Kıbrıs

Geçen hafta Kıbrıs’taydık, öncelikle bizi Kıbrıs’a davet eden ve orada çok güzel üç gün geçirmemizi sağlayan Yakın Doğu Üniversitesi’ne teşekkür ediyoruz. Kıbrıs’a ilk gidişimdi ve ne ile karşılaşacağımı doğrusu bilmiyordum. Buradan izleyebildiğimiz kadarıyla Kıbrıs Güney Tarafı müreffeh, kuzey tarafı ise fakir, sıkıntılı bir yapısı vardı. Ben güney tarafına gitmedim ama neden kuzey tarafını fakir, sıkıntılı olarak anlatıyor bizim medyamız doğrusu anlayamıyorum. Hiç de öyle değil ve kuzey tarafı tam anlamıyla medeniyet getiriyor Kıbrıs’a bunun görülmesi gerekir. KKTC’de bir sürü üniversite kurulmuş, Biz Yakın Doğu Üniversitesi’ni gezmeye gitmiştik. Böyle bir üniversitenin var olması bile medeniyet anlamını taşıyor kanaatimce. Üniversiteyi gezerken ana okulundan ilk okula, ondan koleje ve Üniversiteye çocuklarımızın ve gençlerimizin çok rahat eğitim öğretimlerini yaşaya bilecekleri bir kompleks olduğunu gördük. Yapılan her şey çok güzel yapılmış. Mükemmel bir yüzme havuzu var (Konya’yı bırakın kanaatimce bütün Türkiye’de o kadar mükemmel bir olimpik havuz yok.) ABD’nin Milli Kütüphanesi ile kıyas yaptıkları devasa bir kütüphaneleri var. Mükemmel bir kütüphane, doğrusu Konya’da kesinlikle öyle bir kütüphaneye ihtiyaç var.  Konferans salonları, tiyatro salonları, spor kompleksleri her biri kendi dalında (buraya dikkat) adanın en güzel tesisleri.

Medeniyet nedir ki? Bakın Roma’ya medeniyeti sporla, sanatla, kütüphaneyle kurmuş. Aslında aynı şeyler her medeniyet için geçerlidir. İşte Kıbrıs’ta bu sağlanıyor, oraya bir medeniyet kuruyor Türkler. Benim en büyük kıvanç duyduğum nokta burası oldu. Osmanlı kendinden önceki medeniyetlerin kalıntılarına hiç zarar vermemiş. Birçok kilisenin kilise olarak devam etmesine müsaade etmiş ve hatta orada sıkıntı çeken diğer dinlere mensup insanların rahat bir şekilde yaşamlarını sürdürmelerini sağlamış. Kimseyi asimile etmemiş, özelliklede zorla kimseye hiçbir şey kabul ettirmeye çalışmamış. Oradaki kiliseler en rahat dönemlerini Osmanlı hükümranlığı döneminde yaşamışlar ve aslında 1974 yılındaki Kıbrıs çıkarmamızda oraya barış getirmek için değil miydi? Bizim atalarımız hoşgörüyü, insanlığın özgür iradesini bugünün dünyasından çok daha ileride bir düzeyle algılamayı başarmışlar. Bunları hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor.  

Neticede kimse Kuzey Kıbrıs’ı kötü diye ifade etmemeli ve orada ne büyük işle başarıldığını görmeli. Avrupa Birliği mi? Kıbrıs mı? Dense ben Kıbrıs derdim ve Kıbrıs’ın büyük bir stratejik önemi olduğunu umarım hükümette unutmaz. Kıbrıs konusunda yapılacak küçük yanlışlıkların bile büyük bedelleri olacaktır, bundan hiç şüphem yok. Tekrar Yakındoğu Üniversitesi’ni misafirperverliğinden dolayı kutluyorum.

Gündem Nereye Gidiyor?

Bugünler de yine medyada çok yoğun bir şekilde can sıkan haberler görmeye başladık. Aslında ben şu düğme meselesini bir daha gündeme getirmek isterim, yine birileri bir yerleri kaşımaya başladı herhalde. Bu işlerden çok fazla zevk alan insan olduğunu biliyoruz. Bu günlerde yaptığımız hangi hareket ülkemize zarar verir, hangisi vermez biraz düşünerek hareket etmeliyiz aslında toplum olarak. Genç nüfusu olan bir ülkeyiz, her görüş, her düşünce pazara çıktımı mutlaka alıcı buluyor, fikirlerin görüşlerin pek doğru olması da gerekmiyor, taraftar bulabilmesi için. Bu kargaşada biliyorum ki gençlerimizin sağduyulu davranması da zorlaşıyor. Ben burada tek bir şey söyleye bilirim; birilerinin bize dediklerine değil vicdanımızın bize dediklerine kulak vermemiz gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde mart ayına çok fazla dikkat çekiliyordu, mart ayında çok fazla provokasyon yaşanacak, deniyordu, demek ki mart ayını bekleyemediler. Hükümete önemli görevler düşüyor ama biliyorum ki bu kadar fazla muhalif yapılanmanın sesi çıktığı sürece hükümette çok fazla bir şey yapamıyor. Başbakan keşke biraz daha sakin olabilse, muhalif partiler ve genel medya ne derse desin ben hala başbakanın iyi niyetine inanıyorum. Dün birilerine sistemli bir şekilde yapılan provokatif eylemler bugün de yapılmaya başlandı. Burada kilit cümle galiba Cumhurbaşkanlığı, tabii bunun içinde bu yıl birileri seçimin yapılmasını istiyor. Şu anda da hükümetin en güçsüz dönemde olduğunu düşünen bu cenahlar baskın bir seçimle halkın karşısına çıkıp hükümetin işini zorlaştırmak istiyorlar. Ben hükümeti değil de ülkemi önemsiyorum ve bana vicdanım yapılacak bir erken seçimin ülkeye fayda getirmeyeceğini söylüyor. Tabii AK Parti’de bir türlü tam bir parti olamadı, bunu da belirtelim. Partide bir sürü sorun yaşanıyor, temiz bir toplum özlemiyle kurulmuş ve bunun için halktan oy istemiş bir parti kendi içindeki kargaşaları bir türlü bitiremiyorsa öncelikle kendisine laf anlatamıyor demektir. Tehlikede işte buradadır. Milletvekilleri siyasi gündeme hâkim değil, teşkilatlar politika bilmiyor, bakanlar medya ile birbirlerine mesaj gönderiyor. Yani olmuyor, hükümet önemli değil de yapılan yanlışlardan en büyük zararı yine Türk toplumu görecek ben buna üzülüyorum.   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.