A.Cenap Kendi
Meram’da ‘Gazel Suyu’
Gazel Suyu Konya’nın Dünyaca meşhur Meram yöresine has sözcüklerindendir. Meramda bağı bahçesi olan eski insanlarımızın ağızlarından hiç düşürmedikleri Gazel Suyu deyimine açıklık getirmeye çalışacağım.
Bu deyimin en az bin yıllık belki daha fazla bir geçmişi olduğunu da söyleyebiliriz.
Bu yazımı ısrarlı istek üzerine tekrar yayınlıyorum. Gazel Suyu Meram’a has bir deyim dedik. Asırlık yaşı ile hayattayken ve bir ömür boyu Meram’da Dibek başı mevkiindeki kendisine ait bağ evinde oturmuş olan emekli Öğretmen Kadriye Kendi’den (Öz yengem olur) Gazel Suyu’nun tarihçesini geçmişini, mana ve mahiyetini, sordum not aldım. Sizlere aktarıyorum.
Ayrıca bu asrın en az yüz yıla yakın bir bölümünde yaşamış bir insan olarak gördüklerime ve duyduklarıma göre sokaklarda dahi çeşmelerin olmadığı, doğru dürüst yolların bulunmadığı, elektriğin asla bilinmediği ve kullanılmadığı, motorize sistemin daha Türkiye’ye gelmediği, fabrika denen nesnenin bilinmediği. Ulaşımın at, eşek öküz ile çekilen kağnı arabaları ile yapıldığı, yüzde doksan işlerin tabanvayla görüldüğü, kuyulardan çekilen suların kullanıldığı bir devirde Meram’da da her yönden gürül gürül akan çay suyunun kullanıldığını biliyoruz.
Meram’da yörelerde yaşayan halkın su ihtiyacı da belirli yerlere kazdırılan sarnıç denilen Kuyulardan karşılanırdı. Yine o devirlerde Başara Köyü dağlarından kopup gelen katkısız tertemiz kar ve kaynak suları Değirmen Köyü ve Dere Köyü’nden akıp gelen çay suları ile kış aylarında doldurulur, kulpuna zincir bağlı kova bu sarnıca daldırılır gümbür gümbür süzülmüş su ile dolan kova itina ile çekilir tasdilere kalaylı bakır kaplara aktarılır, evlerin izbe tabir edilen yerlerine sıra sıra dizilir, ihtiyaç halinde su ihtiyacı bu suretle karşılanır idi.
İlkbahar aylarında Konya’daki şehir evlerinden Meram’daki bağ evine göçen aileler sonbahar aylarının yani güz gününün sonsuz güzellik ve nimetlerini doyasıya yaşamaktan zevk aldıklarından kar yere düşene kadar Meram’da kalmaları artık gelenek haline gelmiş
ancak ne var ki çaylardan tertemiz akan bu sular ekim ve kasım ayının girmesi ile ağaçların sararıp yere düşen ve adına gazel denilen yaprakları da sürükleyip getirdiğinden o günlerde çaylardan ve kol ırmaklarından akan bu suya gazel suyu denilmiş. Bu deyiş bu isim Meram için bir alameti farika haline gelmiş.
İşte Meram’da konuşula gelen gazel suyunun tarif ve tarihçesi bu… Hatta şehirdeki evlerine geç göçüp gelen için onlar gazel suyu içiyorlar denilirmiş.
Meram’da gazel suyu deyimini bilenlerden ve delikanlılığı Meram’da geçmiş ve halen Köyceğiz’deki villasında mevsimin tadını (GEDABAT) esintisinin serinliğinde çıkaran bilimsel araştırmacı, Gazeteci Yazar Mehmet Ali Uz üstadımıza sordum. Yazdıklarımın tamamını teyit ettiler. Hatta eskilerin Gazel Suyu içmeden şehir evlerine inmediklerini de söyledi ve ekledi. Konya Kültürüne hizmet edenler Kitabının 21. sahifesinde Abdülkadir Erdoğan’ın Meram Bağları başlıklı yazısını okumamı tavsiye etti. Okudum o yazıda da Meramlıların içecek sularını çaydan aldıkları ve evlerin serin serin bir yerinde bulundurdukları Küplerde bu suları dinlendirip içtikleri yazılmaktadır. Bu da gazel suyu efsanesinin çok eski bir geçmişe uzandığını belgelemektedir.
Bizlere bu bilgileri veren Kadriye hanım 1907 doğumludur. Yıllarca Meram’da Gazel Suyu içen bir hanımefendidir. Yaşayan Tarih Kadriye Kendi’den gelmiş geçmiş Meramlı ailelerinden hatırladıklarını sordum. Dibekbaşı Sokağı’nın başındaki sağ köşedeki konağın hayır sahibi Doruğun Şükrü namı ile meşhur bir zata ait olduğunu, Konya Belediyesi’nin bir zamanlar satılığa çıkardığı Üçler Mezarlığı’nı satın alıp ebediyete intikalini temin eden zat olduğunu söyledi. Meram’ın diğer meşhurlarından Çelebilerden Selahattin Çelebi, oğlu Hakkı Çelebi, Abit Çelebi, Kadriye Kendi, Tahir Çelebi, Sinemacı Tevfik Ceylani, Vali Konağı bitişiğinde Cimcimeler, çayın karşı yakasında Dr. Ahmet Sait Tozoğlu, daha aşağılarda Osman Koçbeker, Karpuoğulları, Tayyip ağa, gibi isimleri sayabildi.
Anlaşılıyor ki yüz yıllar öncesini bu yıllara taşıyan Meram efsanesi tarihe gömülmüş bir haldedir. Bakalım gelecek yüz yıllar daha neleri değiştirecektir.