Konuştukça batan Yiğit!..
Bir köşede oturan dili kesilmiş bir dilsiz, yahut da sağır bir kimse, diline hükmü geçmeyen insandan daha iyidir…”
Bazı insanlar o kadar çok konuşuyorlar ki; sonunda konuşurken kaybolup gidecekler daldıkları o “ihtiras” bataklığında…
Yiğit Bulut da “konuştukça batanlardan”…
Dinlemeyi bilmiyor…
Sürekli konuşuyor…
Şeyh Sadi Gülistan isimli eserinin bir yerinde (sayfa 23) şöyle diyor:
“Bir köşede oturan dili kesilmiş bir dilsiz, yahut da sağır bir kimse, diline hükmü geçmeyen insandan daha iyidir…”
Yiğit diline kilit vuramayanlardan…
Başbakan'la yaptığı iki söyleşide de daha çok kendi konuştu…
Erdoğan da kafasını sallayarak onu dinledi…
Çünkü…
Ağzından bal damlıyordu Yiğit’in…
Başbakan'ı, Başbakan’dan daha güzel anlatıyordu…
Ne var ki konuştukça battığının farkında değildi…
Yiğit’in ikinci büyük hatası, “İhtirası”…
Hırsı…
Boşandığı eşi Şule Zeybek şöyle demişti onun için:
“Yiğit hırslı ama ben daha akıllıyım"…
Bu şu demekti…
“Benim aklım hırslarımın üstündedir, Yiğit’in ise hırsı aklının üstünde dolanır”…
Yani…
“Yiğit kırar, döker, kazanmak için her yolu dener… Ben ise onun kırdıklarını yapıştırmaya, döktüklerini toplamaya çalışırım”…
Aristo “ihtiras” için şöyle der:
“En büyük suçlar, zaruri olanı değil, fazla olanı elde etmek için istenir”…
Şule Zeybek’in ne kadar haklı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum…
Yiğit akıl tutulması yaşıyor olmalı ki, ihtirası aklının bir karış üzerinde habire konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor…
İhtirastan çizgiye dönüşmüş dudakları, kısılmış gözleriyle daha fazlasını elde etmek için önüne gelen her şeyi kırıp döküyor, bütün eski büyüklerini incitiyor…
Yaptığım eleştirilere fanatiklerinden (umarım onunla ilgileri yoktur) yağmur gibi “hakaret” maili geliyor…
Arkadaşlar soruyor; “Yiğit Bulut’tan ne istiyorsun?.. Yoksa onu kıskanıyor musun?”
Ben bu ve benzeri soru soranlara yine Şeyh Sadi’den bir beyit gönderiyorum:
“Kavga ettiğin zaman öyle biriyle kavga et ki, ne ona ihtiyacın, ne de ondan korkun olsun”…
Bilmem anlatabildim mi?..
ADNAN BERK OKAN