Fatma Şeref
Menemen, Gel Hemen!
Oyunun yemekten tatlı geldiği yıllardı. Evimizin yan tarafında Hülyagil’in bahçesindeydik. Şimdi hatırlamadığım bir aksiyonun en heyecanlı yerinde, bizim evden ablamın sesi duyuldu:
“Fatoş! Yemek yiyeceğiz eve gel!” Bu en sevmediğim çağrıydı ve bana göre çok sık tekrar ediyordu. Hem de şimdi hiç sırası mıydı? Komşu evle bizimki arasında, avludaki müştemilattan oluşan yüksek, uzun bir duvar olduğundan kapıya kadar dolaşmak zor oluyordu. Bu yüzden acil durumlarda böyle haberleşiyorduk.
Annem yokken beni doyurmaktan ve akşamları sokaktan toplamaktan sorumlu olan ablam bu görevinden oldukça yoruluyor ama hiç yılmıyordu. Genellikle oyunu yemeğe tercih ettiğimden olacak cılız bir çocuktum ve annem her yemekte bulunmamı farz kılmıştı adeta. Bu yüzden ablamın çağrısı emir kipinde idi. Olmadı, gelip beni sürükleyerek götürme yetkisine de sahipti ki bunu sık sık yapmak zorunda kalıyordu.
Buna rağmen oyunu bırakmak istemiyor yemeği en azından ertelemenin yolunu arıyordum. Elbette buldum. Sevmediğim bir şey yapıldıysa gitmeyecektim ve o anda yemekte ne olursa olsun sevmemeye karar verdim. Duvara yaklaşıp var gücümle bağırdım:
“Ne pişirdin abla?”
“Gel hemen!”
“Tamam, geleceğim, yemekte ne var?”
“Gel hemen!”
“Ya, ne yemek yaptın diyorum!”
“Gel hemen!”
Artık sinirim bozulmaya başladı. Sesimi gittikçe yükseltiyorum. Elbette ablam da öyle… Belki bu soru-cevap on kez tekrar etti belki de daha fazla… Sonunda karşıdaki ses kesildi.
Birkaç kez daha seslendim ama cevap yok. Bir döndüm ablam yanı basımda ama nasıl bir öfke ile haykırıyor:
“Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Düş önüme çabuk !..” Başka bir zaman olsa böyle bir durumda kimseye pabuç bırakmazdım ama ablamı görür görmez durumun vahametini kavradım. Beline konmuş ellerini, çatılan kaşlarını, ateş saçan gözlerini hangi formüle vursam, en ufak bir itirazda ağzımın üstüne okkalı bir tokat yiyeceğim kesin sonuç olarak çıkıyordu. Belki ilk kez sorgulamadan söz dinlemeyi tercih ettim. Hemen eve doğru yürüdüm ve en tatlı sesimle açıklamak istedim:
“Ablacığım, ben, sadece…”
“Kes sesini, çıldırttın beni! Bir saattir sana menemen diye cevap veriyorum. Ocak açık olduğu için de gelemiyorum niye duymazdan geliyorsun? O menemenin hepsini sen yiyeceksin!” Dedi. Ve o anda anladım ki ablam “gel hemen” değil “menemen” diye sesleniyormuş. Ama hala inanamıyorum, ne duyduğumu biliyorum. “Abla sen “menemen” demedin “gel hemen” dedin bana” dedim. O da “Hayır ilk sorduğundan beri menemen diyorum. Uydurma şimdi! Duydun gelmemek için öyle yaptın. Oysa, sen seversin diye menemen yapmıştım. Buna da hayır, diyemezsin diye…” dedi.
“Vallahi ben öyle duydum” Diye onu epeyce ikna etmeye çalıştım. Ama bugün bile yad etsek “Hala emin değilim çünkü sen oyunu uzatmak için her şeyi yapardın.” Diyor gülüyoruz. Sonra “İlk kez oradan konuşmuyoruz ki başka şeyleri doğru menemeni niye yanlış duyasın değil mi?” Diye soruyor. Haklı, demek ki işime geldiği duymuşum. Ama ses benzerliği de bana göre çok yakın , “menemen, gel hemen” kafiye olur, tekerleme , mani yapılabilir. Çok da “duymaz da yakıştırır” durumu olmamış.
Birkaç gündür bir anket ile başlayan Menemen meselesi medyada tavan yapınca ilk aklıma gelen bu anı oldu. Kim bilir, kimlerin ne menemen anıları var, herkes yazsa neler çıkar. Ama benimki bu … Kendim için çıkarılmış bazı dersler de var. Benim oyun sevdiğim kadar ablam da kitap okumayı seviyordu. Benimle uğraşacağına kitap için daha çok vakti olabilirdi mesela...
O günden bugüne biraz mesafe kat etsek de hala bizim için fedakârlık yapan insanları mecbur sanıyoruz bir çoğumuz. Anneler, teyzeler, ablalar kimseye yemek yapmak zorunda değil aslında... Sadece bunun bile farkına varsak menemenin soğanlısını soğansızını unutur “sen seversin diye yaptım” diyen insanların ne kadar vazgeçilmez olduğunu hissederiz. Tüm yemeklerin lezzeti karşılıksız sevgi belki de…
Ve duvarın arkası ya da önü fark etmiyor. Kendi nefsimize odaklandığımızda karşıdakini hep yanlış duyuyoruz. Birbirimizi gerçekten anlamak için kendi iç sesimizi kapatıp dinlemeyi öğrenmenin bir yolunu bulmalıyız diye düşünüyorum.
Hayırlı Cumalar Dilerim ...