Mağara duvarındaki yazılar

MUKADDİME

      

             Mağara, adeta her ihtiyaca Rahman’ın rahmetinden sunulan her nimetten düşünen, düşünmeye ihtiyacı olan,  pişen, pişmeye ve pişirilmeye muhtaç ruhlar için bir nimet, onlar için tesis edilmiş, birey merkezli doğal bir dershanenin tek kelimede vücut bulmuş halidir. Mağara temsil ettiği şahs-ı manevi itibariyle peygamberler veliler, filozoflar, müceddidler yetiştiren okulun diğer adı…

           Yalnız peygamberler, veliler, filozoflar mı mağaraya ihtiyaç duyar? Sadece onların hayatında mı saklıdır mağara dönemi? Bizim gibi basit ve sıradan insanların hayat yolculuğunun durup dinlenme sorup sorgulanma dönemi, zihni beslenme dönemi yok mudur? En azından buna hakkımız ya da ömür yolunun bu durağa hakkı yok mudur? Rabbime şükür ki ben kamu nazarında sesi soluğu duyulmamış, söyledikleri kitleler mabeyninde makes bulmamış nice sineler tanırım ki hep buğulu bakışları ardında ötelerin müşahedesi, istikbalin müjdesi saklıdır.  

      Topluma mal olmuş nice ürünler insan hayatının mağara döneminde hamuru yoğrulan ürünlerdir.

       Ben de hayat yolculuğumun DUR! Levhasında, durup dinlenme sorup sorgulanma ve dahi soluklanma dönemini idrak ettiğim  mebdei 2004 yazı müntehası 2007 yazı olan bir dönemin ürünlerini sizlerle çeşitli yayın organlarında paylaştım. Elbette bunlardan biri de Memleket Gazetesi idi…

                                          *****

       Yukarıda bahsini ettiğim yazılar akli bir muhakemenin ya da belli bir metoda dönük bir araştırmanın ürünü olan yazılar değildi. Ama kalemi elime aldığım 1997 yılından itibaren yazdığım tarzda yazılan yazılar idi. Yazarken kitaba, kaynağa ihtiyaç duyulmadan ferdi hislerimin dalgalanmasının gönül mağarasının duvarında yaptığı soyut resimlerdi pek çoğu… Şimdi bunları bir kere daha yayımlanmasının istendiği, başlıklarının yazılıp mail adresime gönderildiği,  “bize kopyasını atar mısın?” Ya da “Radyoda okuduğun falan şiiri gönderir misin?” diye pek çoğunun şiir telakki edilerek istendiği, şiir mi deneme mi adını bile koyamadığım yazılardan alınan, yüreğimin bam teline dokunan taraflarının cerh edilip kıymetli okurlara faş edilmiş kısmıdır. “Faş” kelimesini bilerek kullanıyorum, zira pek çok ifadeler hususi muhataplara da söylenmiş olup sır gibi o muhatap ya da muhataplar için saklanmış inci kıymetinde ifadelerdi. Ama her şey zamanında güzel olur derler. Muhatap dinlemesini zamanında bilmediği için “bundan sonra dinlese ne olur dinlemese ne olur, zamanında kıymet biçilmeyen şey, kıymet bilenler pazarında satılmaya mahkumdur” diyerek; bunları  kıymet bilenlere vakfettim. Bir ölçüde açmayı, yaymayı ve bu manaları ile de açık artırmayı ve hibe etmeyi tahattur ettirdiği için bu kelimeyi kullandım.

        Pazar yazılarında mağara yazıları ile sizleri baş başa bırakırken bir değere sahip olmasa dahi gönül çerağı yanmaya mütemayil olanlar için en azından kıvılcım vazifesi görür ümidiyle  şimdiden muhtemel müstefid sineleri selamlıyorum.

         

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.