Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Kıyamet Alâmetleri Üzerine…
İslam inancına göre kıyamet haktır. Kur’an ve sünnetle sabittir. Kıyamet kelimesi sözlükte “kalkmak, dikilmek, ayaklanmak, doğrulmak ve dirilmek” manalarına gelir. Terim olarak; bazen dünya nizamının bozulma ve dünya hayatının sona erme vakti, bazen de ölen ve helâk olan varlıkların yeniden diriltilerek ayağa kalkmaları ve mahşere doğru yönelmeleri hâli, anlamında kullanılmaktadır. Dört büyük melek arasında yer alan İsrafil (a.s)’ın ilk sûr’ayı üfleyişi ile kıyametin birinci anlamı, ikinci kez üflemesi ile de ikinci anlamı gerçekleşecektir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de: “Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri bir yana göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince hemen ayağa kalkar ve bakışıp dururlar” (Zümer 39/68) buyrulmakla bu gerçeğe işaret edilmiştir.
Kıyametin kopacağı bilgisi Kur’an-ı Kerim’de geçen müstakil sure ve âyetlerde yer almaktadır. Bu sure ve âyetlerde kıyamet; dehşet, heyecan ve korku verici tablolar halinde tasvir edilir: “Gök yüzü yarıldığı zaman, yıldızlar döküldüğü, denizler birbirine katıldığı, kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman insanoğlu ne yaptığını ve geride ne bıraktığını anlayacaktır.”(el-İnfitar 82/1-5). Her ne kadar Kur’an-ı Kerim’de kıyametin kopacağına dair bilgi verilse de ne zaman kopacağına dair açıklayıcı bir bilgi verilmemektedir. Kıyametin bilgisi sadece Yüce Allah katındadır. Fakat şu âyetlerde kıyametin alâmetlerine işaret edilmiştir:
“Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek?” (Muhammed 47/18).
“Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!.” (En’âm 67158)
Görüldüğü gibi her iki âyette de kıyametin alâmetlerinden bahsedilmektedir. Ayrıca hadis kaynaklarında da kıyamet alâmetlerine yer verilir. Kelam âlimleri kıyamet alâmetlerini, küçük alâmetler, orta alâmetler ve büyük alâmetler şeklinde üçe ayırmışlardır. Özellikle küçük alâmetler hadis kaynaklarında bolca yer almaktadır. Küçük alâmetlerden bahseden hadislerin muhtevasında aile ve toplumlarda meydana gelecek olan bozulmalara işaret edilmekte ayrıca Allah’ın toplumlar için koyduğu sosyal düzen kanunlarının ihlal edileceğine değinilmektedir. Ahlâki alanda bozulma toplumların kendi kıyametlerini tetiklemektedir. Bu rivayetler birey ve toplum için bir ikaz hükmündedir. Tabir-i caizse, ahlaksızlığın dibe vurduğu bir toplum düzeni Yüce Allah’ı kıyamete zorlamak manasına gelir. Bundan ders çıkarılmalı, bireysel ve toplumsal değişimi ahlak ve değer eksenli hale getirmeliyiz. Küçük ve orta kıyametle ilgili rivâyetlerin ortak mesajı, toplumun, bir nefis muhasebesine gitmesi ve kendisini külliyen bir cekaptan geçirmesidir. Aynı şekilde hem Kur’an-ı Kerim’de ve hem de hadislerde kıyâmet-i kübrâ denilen kıyametin büyük alâmetleri üzerinde durulmaktadır. Kur’an’da yer alan bu alâmetler arasında Ye’cûc ve Me’cûc (Enbiya 21/95-97), Dâbbetü’l-arz (Neml 27/82-83) ve Duhânın çıkması, (Duhân 44/10-11) açıkça geçmektedir. Ayrıca Hz. İsa’nin nüzûlüne ve güneşin batıdan doğmasına dair alâmetler de yer almaktadır. Buna ilave olarak Mesîh-i Deccâl Kur’an’da geçmemekle birlikte hadislerde yer almaktadır.