Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur’an’da “Onu tutun!” ifadesi
Kur’an’da “Onu tutun!” ifadesi huzuhu lafzıyla dört ayette geçmektedir. Bu yazıda ikisi Mekke’de ikisi de Medine’de inmiş surelerde yer alan söz konusu ayetleri, nüzul sırasına göre ele alacağız.
Ahirette Allah, zebanilere şöyle emretmektedir: “Onu tutun! Cehennemin ortasına sürükleyin!” (Duhan, 44: 47). Ayette, dünyada kendilerine verilen nimetlerden dolayı azan kimselerin düştüğü aşağılayıcı duruma işaret edilmektedir. “Onu tutun!” denildiğine göre cehennemin ortasına atılacak kişi, azaptan kaçmak istemektedir. Ona; şirkleri, küfürleri, isyanları konusunda dünyada yardım edenler, artık nüfuzlarını yitirmişlerdir. Kâfir kişi çaresizdir. Karşısında, aldıkları emri harfiyen yerine getiren azametli melekler vardır. Dünyadaki zulümlerinin karşılığı olan azaptan yakasını kurtarmak istese de yapacağı bir şey kalmamıştır. Özgürce günah işlemenin akıbeti, boyunduruk altında bir azaptır.
Kitabı solundan verilenlere (Hakka, 69: 30) yani ömrü boyunca cehenneme götürücü işler yapan kimselere yönelik, ahiret ortamındaki ilahî emir şöyledir: “Onu tutun ve hemen bağlayıverin.” (Hakka, 69: 30). Bu kişi, cehenneme yaslanacaktır. Dünyada dayanak noktası olarak zalimleri, tağutları ve arzularını seçenlerin vay haline!
İslam, zenginliğin topluma yayılmasını teşvik eder. Hedeflenen şey, paranın mümkün olduğunca bir kesimin arasında dönüp durmamasıdır: “Allah'ın fethedilen ülkeler halkının mallarından Peygamberine verdiği ganimetler; Allah, Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, yalnızca zenginler arasında dolaşan bir ayrıcalık olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu tutun, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir.” (Haşr, 59: 7). Ayettten anlaşıldığı kadarıyla bireysel mülkiyet yok sayılamaz ancak mülkiyetin zenginler arasında kalması doğru değildir. Ekonomik düzenlemeler yapılırken, servetin tüm toplum kesimlerine dağılmasına özen göstermek gerekir. Zekât, bu dengeyi gayet güzel bir şekilde kurmaktadır. Bu ayete göre hukuk kurallarının kaynağı da Kur’an ve onun uygulaması olan Peygamber örnekliğidir. Ganimetten pay alacaklar arasında yer alan, Peygamber’in “yakınları”ndan kastedilenin, onun yakınlarının yoksulları olduğu ve onlara ganimetten pay vermenin emir değil seçeneklerden birisi olduğu ifade edilmektedir.
Allah’ın hükmünü, işlerine geldiğini düşündükleri durumda geçerli, düşünmedikleri durumlarda geçersiz sayanlara dair Kur’an şöyle demektedir: “Ey Rasul![1] Kalpten inanmadıkları halde, ağızlarıyla “İnandık!” diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: ‘Eğer size şu hüküm verilirse onu tutun. O verilmezse sakının.’ Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.” (Maide, 5: 41). Ayette sözü edilen kimseler, vahyin içerdiği hükmü anladıktan sonra o hükümden kurtulmanın yollarını arayanlardır. Günümüzde “Benim bildiğim Allah şöyle demez, böyle yapmaz. Bu çağda, hâlâ falanca hükmü uygulamaya kalkmak yobazlıktır. İslam’ın ruhçu/maneviyatçı/hümanist yorumunu teşvik edelim.” vb. sözler ayette bahsedilen “kısmî dindarlığın” görünümleridir. Bu tür kimselerin Müslümanlarla görüşme amaçlarının, “etki ajanlığı” yapmak olduğu da söylenebilir. Allah’ın; kısmî dindarlık gösterisinde bulunmayı çıkarlarına uygun bulanların kalplerini arındırmak istememesi, o münafık karakterli kimselerdeki kötü niyetten dolayıdır. Yani onlar vahye kısmen tabi olurken tamamına talip değildirler ve bir ıslah süreci yaşamazlar. Bunun yerine kısmen de olsa dindar görünmenin keyfini sürmek isterler. Tersini yapıp, dindarlıklarını zirveye taşımak isteselerdi Allah kalplerindeki kiri giderirdi. Bu tür kimselerin “algı operasyonları”na karşı Müslümanlar uyanık olmalıdırlar.
Görüldüğü gibi Kur’an’da, “Onu tutun!” ifadesi, iki ayette ahiretteki azap; sonraki iki ayetin birinde Rasul’e ganimet bölüşümü bağlamında itaat ve diğerinde ise “kısmî dindarlık söylemi”inden söz edilirken kullanılmıştır.
[1] Kur’an’da bu ayetin yanında bir de Maide, 5: 67 ayetinde “Ey Rasul! (Yâ eyyuhârrasûlu)” hitabı vardır.