MHP'yi bitiren 'asıl kaset' çoktan çıktı

MHP'yi bitiren 'asıl kaset' çoktan çıktı

"Kasetmiş! Geçiniz bir kalem! Bu iğrenç şantaj sarmalı insanın ancak midesini bulandırır. Mide bulantısı geçicidir... Ama ya ruh bulantısı, zihin bulantısı?"

Sibel Eraslan/ Star

Asıl kaset 12 Eylül’de çıkmıştı

MHP, 12 Eylül Referandumu’ndaki hatasının artçı şoklarını yaşıyor. Yoksa son çıkartılan kasetler karşısında, üstüne düşen vazifeyi yaptı, ilgililerin görevine son verdi. Son kasetler yüzünden yeni bir şok, ekstra bir erime hatta dağılma sürecine girer mi? Sanmıyorum. Çünkü zaten MHP’nin 12 Eylül 2010 referandumunda takındığı tavır, kendi tabanında ciddi bir yarılmaya, erimeye, söküne sebep olmuştu. Siz bakmayın kamuoyu araştırmalarının MHP’yi hala 10 üzeri göstermesi alicenaplığına... Son kasetler çıkmasaydı da zaten MHP, güve yeniklerinin paramparça erittiği acıklı bir eski zaman taftasıydı...

Niçin acıklı?

Beğenin beğenmeyin; MHP’yi MHP olarak var eden, “vatanseverlik” ülküsüdür. Bu minvalde soğuk savaş günlerinin anti-komünist söylemiyle bağdaşan vatanseverlik adına, ağır bedeller ödeyerek gelmişti bugünlere. Ağır işkenceler, uzun hapishane maratonları, idam sehpaları yanı sıra, eli silahlı solculara tanınan hoşgörü ve maslahatın binde biri bile tanınmayan bu kayıp gençlik... Yani hayatta kalabilenler, tutunabilenler bir şekilde... Kendi temsillerini, kısık da olsa MHP çatısı altındaki bir umut ışığı olarak görmeye devam etmişlerdi...

Ne ki Sovyetlerin dağılışının ardından anti-komünizm’in de işlerliği kalmadığından, MHP’nin boşluğunu “ Adriyatik’ten Çin’e kadar” vurgusuyla Özal siyaseti doldurmuştu.

Aynı günlerde Muhsin Yazıcıoğlu ve peyderpey mahpushanelerden çıkan çileli idealistler de Büyük Birlik Partisi adı altında partiden kopunca... MHP, kendini yenileme konusunda ciddi durgunluğa geçmişti.

Türkeş sonrasındaki Devlet Bahçeli yönetimi ise, elde kalan MHP tabanını, takım elbise-kravattan oluşan çelik bir prizmadan geçirdi, geçmişi ve izlerini asla göstermeyecekleri bir tür suskunluk tornası anlamındaki koşulsuz itaata dayanan bu yapı...

En son 12 Eylül 2010 referandumunda, tam anlamıyla bir mankurtlaşmayı dayatınca aynı tabana... Kafalarına zoraki geçirilmiş beyin küçültücü, unutkanlık yapıcı, hafıza kaybettirici, susturucu, hep kafa sallatıcı o bukağıları fırlatıp, isyan etmişti pek çoğu... MHP’yi bitiren asıl kaset, 12 Eylül 2010 referandumunda çıkmıştı! 

Ve niçin acıklı?

Çünkü MHP’nin 12 Eylül 2010’da, 12 Eylül 1980’e karşı gösterdiği, duyarsızlık ve  unutkanlık, sadece sıradan bir vefasızlık değil, aslen ölümcül bir hataydı. Yapısal bir yanlıştı. Parti’nin varoluşsal anlamda yapı taşı olan ilkelerin idamına onay verişti.

İdam edilenleri, bir kere daha idam ediyordu MHP, referandumda takındığı cellatsever tavırla.

Bunu, idam edilen solculara denge olsun diye asılan Mustafa Pehlivanoğlu’nun annesine sorsunlar...

Halil Esendağ’ın idam edildikten sonra kefen parası bulunamadığı için mahkum arkadaşlarının yatak çarşaflarından diktiği kefeninden sorsunlar...

Boyu uzun geldiği için iki kere idam edilerek ancak öldürülebilen Cengiz Baktemur’un ruhundan sorsunlar...

İdamı ana-babasına ve dokuz kardeşine haber verilmeden gece vakti gerçekleştirilen Ahmet Kerse, 1 ay daha yaşasaydı öğretmen olacaktı.

li Bülent Orkan, Cengiz Baktemur, Cevdet Karakuş, Fikri Arıkan, Halil Esendağ, Ahmet Kerse, Mustafa Pehlivanoğlu, İsmet Şahin, Selçuk Duracık, Şehabettin Ovalı... Asıldılar.

Ankara’da Bekir Bağ, Malatya’da Aydın Demirkol ve Mehmet Kazgan sorguda ağır işkence altında can verdiler.

Hüseyin Karamahmutoğlu Mamak’ta sabah namazını kılarken, secdede ensesine yediği dipçikle can verdi...

Daha nicesi...

Solcu olmadıkları için zaten asla görülmeyen, işitilmeyen nice ahh ile, MHP de onları unutkanlık denizine attı...

Kasetmiş! Geçiniz bir kalem! Bu iğrenç şantaj sarmalı insanın ancak midesini bulandırır. Mide bulantısı geçicidir... Ama ya ruh bulantısı, zihin bulantısı?

MHP, aslında 12 Eylül 2010’da bitmişti...

Gençlerini asan cellatların ellerinden öptüğü gün bitmişti MHP...