12 Eylül tarihinde 58 cezaevinde 680 tutuklu ve mahkumun "ana dilde eğitim-savunma hakkı ve Abdullah Öcalan'ın cezaevi şartlarının iyileştirilmesi " için başlattıkları açlık grevi kritik döneme girerken, siyasetçilerden, sivil toplum kuruluşlarından, köşe yazarlarından da sesler yükselmeye başladı.

Eyleme farklı bakış açılarından yaklaşan köşe yazarlarının bir kısmı açlık grevlerinin hükümeti sıkıştırmak için yapıldığını savunurken, bir kısmıda yazısında hükümetin duruma kayıtsız kaldığını savundu.

Star gazetesi yazarlarından Fehmi Koru, açlık grevlerini değerlendirdiği (27 Ekim 2012) 'Tek bir can kaybetmeden' başlıklı yazısında, "Ne olursa olsun, ama ‘örgütün dediği olacak’ veya ‘devletin gücü ispatlanacak’ diye tek bir can bile yanmasın" ifadelerini kullandı.

'KCK OPERASYONLARIYLA SİYASETİN RENGİ DEĞİŞTİ'

Açlık grevlerini Kürt sorunundaki çözümsüzlükle bütünleştiren Koru, KCK adı altında yürütülen operasyonlara vurgu yaptı.

Koru, yazısında şu sözlere yer verdi: "Zamanı mıdır, bilemem; ancak ‘KCK operasyonu’ diye adlandırılan, binlerce kişinin cezaevlerine doldurulmasını getiren adli olayın siyasetin rengini değiştirdiğini, hükümetin façasını fena halde bozduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Hükümeti övmek için sıraya giren Batı medyasında en aşırı eleştirilere yol açan her konu bir biçimde KCK operasyonu ile ilişkili... "

'KÜRT SORUNUNDAKİ OLUMLU GELİŞMELER BIÇAK GİBİ KESİLDİ'

"KCK operasyonları sonrasında Kürt sorunundaki olumlu gelişmeler bıçak gibi kesildi" dediği yazıda Koru şöyle devam etti: "KCK operasyonu’, aralarında belediye başkanları ve parti yöneticilerinin de bulunduğu çok sayıda insanın, ellerinde plastik kelepçe, tek sıra halinde, Emniyet’e götürüldüğü fotoğrafla zihinlere kazınmıştı; herhalde hatırlayacaksınız... O görüntüden sonra ‘Kürt sorunu’nda her şey ters gidiyor...

Hiç değilse canlar kaybolmasın; ne yapılacaksa yapılsın ve fazla gecikilmeden açlık grevleri durdurulsun"