Salih Sedat Ersöz
Medeniyet Tasavvuru (2)
Kosova’da düzenlenen 13. Ufuk Turu Toplantısı sempozyum ve panellerinde yapılan konuşmalardan önemli cümleleri aktarmayı sürdürüyorum:
“Bizim savaşımız da ibadettir. Savaşırken de kurallara riayet etmek gerekir. Hz. Peygamber; kadınları, çocukları, din adamlarını, yaşlıları savaşta bile öldürmeyi, mabetleri yıkmayı, mamur yerleri harap etmeyi yasaklamıştır. Hz. Peygamberin bu yasakları ile anlıyoruz ki, din medeniyettir ve bütün güzellikler medeniyetin içindedir.”
“İnsanlar ya hilkatte eşin, ya da din de kardeşindir. Ümmet arasındaki ihtilaflar, ana meselelerde değil tali, füru meselelerdedir. Ümmet olarak azami müştereklerimizi konuşmalı, asgari müştereklerimizi zenginlik olarak görmeliyiz. Rabbimiz, Kitabımız, Peygamberimiz, Kıblemiz, Kültürel değerlerimiz birdir ama biz asgari farklılıklarımızla uğraşıp duruyoruz. Batılıların görevi, İslâm’la uğraşmaktır. Biz de kendi görevimizi yapmak yerine onlarla uğraşıyor, onları suçlamakla meşgul oluyoruz.
Mezhep imamları, birbirinin hocası veya talebesidir. Mezhep imamları asla masum değildir. Batılılar, Kur’an’ı Kerim’i, kendi bozulmuş kitaplarının seviyesine indirmeye çalıştıkları gibi, bizdeki mezhepleri de, kendi mezhepleri seviyesine indirmeye çalışıyorlar. Müslümanlar bu konuda da uyanık olmalı, oyuna gelmemelidir.
Ehli kıble tekfir edilemez. Başkaları tekfir ediyorsa sen etme, onlar öldürüyorsa sen öldürme. Müslümanı öldürmenin cezası ebedi cehennemdir. Mezhepler, İslâm dışında ekoller değildir. Mezhepler, ümmetin birliğine mani değildir. Ümmet için birer zenginliktir, rahmettir. Kendisini Müslüman olarak tanımlayan hiç kimse tekfir edilemez.”
“Osmanlı, Balkanlara girdi. İstanbul’dan önce Balkanlar fethedildi. 19. Yüzyılda da Balkanlar, Osmanlı’dan koparıldı. Fetih ile 19, yüzyıl arasında 4 asır boyunca neler oldu kimse bilmiyor. Osmanlı’nın, Balkanlara ve Rumeli’ye verdiği önemi biliyoruz. Türkiye’nin İstiklal Marşını yazan Mehmet Akif’in memleketi bu topraklardır ve kendisi bir Arnavut’tur. Balkanlar işgal edildiğinde, Osmanlı zayıfladığı için buradaki Müslümanlar ortada kaldı, sahipsiz kaldı.
Balkanlarla, Türkiye’nin ortak kültürü çok fazla… Bu ortak kültür mirası Osmanlı’dan kalmıştır. Türkiye dünyanın merkezi olarak, Balkanlar da bölgenin merkezi olarak tanımlanıyor. Balkanlar sakin olmalı ki, Türkiye sakin ve huzurlu olsun. Türkiye ile Balkanlar arasındaki tarihi geçmiş, ortak kültür ve siyasi anlam konuları iyi analiz edilmeli ki, Balkanların Türkiye’ye, Türkiye’nin Balkanlara nasıl baktığı anlaşılabilsin.”
“Balkanlar (Bal - Kan) ballı ve kanlı bir coğrafyadır. Balkanlarda %95 i Müslüman olan tek ülke Kosova’dır ve Arnavutlardır. Bir Batılı, bir İngiliz, işgal ettiği ve yıllarca hükmettiği ülkelerde dolaşmaktan korkar, serbestçe dolaşamaz. Çünkü o ülke insanlarına yaptıkları zulümleri bilirler ve korkarlar. Ama Osmanlı mirasının devam ettiği ülkeler, biz Türkleri kucaklar, bağrına basar. Osmanlı, Tuna’ya kadar vatan bellemiş ve buralara nüfus aktarmış. Boşnaklar, Osmanlı’nın gelmesi ile hemen İslâm’ı toptan kabul etmişler, Arnavutlar ise 200 yıllık bir süreçte kabul etmişler. Ama hem Boşnaklar, hem Arnavutlar bütün zulümlere rağmen İslâm’ı yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyorlar.”
“Türkiye’den Balkanlara gelen STK’lar, buradaki Müslümanlara balık vermeyi bırakıp, balık tutmayı yani müteşebbis olmayı öğretmeleri gerekir. Ayrıca buraya gelen STK’ların, buradaki Diyanet mensupları ile işbirliği içinde hareket etmeleri gerekir. Buradaki Diyanet, devletin bir kurumu değil, tamamen özerktir. Burada iyi yetişmiş gençlere ihtiyaç var. Ayrıca STK’ların sadece merkezi yerlere değil, ihmal edilmiş ücra bölgelere ulaşması gerekir. Mesela Romanlarla ilgilenen yok. Romanlar Müslüman ama, bunlarla Soros ilgileniyor. Cemaat taassubu İslâm dünyasını iflah ettirmez.”
“Devletin, Vakıfların önünü açması ve yayılmalarını sağlaması gerekir. Vakıflar, devletin yukarıdan göremediği şeyleri gören kuruluşlardır. Demokrasi açığının sebebi, STK’lara yapılan müdahalelerdir. STK’ların güçlü olduğu yerlerde özgürlükler daha da genişler. STK’lar ayrıca, atıl sermayenin hizmete dönüşmesini sağlarlar. Ellerindeki kaynakları seve seve başkaları ile paylaşırlar. Vakıflar yardım yaparken, kendi mezhebi, kendi meşrebi, kendi siyasi görüşü ayırımı yapmaması gerekir.” (Yarın devam edecek)
NOT: Kanal 42 TV’de yayınlanan HASBİHAL programımda, Cumartesi günü 12.00 de Prof. Dr. Önder Kutlu hocamla canlı yayın, Pazar günü 12.00 de ise geçen haftanın tekrar yayını vardır. Ayrıca Cuma günü (bugün) 17.00’de RİBAT FM’deyiz. Davetlisiniz.