Saffet Yurtsever
KRAL ÇIPLAKMIŞ!
Musevî lobileriyle ilişki içerisinde 1997’den bu yana büyüyüp gelişen Pensilvanya’daki baş piyon Ağlayan Gülen’in başını çektiği Hizmet(!) camiası ile Millî iradeyi temsil eden Uzun Adam arasında kılıçlar çekildi. Fitne kol geziyor. Teknolojinin de uç düzeyde kullanıldığı bu karmaşa ortamında sap samana karışmış durumdadır. Global güçlerin emelleri uğruna Allah(cc) ile kandırılmış koca bir camia ateş hattında, ön saflara sürülmüş durumdadır. En azından fotoğraf böyle görünüyor.
Ateş ortasında kalan ve camia arasında bazı akl-ı selim insanların “birbirimizin yüzüne bakamayacağız” itirafında ve uyarısında bulunarak sükûnete, itidala, sabır ve hakkaniyete davet etmeleri de bu yangının hararetini düşüremedi. Nedamet rüzgarına yelken açanlar hainlikle suçlanarak “Denize düşen yılana sarılır” tecrübesinden medet umanlar, kendi yangınlarına su taşımak yerine Global patronlarının talimat ve emirleri doğrultusunda muhalefet partilerinin değirmenlerine su taşıma telaşına düştüler.
Abiler ve ablalar yedi-yirmi dört işbaşı yaptı ve kapı kapı, mahalle mahalle, köşe bucak mesaideler. Medyaları, dinleme servisleri, montaj stüdyoları, yurtları, dershaneleri, okuma salonları topyekun Uzun Adam’a beddualarla muhalefet partilerine canhıraş materyal ve destek sağlama gayretindeler. Oysa unutulmamalıdır ki; “Her suçlu, kendi aleyhine suç işler.” Hadis-i Şerifi’nden yola çıkarak bütün bir camianın suçlanması da hakkaniyetle bağdaşmaz.
Ülkeyi bir gemiye benzetirsek; Peygamber Efendimiz(sav)’in verdiği bir örneği zikretmek gerekir.
“Allah(cc)’ın çizdiği sınırları muhafaza etmeye ve başkalarına faydalı olmaya çalışanlar ile meşrû sınırları aşıp günaha düşenlerin durumu, bir gemiye binip denize açılan insanların durumu gibidir. Onlardan bazıları geminin alt kısımlarında yerini almışlar, bazıları da geminin güvertesine çıkmışlardır. Alt kısımda bulunanlardan birisi su almak için yukarıdakilerin yanına çıkar. Yukarıdakiler ise ona su vermeyerek eziyet ederler. Bunun üzerine o adam eline baltayı alıp geminin tabanını delmeye başlar. Durumu fark edenler ‘Ne oluyor sana, neyin var? Neden gemiyi deliyorsun?’ diye çıkışırlar. O da; ‘Siz bana su vermediniz ve bana eziyet ettiniz! Bana su lâzım, suya ulaşmak için gemiyi deliyorum’ cevabını verir. Böyle bir durumda eğer onlar adamın elini tutar, gemiyi delmesine engel olurlarsa kurtulurlar. Aksi takdirde o adamla birlikte kendileri de su alan gemiyle birlikte helak olur giderler…”
Buharî’de geçen bu hadis, hem siyasî, hem ahlâkî, hem de toplumsal açılardan içinde bulunduğumuz şu fitne döneminde nasıl hareket edilmesi gerektiğinin de yolunu açacaktır diye düşünüyorum.
İki yüz yıllık bir İstiklâl mücadelesinin son çırpınışları olarak gördüğümüz bu kumpastan çıkabilmenin, içeriden ve dışarıdan yapılan saldırılara göğüs gerebilmenin şifrelerini de bu hadisten yola çıkarak çözümlememiz gerektiğine inanıyorum.
Farkındadırlar ya da değildirler; ama ülke üzerinde çirkin emelleri olan Global Tugutî güçlerin senaryolarına figüranlık yapan içimizdeki politikacılar, sivil toplum kuruluşları, cemiyet veya cemaatler, bu projede mutlu sona ulaşılırsa bilsinler ki; ilk darbeyi kendileri yiyeceklerdir. Global Taigutî güçler, dünya kurulalıdan beri “kullan ve yok et!” mantığıyla hareket etmişlerdir. Zaferi hiçbir zaman paylaşmamışlardır.
Huzurlu bir toplum hayatının sürdürülebilmesi, insanlığın ortak ahlâk değerleri, adil hukuk sistemi, adil ekonomi sitemi ile mümkün olabilir.
Keşke yol yakınken problemler Kur’ân ve Sünnet ölçüleri içerisinde Şûra ile çözülebilseydi… Keşke!...
Gel gelelim şu durumda sözün bittiği yerdeyiz. Zîra; Pensilvanya kralı da çıplakmış!...
İnanan insanlar olarak adaletten şaşmadan, mazlumdan ve haklıdan yana bir tavır alarak iyilikleri emredip kötülüklerden de alıkoymakla yükümlüyüz. Yeryüzünü kan gölüne çeviren Global Tagutî güçlerin ekmeğine yağ sürmek yerine karınca misali Hz. İbrahim(as)’i yakmaya çalışan ateşi söndürmek için su taşımak zorundayız. Velev ki; bu yolda, canımız pahasına…
Allah(cc)’a emanet olunuz…