Haftasonu oynanan müsabakada Konyaspor adına üç puan olarak nitelendirilen, sonuç olarak ise maç doksan dakika dedirten bol gollü bir maçı binlerce sporsever goller ile biraz heyecan yakalarken, genelde yavan bir maç izlediklerini sanıyorum. Burada Konyaspor’un kötü futbolu etken oldu desek haksız sayılmayız. Zaman zaman dar alanlarda kısa ve çok paslaşmaların verdiği zevki, oyunun geneline yayamayarak ve geniş alanlarda çizgileri kullanmayarak oyunu sıkıştırmış olduk. Hafta içerisinde yazılanların ve genelde de oynadığı futbol ile deplasman hüviyeti taşıyan Antep takımının gücü hesap edilmiş kontrollü ve dengeli oynamaya çalışan bir Konyaspor izledik. Geçen hafta Kayseri mağlubiyeti, sanıyorum Gaziantep takımını belli ki iyi sarsmış. Ben daha iyi bir takım bekliyordum. Müdafaasının bu kadar kötü olabileceğini hiç düşünememiştim. Bize de yardımcı oldular. Hem kendilerine attılar, hem de bize attırdılar. İkinci golde de hücumda yakalanıp müdafaada eksik kaldılar. Ceyhun’un kendi yarı alanından diriplinglerle rakip ceza sahası üzerinde doğru zamanda doğru yere pas vermesi çok klastı. Tayfun’un kontrol edip düzgün vuruşu sonunda golünü atması hem kendi adına hem de takımı adına sevindiriciydi. İyi futbolunu golle süsleyen Tayfun son haftalarda yükselen bir grafik çiziyor. Bu da o bölgedeki rekabetin sonucu diye düşünüyorum. Müsabakanın böyle biteceğini veya bir gol daha atacağımızı düşünürken, kontrolü elden bırakan Konyasporlu oyuncular hücuma çıkarken, kaptırılan topun kalemizde gol olduğunu gördüler. Rakibin hızlı ve hareketli toplara düzgün vuruş yapabilen forvetleri bir anda unutuluverdi. Krita ve Lazarov’la zaman zaman bunu hatırlatmalarına rağmen… İkinci golde zaten gecikmedi. Konsantrasyonunu tamamen kaybeden Yeşil Beyazlı sporcular daha ne olduğunu bilemeden ikinci golü yediler. İşte o zaman dedik ki; Maç, Allah’tan doksan dakika. Yoksa maç gidecekti. Bitiş düdüğü kimilerine ahlar vahlar dedirtirken, kimilerine de derin bir ohhh çektiriyor. İkinci yediğimiz golde hatası var mıydı bilemiyorum ama son haftalarda kaleci Özden de ciddi bir form düşüklüğü yaşanıyor. Burada santrforlardaki rekabetin kaleciler arasında da yapılması görüşünü savunuyorum. Müsabakanın genelinde Yasin’in orta sahada veriminin düştüğünü, sağ ve sol kanatlardaki yetersizliğimizi, oyunu geniş alanlara yaymayarak sıkıştırdığımızın ve çizgiye inemediğimizin tespitini yapmak istiyorum. Konyaspor deplasmanda kazanamayan tek takım olsa da evinde kazanmasını biliyor. Topladığı puanlar az puanlar değil. Deplasmandan alacağı üç puan takımı ilk yarı ilk beşe sokacak görüntüde. Bunu da başaracak bir ekibimiz var. Havayı yakalamışken fırsat bu fırsat deyip, Sivas müsabakasının üç puanla aşılacağını ümit ediyorum. Yönetim kurulunun son haftalardaki seyirci desteğini alması için yapmış olduğu fedakarlığı herkes görüyor. Lakin bize seyirci mi yoksa taraftar mı lazım? Bir taraftan kredi kullanıldığı ifade edilirken bir taraftan para saçmak bana biraz ters geliyor. Gerçek taraftara yatırım yapmak güzel. Ama laf olsun diye veya tribün dolu görünsün diye bedava bilet dağıtmak, forma, kaşkol dağıtmak neyin nesi? Ankaragücü maçında dağıtılan 7 bin forma, bu maçta kaç kişinin üstündeydi? Hava iyi olmasına rağmen üç yüz kişi giymemiş. Yanlıştan hemen dönülmesi lazım. Bence dernekleri güçlendirmeli, gerçek taraftara destek verilmeli. Suskun seyirciye değil. Ligin bitimine iki hafta kala sıralamadaki yerimizin ve puanımızın göstergesi olarak transferi düşünülen mevkiler iyi tespit edilmeli, geleceğe yönelik transfer politikaları olmalı. UEFA diyerek macera aranmamalı.Transferlerde de uçuk işler yapmamalıyız. Kadromuzu korumalıyız. El Saka olayını aydınlığa kavuşturup, hocanın öngördüğü ve tespit ettiği mevkilere oyuncu alınmalı, asla hata yapılmamalı. Düzeni bozacak işlerden uzak durularak dikkatli olursak, ümit ediyorum ki ilk beş de gelir, UEFA da…