birkaç yılda çok şükür azaldılar.

            Karatay Belediyesi “kendi yoksulu”nun dermanı olma yoluna girmiş, derman olmaya başlamış, “Karatay Kart”la… Arkası çoğala çoğala gelmeli.

            “Benim şehrim”, ana gövdesi ile “Karatay”ın içinde. İstanbul Caddesi’nde yüzünüzü kuzeye döndürürseniz, sağ kolunuzda kalan “Kadim Şehir”i sokak sokak, taş taş bilirim. İnsanlarının yetmiş yıllık romanında ben de varım. Karatay’ın mahallerinin yoksulları, “durumlarını arz etmekten hicap duyar” Muhteşem bir kültürün çocukları oldukları için, “dört duvar sır örtüsü” ilkesine titizlikle uyarlar.

            Karatay’da 250 bin kişi yaşıyor; bütçesi 2012’de 130 milyon lira. “Karatay Kart” da çiçeği burnunda. Dallanmalı, budaklanmalı. Şimdilerde 152 aileye ulaşmış; beş yüz aileye, bin aileye ulaşmalı. Zaman içinde kim muhtaçsa araştıra araştıra gidip bulmalı. Ne kadar ihtiyaç var; tam bilmem, ama, daha binlerce ailenin Hızır’ı bekler gibi beklediğinden eminim. Benim gönlüme kalırsa, bir belediye bütçesinin yüzde onu muhtaç insanların “şahsına” ayrılmalı. Bana göre, belediye hizmetleri içinde “sosyal belediyecilik” ağır basmazsa, yollar mermer döşense bile hikâye. Bir çocuk o iklimde, açlıktan ağlayıp aç uyursa; bir kadın Hazreti Hacer gibi dört bir yana çaresiz seğirdirse, her zenginliğe, her güzelliğe gölge düşer.

            Hadi Karatay Belediyesi; halini arz etmekten hicap duyanlarımızın “kimsesi” olmak için paraya kıy. Bize “152 aile, 1152 oldu” müjdesini ver. O kadar para nerde derseniz; bir iki yatırım gelecek zamanlara kalsın. Biraz az kaldırım döşensin. Elli, yüz yıl bekledik de birkaç yıl bekleyemez miyiz?

“ASKER YOLU BEKLEYEN” İMKÂNSIZLAR DA VAR, BU ŞEHİRDE

            “En büyük asker, bizim asker” şenlikleri, şamataları ile havaya atılıp atılıp tutulan yoksul gençlerin çıktıkları evler de var bu şehirde… O evlerde askere gidenle birlikte “Ekmek teknesi de askere giden” insanlar yaşar. İmkânsız anneler, babalar, eşler, çocuklar. “Asker maaşı” bunlar için; “kan ayaklı” kadınlar için; “kanadı bitmedik” çocuklar için.

            Karatay Belediyesi’nden öğrendiğime göre; 2011 yılı Ocak’ında 303 kişiye asker maaşı ödeniyormuş. Sayı artarak sürmüş; 2011 Ocak’ında 523 kişi olmuş… İhtiyaçlı kişiye ayda 130 lira ödeniyor. “Tadımlık” ama hiç yoktan iyi.

            Bana, sosyal belediyecilik bâbında bilgiler veren, sorularımı cevaplayan Karatay Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Toknal’a; “Bu miktar çok az. Tadımlık gibi bir şey diyorum”. “Miktarı biz tespit etmiyoruz. Valilik’te “İl İdare Kurulu” var. Aylık tutarına o kurul karar veriyor” diyor. 4109 sayılı kanun gereği yapılıyormuş bu yardım. İhtiyaç sahipliği kanuna uyan herkese veriliyormuş.

            Karatay Belediyesi de bir şeyler yapsa; yoksul/çaresiz asker yakınları için. “Goca Gonyalılar”, “İsdenirse tekeden süt çıkarılır” derler.

            Benim doğduğum “Araplar”da, benim çocukluğumda, ışıksız evi için gaz, ekmeğini basmak için tuz, çorbası için bir topak yağ alabilmek için on/yirmi lira “asger maaşını” bekleyen öyle çok kadın vardı ki…

“HOŞ GELDİN BEBEK”; HOŞ GELDİN. BAHTIN AÇIK OLSUN

            Ortalama ayda, Karatay’da 400 bebek doğuyormuş. Karatay Belediyesi, doğumları kurduğu bir sağlık ekibi ile anında Nüfus Müdürlüğü’nden öğreniyormuş.

            Masamda bir broşür var. Başkan Mehmet Hançerli yeni doğan bir bebeği kucağına almış, hatıra resmi çektirmiş. Altında bir yazı; “Hoş Geldin Bebek Projesi, Karatay Belediyesi olarak Konya’da gerçekleştirdiğimiz ilklerdendir. Karatay sınırları içinde yeni bebek sahibi olan aileleri ziyaret ederek mutluluklarını paylaşıyor, sosyal ve psikolojik açıdan destek oluyoruz”.

            “Hoş Geldin Bebek” projesini yürüten, uygulayan bir ekibi var, Karatay Belediyesi’nin. 2011 yılında 4 bin 900 aile ziyareti gerçekleştirmişler. Alıyorlar, yeni doğanın adresini, düşüyorlar yola. Anne, baba, bebek için düzenlenmiş bir hatıra plaket; anneye bir kol saati, çocuğa bir paket bez, pişik kremi, oyuncak, bakım kitabı, bir çam fidanı. “Çam sakızı çoban armağanı” misâli, belediyeden “armağan”. Çok hoş, çok anlamlı, zarif bir girişim. Proje iki yılını doldurmuş; “nice, nice yıllara” diye fısıldıyorum.

“İNSANA DAİR” NE YAPILSA YERİDİR; NE YAPILIRSA ALKIŞLANMALIDIR

            Biz; yolcular için hanlar, garibanlar için aş evleri, kuşlar için kuş evleri, karla kaplı aylarda vahşi hayvanlara yiyecek için vakıflar kuran muhteşem bir kültürün çocuklarıyız. Mezarlıklarda, mezarların üstünde bile, kuşlar için su kabı koyan insanların çocuklarıyız.

            Ben, “Belediye”yi şöyle anlarım: Bir elinden yatırım hizmetleri akan, bir elinden “insana yardım” hizmetleri akan; o beldede herkesin ortak malı olan “amme” kurumu.

            İmkânlar kıt diye “insani yardımlar” görmezden gelinmemeli. Zengin olacağım diye hane halkının boğazından kesen kimse misâli, şehrin daha bayındır olması uğruna “insani yardımlar” esirgenmemeli. “Vebal” diye bir şey var, bu da “vebal”dir; hem de ağır bir “vebal”dir.

            “İnsani mecra”da, böyle bir yazıya, Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli’nin işareti vesile oldu; sağ olsun. Selçuklu Belediyesi’nin de, Meram Belediyesi’nin de elbette, insanilik açısından, alkışlanacak girişimleri vardır. İlk fırsatta onları da öğreneceğim.

            Belediye bütçeleri hazırlanırken, “Önce insanımıza” anlayışına artık sıra geldi. Elli yıl önceki belediyemizin gariban kasası değil artık; şimdiki belediye kasalarımız. “EHEMMİ MÜHİMME” tercihte kantarın topuzunu kaçırmazsak; “İnsaniliği” de gerçekleştirebiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum