M. Faik Özdengül
Küçük maymun!
Bugün renkli şekerlerden aldım.
Alırken düşünmemiştim niye bu kadar çok diye. Sonra mutfakta masanın üstünde görünce aklıma geldi küçükken alamadığımdan mı diye.
Ağladım yine dedi. Ağlamaktan memnunum aslında.
Anlatırken de ağladı. İçimdeki konuşuyor dedi.
Hadi ikinizi dinleyim dedim. Konuşun. Ben buradayım. Büyüğe dedim. Sen ben ol ve konuş onunla.
Küçük başladı önce.
Kimsenin umurunda değilim. Anasız babasız kimsesiz büyüdüm ben. O yüzden herkesi umursuyorum. Kimse kimsesiz olmasın istiyorum.
Büyük başını kaldırdı.
Ne yazık içimdeki sustu dedi. Keşke konuşsa artık istiyorum.
Bugün yemekte fark ettim. Hiçbir şey istemiyorum ben. Sofrada ekmek yok. Ekmek istiyorum demiyorum. Su yok. Su verin demiyorum. Ne verirlerse.
Bir de değilmiş gibi davranmak yok mu?
Ufaklık gülümsüyor dedi ama acı. Demedim mi ben sana diyor. Bekleme kimseden bir şey.
Denedin mi sen diyorum.
Küçük Sadece başını sallıyor.
Ama ben hatırlamıyorum.
Geçmişini düşün diyor. Ne zaman kim vardı yanında. Kim sana sarıldı. Hatırlıyor musun? Hatırlamıyorum gerçekten de. O zaman da mı istemedin diye sordum.
Git işine diyor. Sen benden daha iyi durumdasın.
Herkes beni sevdiğini söylüyor.
İnanıyor musun diyor. Ben hiç inanmıyorum.
İnanmasalar söylerler mi?
Ben inanmıyorum diyor. Çabalayıp duruyorsun. Derdin ne? Sen de sahtekarsın.
Bu kez ben başımı eğiyorum. Çünkü doğru.
Ne sevildin ne de sevmeyi biliyorsun. Sen de ben de kayıp insanlarız. Onlar için yaşarız. Başka çaremiz yok. Öfkenin nedeni ne sanıyorsun.
Küçük ama okkalı laflar ediyor.
Beni suçluyor musun diye soruyorum.
Sence bunlarla uğraşacak halim var mı diyor. Git işine.
İyi de böyle ayrı gayrı birbirimize küs mü yaşayacağız. Mesafeli mi olacağız hep.
Defol diye bağırmak isterken sesi kısılıyor.
Ağlamaklı da değil. Sadece bildiği başını önüne eğmek. Elinden tutsam?
Uzanmak istiyorum, fakat çok yabancı geldi. Dokunamıyorum sanki. Sarılamıyorum da. Sanki dokunup sarılsam dikenli tel gibi. Bana öyle geldi.
Ne yapmalı?
Orada öylece de bırakamam ki.
Hiç büyümeden nasıl kaldın burada yıllarca diye sormak istedim.
Git işine diyor. Şimdi mi aklına geldi. Sana keyif aldırır mıyım sanıyorsun. İki elim yakanda olacak. Ben burada olduğum sürece asla ve asla tatmin olmayacaksın.
İyi de bu benim suçum mu?
Neden aklına gelmedim diyor. Neden hatırlamadın? Gittiğin yerlere niye beni de götürmedin. Neden beni de büyütmedin kendinle beraber?
Fark edemedim diyorum. Fark edemedim.
Hadi gel desem?
Gel hadi. Gel lütfen. Ben de bilmiyorum seni nasıl saracağımı. Nereye götüreceğimi, nerde büyüteceğimi? Ama en azından birlikte oluruz. Bakarız bir çaresine. İnan bilmiyorum. Önceden de bilmiyordum. Aslında zaman zaman görüyordum seni uzaktan ama ne yapacağımı bilemediğimden, kim olduğunu ne söylediğini, ne beklediğini anlamadığımdandı. Sen de bir şey demedin. Ne zaman fark etsem seni başın önde öylece duruyordun.
Ne yapsaydım be. Ne yapsaydım.
Öfkesinden ürktüm.
İyi de bu öfke niye bana?
Küfretti. Başka duyan var mı ki dedi. Sen de onlar gibisin. Sahtekarsın. İki yüzlüsün. Pisliğin tekisin.
Belim ağrıdı. Eğilmekten. Çok küçük.
Gel hadi gel.
Elini tuttummm. Çok yumuşak. Sıcacık. Tatlı. Öbür elini de. Yüzü kir pas içinde. Dışarıdan temiz görünüyordu oysa. Giysisi filan. Yüzü çok kötü. Temizledim. Temizlenmiyor da. Salya sümük. Gülümsedi. Ama inanmıyor hala. Tüy gibi. Hemen uçacak gibi. Kucaklamaya, kucağıma almaya korkuyorum hala. Çok zormuş. Şimdilik yanımda mı dursa ne?
Kucağıma aldım. Kucakladım.
İstediği yemek içmek değil. Sevilmek. Sadece sevilmek.
Çok üşümüş. Çok kırılmış. Çok beklemiş. Bir deri bir kemik gibi. Küçücük maymun gibi. Onunla ne yapacağım bilmiyorum. Ben de bilmiyorum ki sevip okşamasını. Ama istiyorum. İyi niyetime inanıyor. Fakat beceriksizliğimi de biliyor sanki.
Benimle gelecek. Sanırım birlikte olacağız. Birden de büyüyecek gibi. Bunu hissettim. Birlikte daha güçlü olacağız.
Korkuyorum da bir yandan. İçim de kıpır kıpır ama.
Dertleşiriz belki.
Kolay olmayacak lakin.
Küçük maymun, küçük maymun, küçük maymun…
Kucağında tutar gibi mırıldanarak çıkıp gitti.