yazar-64
M. Nurettin’le İstanbul'a bakmak
Münir Nurettin’le İstanbul’a tepeden bakmak
Yahya Kemal, Namık Kemal’le başlayan, “üstâd-ı sâni” Ekrem’le devam eden “dildeki intikal”in, Hamid’le pervasız bir vaziyet almasından sonra “mazi ile ati” arasında muvazene unsuru olarak yerini en kemal şekilde kendisinde bulduğu, müstesna şahsiyet... Ekrem’le başlayan kelimelerle sanat yapma serüveni yeni şiirde Kemal’le bize has tatlı bir musiki halini alır.Haşim’e göre “sözle musiki arasında lakin sözden ziyade musikiye yakın” olan şiir Kemal’de bildiğimiz musikiden bambaşka bir musikidir.
Hele şiirde musikiyi yakalayan şairin şiirinde harflerle meydana getirilen alliterasyonlar musiki aletleri ile onu layıkıyla terennüm edecek bir sesi de bulunca yarım kalan bestenin tamamlanması gibi eser de kulak denilen ses sahnesinde bir başka arz-ı endam ediyor. Bunu Münir Nurettin’den “Aziz İstanbul”u dinledikten sonra bir kere daha idrak ettim. Ve dağarcığımda öğrenmede geç kaldığım şahsiyetler arasında yerini alan sanatkar bu yazıda tecelli etti.
MÜNİR NURETTİN KİMDİR?
“1900 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Münir Nurettin Selçuk, 1917 yılında ailesinin ısrarı ile öğrenim için gittiği Macaristan’dan musıkî aşkıyla geri döndü. Dar'ül Feyz'i Musiki Cemiyetine devam etti ve Zekaizade Ahmet Irsoy'dan ve Besteniğar Ziya Bey'den musiki dersleri aldı. Münir Nurettin, bestekârlığa 1920 yılında Tevfik Fikret’in “Bu bir terânedir” şiirine yaptığı bir besteyle adım attı. İkinci olarak “Sensiz ey şûh gözlerim avâre kalbim ağlıyor” güfteli şarkısını besteledi ve bu iki eserden sonra yirmi yıl süreyle beste yapmadı.
1923 yılında askerliği sırasında Mızıka-ı Hümâyûn’da sonradan da Riyaset-i Cumhur Musıkî Heyeti’nde çalışan Münir Nurettin, eski okuyuşla yeni anlayışı birleştirerek alışılagelenden çok farklı bir üslûpla, 1928’de "Sahibinin Sesi" firmasında ilk plaklarını yaparak dikkatleri üzerine çekti ve aynı yıl Paris’e giderek Ses Tekniği konusunda öğrenim gördü. Aynı zamanda özgün bir ses tekniği eğitimi görmüş ilk Türk Musikisi ses sanatçısı olan Münir Nurettin, 19. yüzyıl İtalyan opera şarkıcılığının izlerini taşıyan icra üslubu "Bel Canto"dan etkilendi. Musıkî tarihimize tek başına konser verme geleneğini getiren sanatçı, ilk solo konserini Paris dönüşü, 1930 yılında, şimdiki Dormen Tiyatrosu’nda vererek büyük ilgi ve hayranlık uyandırdı. Konserlerde frak giyen ve ayakta şarkı söyleyen, aynı zamanda koro eşliğinde solo okuma geleneğini de başarıyla ilk kez uygulayan sanatçı o olmuştur. Daha pek genç yaşında çevresinde müthiş bir hayranlık uyandırdı, giyimine gösterdiği özenle, ciddiyetiyle ve tavizsiz sanat anlayışıyla bir efsane oldu. Batı’dan gelen etkileri (opera, tango, vs.) kendi Türk musıkisi okuyuş üslubuna korkmadan dahil eden Münir Nurettin Selçuk, kuşaklar boyu örnek alındı.
Asıl beste çalışmalarına 1940-1941’li yıllardan sonra başlayan Münir Nurettin, İstanbul’a döndükten sonra otuz yılı aşkın bir süreyle İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti’nde görevi yaptı. Birçok genç kuşak sanatçısının yetişmesine katkıda bulunan Münir Nurettin Selçuk’un özel olarak ders verdiği kişiler arasında günümüzün en önemli Türk musikisi ses sanatçısı olan Alâeddin Yavaşça’yı sayabiliriz. Dünya müzik çevrelerinde de büyük ilgi görmüş olan sanatçı, 27 Nisan 1981'de hayata gözlerini yumdu.”(1)
Gerek üzerinde durduğumuz sanat gerekse sani bir yazıya sığıştırılamayacak kadar değer ifade diyor bu yüzden bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz.
(1) http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=2941