Salih Sedat Ersöz
Medeniyet Tasavvuru (1)
Bu yıl Kosova’da düzenlenen 13. Ufuk Turu’nun ana konusu “Medeniyet Tasavvuru” idi. Bu konunun ele alındığı bölge Balkanlar, ülke de %95 oranında Müslüman olan Kosova olunca elbette medeniyet deyince akla ilk gelen İslâm Medeniyetidir.
Konuşmalarda vurgulanan bazı önemli cümleleri aktarırsak genel olarak ne denmek istendiği de anlaşılmış olacaktır:
“Bugün dünyada yaşanan sıkıntılar; adaletsizlik, yardımlaşamamak ve paylaşamamaktır. İslâm Medeniyetini ise adalet, yardımlaşma, infak ve paylaşma olarak tarif edebiliriz. O zaman bugünkü dünyaya, İslâm Medeniyetinin ne kadar ihtiyacı olduğu ortaya çıkmış olur.”
“Medeniyet kelimesini en iyi olarak mamur etme, imar etme kelimeleri karşılar. Rabbimiz, yaşadığımız arzı mamur etmemizi emretmiştir. İslâm’a göre ömür, imar ile geçirilmesi gereken bir hayattır. İslâm Medeniyeti asırlarca bu konuda öncü medeniyet olmuş ve İslâm’ın ulaştığı her yer imar edilmiştir.”
“İslâm Medeniyetinin ana ilkeleri; Tevhit, Nübüvvet, Sorumluluk, Ahirete bakış ve Adalettir. Bilimsel şuuru veremezsek bu ilkeleri kavrayamayız. Batılı bilim adamları ile ayrıldığımız nokta bilimsel şuurdur. İslâm Medeniyetinde 2 türlü bilgi var. 1- Tebliğ: Kalbi esas alır, akla hitap eder. İlâhidir. 2- Bilimsel bilgi: Amacı hakikati aramak, aracı aklı aydınlatmaktır.”
“Bugün çekilen sıkıntıların kaynağı; etnik ayrımcılık, mezhep çatışmaları, batının hesapları ve hakiki İslâm değil, merdiven altı İslâm uygulamalarıdır. Bugünkü dünyada kardeşlik değil, çatışma var. Muhabbet ortadan kalkmış durumda. Din kullanılarak her İslâm ülkesinde birer terör örgütü kuruldu. Bu sıkıntılardan ancak gerçek İslâm Medeniyetinin kurulması ile kurtulabiliriz.”
“Batı, bizim medeniyetimizi, İslâm’ın kendisi ile değil bugün dünyadaki İslâm adına yapılan yanlış uygulamalar ile tanıyor ve İslâm’ı bir terör dini olarak kabul ediyor. Halbûki İslâm rahmet dinidir, merhamet dinidir. İslâm bir kişiyi öldürmenin, tüm insanlığı öldürmek olduğunu benimseyen bir dindir. Dünyada Hristiyanlar içinde de çok sayıda radikal gruplar olduğu halde, batı onları görmüyor ve İslâm’ı kötü göstermek için aykırı propaganda yapıyor.”
“İslâm radikalizmi dışlamış ve daima orta yolu tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber devlet yönetiminde de aşırılığa gitmemiştir. Gençlerimize İslâmi şuur kazandırmalıyız. İslâm Medeniyetinin zenginliği tekrar keşfedilmeli ve yeni nesle aktarılmalıdır. Kur’an’ın mesajı iyi anlaşılmalı ve iyi anlatılmalıdır. İslâm Tasavvufunun incelikleri tekrar gündeme getirilmelidir. Çevremize Takva şuurunu kazandırmamız gerekir.”
“Bir sistemin bütününü değil de, bir parçasını alırsanız, Hristiyanlıktan İslâm, İslâm’dan Hristiyanlık çıkartabilirsiniz. Onun için sitemler parçacı yöntemle değil, bütüncül olarak aktarılmalıdır. Aşırı uçlarla uğraşacağımıza, asıl omurgayı, deniz ve deryayı muhafaza etmeye bakalım. Aşırı uçlar eninde sonunda yok olmaya mahkûmdur. İslâm’ın barış, adalet, kardeşlik ve yeryüzünü imar etme anlayışı karşısında aşırı uçlar uzun süre yaşayamaz. Selçuklular ve Osmanlılar, bu anlayışı Medrese geleneği ile devam ettirdiler. O günün vakıfları, STK ları bu anlayışı yaydılar.
Parçacı yöntemle hareket eden aşırı uçlar Hz. Peygamber’in sadece cihadını esas aldılar. O’nun tüm yaşantısını devre dışı bıraktılar. Hz. Peygamber, sürekli camide namaz kılan, fakirleri ziyaret eden, yaşantısı daima orta yol olan, sık sık elbisesini ve bindiği devesini bile değiştirmeyen ve mutedil bir hayat yaşayan insandı. Parçacı yöntemle yaklaşırsanız, Hz. Osman’ı da, Hz. Ali’yi de şehit etmenin bir yolunu bulursunuz.
Aşırı uçlar bilgisizlikten ve kendilerini İslâm düşmanlarına kullandıran maşalar ile oluşuyor. Bizim derenin taşıyla, bizim derenin kuşunu vuruyorlar. İlay ı Kelimetullah için cihad eden 2 millet var. Arap Milleti ve Türk Milleti… Hz. Osman, Hz. Ömer’in koyduğu deniz savaşı yasağı ile Medine’den ayrılma yasağını kaldırınca İslâm yeryüzüne dağıldı ve her tarafa yayıldı. O dönemde Araplar, İslâm’ı yeryüzüne yaymada çok büyük çaba gösterdiler. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de Türklerin İslâm’a büyük yararları oldu.
Mücahitlik ve Zühd sahibi olmak birbirine engel değildir. İnsan gündüzleri mücahit, geceleri zahid olabilir.”
(Yarın devam edecek)