AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik’in, ‘medya günleri’ kapsamında düzenlediği basın toplantısı, tarihi bir toplantı oldu.

Çünkü Çelik, 1995 yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken odasına bomba konulduğunu ilk defa Konya’da açıkladı.

Hatta bir adım daha ileri giderek, heyecanın dozunu artırdı…

Çelik’in konuyla ilgili beyanı şu:

1995’te benim üniversitemdeki odama bomba konuldu. Kısa bir süre ile yiyecek ekmeğimiz varmış ki bir şey olmadı. Günlerce ben kriminal laboratuarı aradım ‘ne oldu’ diye. En sonunda yetkililer bana, ‘boşuna üstüne gitme zarar görürsün’ dediler. Nedir bunun adı? Siz bunu nasıl izah ediyorsunuz? Sonra dönemin emniyet müdürü geldi, bana dedi ki, ilk kez burada söylüyorum. ‘Vallahi dedi ki, sayın hocam ben ne diyeceğimi şaşırmış durumdayım. Sizin odanızdaki bombayı vali koydurmuş’ dedi.

***

Hüseyin Çelik söylemedi ama 1995’te Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken dönemin valisi Mahmut Yılbaş’tı.

Yılbaş’la ilgili biraz bilgi tazelemek gerekebilir…

Yine yıl 1995…

Van’ın Özalp ilçesine bağlı 18 haneli Kırkçalı köyü, ‘PKK’ya yardım ve yataklık yapılıyor’ gerekçesiyle boşaltıldı. İddiaya göre de dönemin Van Valisi Mahmut Yılbaş’ın emriyle köye giden dozerler, 11 evi yerle bir ettiler…

Yılbaş bir ara milletvekili de mi olmuştu ne!

Hani, Müdafaa-i Hukuk Partisi’nin genel başkanıydı da Masum Türker, DSP Genel Başkanı iken ‘birleşme’ ziyaretinde bulunmuştu.

İşte o parti 19.05.2012 tarihinde genel kurulunu yapmış ve Yılbaş yeniden başkan seçilmiş…

Partisinin sitesinde Ergenekon’la ilgili ‘ÖRGÜT HAYAL ÜRÜNÜ’ gibi makaleler de var.

***

Tabi, Mahmut Yılbaş, Çelik’in iddialarına ne der bilemem!

Fakat Türkiye’nin böylesi bir ‘cendereden’ geçtiğini bilmeyen yok.

Kürdü de geçti, Türkü de geçti…

Dindarı da, dinsizi de…

Bu arada Çelik’in ‘odasına konan bomba’nın akıbeti…

Görüldüğü üzere patlamamış…

Böylece bir siyaside ‘sır’ olarak duran bilgi Konya’da ‘bomba’ olup patladı.

***

Bu arada Hüseyin Bey, ‘sözcülüğün’ hakkını fazlasıyla veriyor.

Her cümleye bir hikâye, bir söz, bir şiir…

Onun hikâyelerini de belki yarın öbür gün yazarım.

Şimdilik bu kadar!