Zeki Oğuz
Kuruçay'da kırkım
Cumartesi-pazar, Bozkır Kuruçay ile Yalıhüyük beldesinin sınırları arasında kalan Armutalanı yaylasında, yörük dostlarım İbrahim Yağal ile Kerim Yağal’ın kırkımları vardı. Kuruçay tarafına vasıta az bulunduğu için Bozkır’a inince İbrahimYağal’ı aradım gelip beni alması için.
İbrahim ile yaylaya vardığımızda göçer gençler çoktan toplanmış, kahvaltılarını yapıp kırkıma başlamışlardı. Kahvaltı kırkımcıların olmazsa olmazıdır. Yiyecek ne varsa ortaya konur, çaylar hazırlanır, gençler kahvaltılarını yaptıktan sonra keçilerin toplandığı ağıla geçerek kırkıma başlarlar.
Bu ara kırkım sonu yenilecek keçi de kırkımcılar tarafından seçilerek aşçılara teslim edilir. Keçinin seçimine aşçı da, sürü sahibi de karışamaz. Ayrıca yemek pişirildiği sürece aşçılar bir lokma et yiyemezler. Kırkımçılar aşçıların birşeyler yediklerini görürlerse onları ağır bir cezaya çarptırırlar. Ceza genellikle kesilip birlikte yenilecek bir keçi olur. Aşçı bu sözü veremezse kollarından bacaklarından tutularak süründürülmeye razı olacaktır.
Aşcı her zamanki gibi bu işin ustası Halil Öksüzoğlu idi. Halil usta iki de çırak yetiştiriyordu. Bu yüzden bir gölgede oturup çıraklara ne yapmaları gerektiğini söylüyordu sadece.
Halil usta yaşlı yörüklerden çok şey öğrenmiş, öğrendiklerini çevresindeki gençlere de aktarıyordu. Bir bilgisini de benimle paylaştı. Dediğine göre ağustos ayının on dördü sabahı güneş doğup gelirken hava bulutlu ise kış yağışlı geçer, güneş doğarken ufka bir kızıllık çökerse kış fırtına ve kuru ayazla geçer, 12-13 ağustos günleri keçi yavrusunu kucağına alırsa kış çok sert geçermiş.
Göçerler kırkıma ramazan ayından önce başlamışlar, ramazan başlayınca ara vermişlerdi. Bu yüzden bayramın üçüncü günü yeniden başlamışlardı. İlk kırkım İbrahim Yağal’ındı. İkindiye doğru kırkım işi bitip yemek yendikten sonra oturup meşveret ettiler, gurup dağılmadan pazar günü bir obanın daha kırkımını yapmak için. En yakın oba Kerim Yağal’ın obasıydı. Kerim Yağal hazırlığını çarşamba gününe göre yapmıaştı ama gurup ısrar edince ertesi günü kırkımı yapmaya karar verdiler.
İbrahim Yağal “Göçeden Sarıkeçililer, Türkmenler Kültür ve Dayanışma Derneği” nin başkanı. 2. Başkan Halil Öksüzoğlu. İkisi de göçer yörüklerin adam gibi iskanı için canla başla çalışıyorlar. Bu konuda epeyce yol aldılar. Bundan sonrası için Karaman Valisinin yardımlarını bekliyorlar.
İbrahim Yağal ile Bozkır’da sohbet ederken karşı karşıya oldukları üç temel sorundan sözetti. Birincisi göçerlerin karşı karşıya oldukları zor hayat şartları. İkincisi çocukların eğitimsiz kalmaları. Üçüncüsü ise yaylıam alanlarının gittikçe daralması. Devlet koyunculuğu teşvik amacıyla köylülere, üreticilere destek olmaya başlayınca zaten iyice daralan yaylım alanları nerdeyse bitme noktasına gelmek üzereymiş. Dediğine göre ürettikleri ürünler Akdeniz sahillerinde pazar buluyormuş. Diğer bölgeler keçi ürünlerine yabancıymış. Konya merkezi ise yeni yeni farkına varmaya başlamış keçi ürünlerinin değerine.
Aldığım bilgilere göre göçerlerin bu sorunları çözülme noktasına gelmiş.
İbrahim Yağal 1964 doğumlu. Beş kızı var. İkisini yuvadan uçurmuş. Kızlardan biri Ermenek’te lisede okuyor, yurtta kalıyormuş.
Kışı Silifke Yeşilovacık’da geçiriyor. Yaz aylarında ise Bozkır’ın yaylalarına geliyor.
Meraklısına not:
Dernek yöneticilerinin ve bütün yörüklerin miletvekili Mustafa Kabakçı’ya selamları var, ellerinden öpüyorlar.