Keşke olmasaydı ama OLDU!

Keşke olmasaydı ama OLDU!

Keşke olmasaydı ama OLDU!

Bu hafta 24 ekranlarında Madımak otelinin yakılma görüntülerini, öncesini-sonrasını ve özellikle Devletin güvenlik güçlerinin nasıl “etkisiz” kaldığını-bırakıldığını seyredenler tek kelimeyle “dehşete kapıldılar”! Haklıydılar! Bu konuyu yüzyıl sonra bile sorgulayanlar, “aklına takılanlara” cevap bulamadıkları zaman “haklı olmaya” devam edecekler... Yaşananlar KORKUNÇ!

Sevgili dostlar, bundan aylar önce bir yazı kaleme almış ve o gün çekilen bazı amatör görüntüleri izlediğimde gördüğüm korkunç detayları aktarmıştım. Belgeselimiz sonrası bu detayları hatta o gün “bu da yazılmaz” diyerek atladıklarımı yeniden sizlerle paylaşmaya karar verdim. Tekrar ediyorum; OLAY tek kelimeyle KORKUNÇ!

Sevgili dostlar, o görüntülerde ne mi gördüm? Sadece görmedim, yaşadım, idrak ettim, içselleştirdim! Yaşananları, kendi algılamamdan geçirerek, aynen aktarıyorum...

Kare 1: Namaza katılmayan ama sonradan “organize şekilde” toplanan bir grup ilk adımda otelin önünde toplanıyor! İlk dalgada kalabalık çok büyük değil, kolluk güçleri tarafından engellenebilir-dağıtılabilir ama bu arkadaşları “engelleme” derdinde kimse yok!

Kare 2: Olaylar bu boyuttayken Vali Bey, telefonla dönemin en yetkili iki isminden biri olan Erdal İnönü’ye ulaşıyor. Çok heyecanlı, acil yardım istiyor ve devletin tepesinden yardım beklemeye başlıyor! Verilen cevap yeterli: GEREKEN HER ŞEY YAPILACAK, siz de elinizden geleni yapın! Sözde her şey yolunda ama “konuşmalar” haricinde atılan adım yok! Tam tersi “toplanın” mesajı sanki gizli gizli veriliyor!

Kare 3: Olay büyüyor, kalabalık oteli sarıyor, polis yetersiz kalınca vali, “Herhalde anlamadılar, ne talimat, ne de yardım geliyor” diyerek bu kez Başbakan Çiller’i arıyor... Cevap yine aynı: Merak etmeyin, oradayız, gerekirse asker de müdahil olacak, siz elinizden geleni yapmaya çalışın! Başbakan dahil olaya dahil olmuş fakat atılan tek adım yok!

Kare 4: Bu telefon konuşmasını takiben küçük bir askeri birlik yürüyerek otele doğru ilerliyor. Vali, “Ankara devrede” diye düşünerek derin bir nefes alıyor! O dönem şimdiki gibi değil, valilerin asker üzerinde hiçbir etkisi-yetkisi yok! Hatta ildeki en rütbeli asker “fiilen vali üstünde” değerlendiriliyor!

Kare 5: İnanılmaz bir olay oluyor. Göstericiler yollarını keserek askeri “geri dönmeye”, otele varamadan “işi bırakmaya” ikna ediyorlar. Çekilen video öyle gösteriyor ama bana göre Ankara’dan “emir almadan” dönmeleri imkânsız! Bu arada meydanda atılan slogan “Asker Bosna’ya” ve “En büyük asker bizim asker”!

Kare 6: Askeribirlik meydana giremeyip sırtını dönünce otelin önündeki ilk araba yakılarak patlatılıyor... Arabalar tek tek patlarken “askeri birlik ve polisler” seyrediyor. Vali çaresiz, Ankara konuya hâkim ama ortada devlet adına kılını kıpırdatan yok! Vali yaşananın idraki içinde mi, dışında mı bugün anlamak da çok kolay değil!

Kare 7: Sonrası felakete adım adım dönüşüyor... Arabalar yanıyor, patlıyor, alevler otele sıçrıyor ve askerin 50 metre ilerisinde, polisin 10 metre önünde 34 kişi diri diri yanarken, yaralı kurtulan bir kişinin daha hayatını kaybetmesiyle sonuç “Hitler fırınına” doğru adım adım ilerliyor!

Kare 8: “Başbakan Çiller, Başbakan Yardımcısı İnönü’nün bilgisi, askeri birliklerin-polisin bizzat şahitliğinde, valinin feryatları” arasında Türk vatandaşları “fırına atılıp” yakılıyor! Kimse, Türk devletini yöneten kimse “yetkilerini kullanıp” emir vererek bu gelişimi durduramıyor... Türkiye’de son yüzyılın belki de en büyük PROVOKASYONU sahneye konuyor!

Sevgili dostlar, arabayı yakan, sonrasında otele yönelen ve askerin asla DOKUNMADIĞI kişiler, olayı kapamak isteyenler tarafından iddia edildiği gibi “namaz sonrası oraya yönelen” kalabalık içinde değiller! Bu adamlar son derece profesyonel, planlı ve organize! Amaçları belli, görevleri kesin! Yaşananlar da asla “salaklık, basiret bağlanması” denecek kadar BASİT değil! Olay “organize” ve son derece BİLİNÇLİ! Düzenleyen, ENGELLEYEN, “ellemeyin” diyenler “kim, kimler” ise ülkenin başbakanı, valisi, genelkurmay başkanı ve oradaki askeri temsilcisinden daha güçlü!

Sonuç: Türkiye’de bunun gibi “onlarca” hatta küçükleri de alırsak yüzlerce ORGANİZE olay var! Madımak sadece bir örnek; “Yakacağız” diyorlar ve YAKIYORLAR! Sivas, Maraş, Taksim, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Eşref Bitlis ve daha birçok irili ufaklı “katliamın” arkasındaki güçler ve onların “iç ve dış yerleşik uzantılarının” beli kırılmasaydı, bugün Sivas’ı hatırlamak yerine “yeni gelişen olayları” haber yapardık! Ama şunu da çok iyi bilin, sadece BELLERİ KIRILDI, hâlâ ayaktalar ve en küçük bir zaafımızda DAHA BÜYÜKLERİNİ ORGANİZE etmek için bekliyorlar! Bu detayların bir kısmını daha önce yazdım, sesim çıktıkça yazmaya-konuşmaya devam edeceğim! UYAN TÜRKİYE!