yazar-70
Kelimeleri bırak, hissiyata bak!..
İnsan toplum içerisindeki yaşamını sürdürürken, beşeri münasebette bulunduğu diğer insanlarla olan yakınlık - uzaklık derecelerini belirlemede bu iki olgunun (Hisler – Kelimeler) verdikleriyle karar alırlar. Yani bir insan, bir başkası hakkında herhangi bir konuda kanaat oluştururken ya da hüküm verirken ya –Hissettiklerinden, ya da –görüp duyduklarından etkilenir. Peki, şöyle bir genelleme yapacak olursak çoğunluğumuz, bir başkası için hüküm verirken öncelikli ve ağırlıklı olarak neye göre karar veriyoruz? Hissettiklerimizle mi, yoksa şekli görüntü ve duyuma göre mi? Bence toplumumuzun büyük çoğunluğu maalesef ikinci şıkkı tercih etmekte.
Bir örnek verecek olursak, yeni tanıştığımız bir insanla ilgili olarak, ilerisi için uzun vadeli bir paylaşım (iş ilişkisi ya da özel ilişki fark etmez) söz konusu ise. Ve ilk intibah denilen devre atlatılmışsa tabiî ki, karar vermede esas alınması gereken faktör, o insan için hissedilenler olmalı diye düşünüyorum. Fakat tam bu hassas noktada; ya duyduğumuz bir takım ifadeler ya da, görüp şahit olduğumuz bazı olaylar, o insan hakkında tam olarak gerçekleri yansıtmıyor ise. Ola ki bizim o an için söz konusu şahısla ilgili gördüğümüz gözümüz ve duyduğu kulağımızın beynimize aktardığı değerler, kendi ruh halimizden kaynaklanan bazı şartlanmışlıkları içeriyorsa.
Oysa hissiyat denilen kalpten ve gönülden değerlendirmelerin yapılabileceği ve varılacak karara göre vaziyet almak daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmazmı? Acaba gözümüz ve kulağımız yanılmış olamazmı? Ama vicdanımız ve kalbimizin yanılma ihtimali diğer organlarımıza göre daha düşük değil mi? Bence hissiyatı bir insanın en sağlıklı karar verebileceği beş duyu organından daha öncelikli ve önemli bir özelliğidir. Ve insanı diğer canlılardan ayıran başlıca özelliğidir. Öyleyse kolaya kaçıp, göz ve kulağımızın dediğini çabucak devreye sokmaktan ziyade, hissiyatımızı da kullanmamız insanlığımızın gereği ve bizim de hayrımıza bir durumdur.
Sonuç olarak, ne olur toplum içerisinde birbirimiz için önemli kararlar verirken işin kolayıda giderek, karşımızdaki bir insan hakkında yanlış yapma ihtimalini düşünerek” –Ben gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum... “olayını devreye sokmadan, hissiyatımızı da zorlayıp, onun sesine de kulak verelim ne olur. Yoksa gördüklerimiz bizi yanıltmış olabilir ve gördüğümüzün öncesi ya da sonrası farklı nedenlerden dolayı o andaki o şekli görüntü bizi yanıltabilir. Yada aynı durum duyduklarımız için de geçerli olabilir. Beklide duyduklarımız o an için maksatlı ve çok farklı amaca yönelik söylenmiş ifadeler de olabilir. Biz öncesi ve sonrasını bilmediğimiz için yanılabiliriz. Onun içindir ki; en sağlıklı ve sağlam olanı, karşımızdaki insan için ne hissettiğimizi öncelikli olarak kendimize soralım. Hissiyatımızın çıkaracağı sonuca itibar edelim ki, yarın vicdan azabı çekmeyelim.
BİR DİPNOT:
Karapınar Emniyet Sarayı projesi ile ilgili araştırma ve duyarlılığımızı devam ettiriyorum. Geçen hafta içerisinde Ankara’daki bürokratlarımız Ceyhan Yalçın ve Ahmet Kesik beyler ile telefon görüşmesi yaptım. Her ikisininde böyle bir projeden haberlerinin olmadığını ve en kısa zamanda ilgili makamlardan araştırılıp ne aşamada olduğunu ve projenin en kısa zamanda devreye sokulup sonuçlandırılması için ellerinden geleni yapacaklarını, ayrıca gelişmelerden de beni haberdar edeceklerini ifade ettiler. Bu konunun takipçisi olduğumuzu da hatırlatmak istedim. Umarım ilçemiz, şanına yakışır bir Emniyet Sarayına, tez zamanda kavuşur.
ADAM GİBİ**
Zenginlik; mal çokluğuyla değil, göz tokluğuyla ölçülür.
**HİKMETLİ SÖZLER
Ağlamak Meselesi
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
Ayıpsız, aşikâre, yağmur misali?
Neylersin alışkanlık
İçin kan ağlarken yüzün güler
Dikilitaş gibi dinelirsin yine.
Yavrum, erişmek ne müşkülmüş meğer
Anneler gibi ağlamanın yiğitliğine?