Memleketi Kurtaran Adam
Konya’nın Kocakafaları
Varya kanalın birinde adamların kafasını büyütüp kesiyor, başkasının vücuduna monte ediyorlar. Sonra da akla hayale gelmedik şaklabanlıklar. Kim düşündü ise iyi bir eğlencelik yakalamış. Kanal reyting tutturuyor, millet de kırılarak izliyor…
Bizim kültürde kocakafa diye bir tabir var, bilirsiniz. Bu bazen hakkaten kafası büyük olan insanlara denir, bazen de normal boyutlarda olmasına karşın kafa, beynin küçüklüğüne vurgu yapmak için söylenir. Ama kime söylenirse söylensin bir tarafında negatif çağrışımlar olan bir sıfattır. Yani kocakafa denilen kişi bunu duyarsa pek hazzetmez. Unutmadan belirtelim, büyük kafa denilenlerle kocakafa denilenler aynı kişiler olmuyor karıştırmayalım, onu bi ayıralım.
Şimdi de bu kadar izahattan sooona kuru fasillenin veya ak böğürcenin nimetlerine gelelim. Bu şehirde yolunda gitmeyen şeyler var. Toprak bakımından en büyük, nüfus bakımından dördüncü, şehir merkezi nüfusu bakımından altıncı, başkente sınır, Türkiye’nin orta yerinde, verimli arazilerin üzerinde dümdüz bir şehir olan Konya, nedendir bilinmez bir türlü hak ettiği ilgiyi görmez büyük kafalardan. Hökümet bakan vermez, bürokratlarımız ilerleyemez, İller Bankası cazip kredi vermez, yatırımlara olması gerekenden daha az kaynak gelir. Acaba bunların sorumlusu Ankara’daki büyük kafalar mı, bizdeki kocakafalar mı?
Kayseri’yi kıskanmamak elde değil. Adamlar, her tarafta en tepedeler. Ticarette, sanayide ve en sonunda Çankaya’da. Gül’ün Çankaya’da tebrikleri kabul ettiği ilk dakikalarda gazeteciler Rifat Hisarcıklıoğlu’na sormuşlar. Şunları bunları anlarız da siz niye hemen geldiniz buraya? Cevaba bakar mısınız lütfen. “Biz Kayseriliyiz.” Bunun üstüne daha cümle kurulmaz…
Bizim vekillerimiz, başkanlarımız, zenginlerimiz bir birinden hazzetmedikçe, birbirlerini yüceltmedikçe, bişeylerini paylaşmadıkça kocakafalara mahkûmuz. İçimizdeki büyük kafaları ortaya çıkarabilmenin yolu da kocakafaları artık ayırt etmekten geçiyor.
Her ağzını açtığında şehre hizmet etmekten bahsedip, bu şehrin civan gibi delikanlılarına yol açmayan, el vermeyen kuru kuruya binalar dikerek böbürlenenlere sesleniyorum. Bu mantıkla nereye gidileceğini sanıyorsunuz? Bu aynen alt yapıya önem vermeyen takımların bir süre sonra transfere para bulamamasına benziyor. Elindeki çocukları ona buna kaptır, sonra elin tavuğunu kaz gibi görüp üç kuruşluk adamlara milyarları ser…
Bu şehirde, alttan, bizden değil, yukarılardan birilerinin avuçları arasına yüzünü alıp dudaklarını ısırması ve sürüp giden bu yanlışı durdurması gerekir artık. Bizler ancak köşelerimizden ahkam keseriz, ama siz o birileri buna hemen karar verip bu akşam çaya birilerinin yanına gidebilir, ilk kıvılcımı çakabilirsiniz. Bilmem ne restoranda en pahalısından lagos balığı yiyip ardından da Kızılay sodası eşliğinde geğirip okey dönecekseniz bile söylediklerimi bi düşünün. “Biz Konyalıyız” diyebilmemiz için ne kadar yıl çabalamamız gerekiyor. Kocakafalara gelince, büyük kafalar harekete geçtiği an, onlara bi sela veririz…