Milli Gazete'deki bu yazıyı kim yazdı?

Milli Gazete'deki bu yazıyı kim yazdı?

Ahmet Hakan ve Ahmet Arsan'ın başına gelenler Milli Gazete yazarlarının başına da geldi.

Milli Gazete’nin iki yazarı bugün aynı yazıyı kaleme aldı. Kelimesi kelimesine aynı olan iki yazıdaki terk fark yazarlarının adlarındaydı.

Milli Gazete yazarlarından Abdulkadir Özkan ile Abdullah Özkan’ın bugünkü yazıları gazeteye de siteye de aynı başlık ve içerikle girdi. ‘Dış politikayı iç siyasete alet etmek’ başlığıyla yayınlanan yazılarda soyadları da aynı olan yazarların bir tek isimleri farklıydı.

Daha önce Ahmet Hakan ile Ahmet Arsan’ın yazılarını karıştırın Hürriyet, Ahmet Hakan’ın yazısını Ahmet Arsan’ın köşesinde yayınlamıştı. Bu durum kamuoyunda Ahmet Hakan’la Ahmet Arsan aynı kişi yorumlarına neden olsa da Hürriyet teknik bir sorun nedeniyle hatanın yaşandığını duyurmuştu. Gerçi Hürriyet'teki hata sadece web sitesinde yaşanmıştı. Milli Gazete hem web sitesi hem de gazetede aynı yazıyı iki yazar için kullandı.

Milli Gazete’de de Abdulkadir Özkan ile Abdullah Özkan’ın yazıları aynı. Acaba yazı kimin?

İşte o yazı:
Dış politikayı İç siyasete alet etmek

Dış politikada sürekliliğin sağlanabilmesi ve her iktidara göre değişmeyen devlet politikalarının oluşturulabilmesi için kurumsallaşma şarttır. Kurumsallaşmanın hayata geçirilebilmesinin ön şartı ise dış politika yapımındaki kısır anlayışı değiştirmektir.

Dış politika yapımı, toplumun tüm fikirlerini, anlayışlarını ve bakış açılarını içermelidir; Toplumun farklı dinamikleri (sivil toplum örgütleri, Meclis'te temsil edilmeyen siyasi partiler, kanaat önderleri, üniversiteler vs.) dış politikanın yapımına katkı sunabilmelidir.

Toplumun dış politika yapımındaki katkısı arttıkça, üretilen politikaların her iktidara göre değişmesi, dış politikanın iç politik hesaplar nedeniyle "istismar edilmesi" de büyük oranda önlenmiş olacaktır.

Bugün pek çok dış politika sorununun iç siyaset malzemesi yapıldığını üzülerek görüyoruz. Hatta giderek dış politika ile ilgili sorunların hangisinin önceleneceğini, hangisi ile ilgili nasıl bir yol haritası hazırlanacağını da iç siyasetteki dengeler/gelişmeler/gündelik hesaplar belirlemeye başlıyor.

Elbette küreselleşme çağında iç politika/dış politika ayrımı ortadan kalktı; dış dünyadaki her gelişme ulus devletleri çok yakından ilgilendirmeye başladı. Bunda bir şüphe yok ama iç politik hesaplar üzerinden bir dış politika kurgulamak, hatta iç siyasetteki yeni gelişmeler çerçevesinde dış politikanın yol haritasını yeniden dizayn etmeye kalkışmak yanlıştır.

Böyle bir tutum kısa vadede siyasal iktidara kimi avantajlar sağlayabilir, dış politikadaki kısmi başarılar iç siyasette prim yapabilir. Belki seçimlerde oy da getirir ama uzun vadede ülkeye zarar verir, gerçeklerin üzerine şal örter.

Aslolan iç politikanın dış politika hizmet etmesidir.
İçerde ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda derli toplu, güçlü, istikrarlı ve huzurlu olan ülkeler, uluslar arası alanlarda da etkin ve aktif bir politika izleyebilirler.

Ülkenin kendi içindeki dinamizmi, dış politikaya da yansır.

Ekonomik dengelerin güçlü olması, siyasal istikrarın sağlanması, devletin halkı ile uyum ve işbirliği içinde olması, toplumsal barış ve kardeşliğin tesis edilmesi, ülkeleri dış dünyada güçlü hale getirir. Ülke içindeki bu istikrar, refah ve huzur doğrudan bölgeye de yansır, bölge ülkeleriyle ilişkiler gelişir. Bölgesel güç olmanın yolu da böyle açılır...

Siyasal iktidar, Türkiye'yi kendi içinde derleyip toparlayamadığı, ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda istenilen başarıyı sağlayamadığı için dış politikayı, iç siyasette "araç" olarak kullanmaya çalışıyor.

Yanlış yapıyor.

Öncelikle kendi evinin içini toparlamadan dış dünyada kalıcı başarı elde edemeyeceği gerçeğini unutuyor.
Türkiye'nin daha demokratik, daha özgürlükçü, daha kalkınmış bir ülke olmadan, bölgesel güç olma hedefine ulaşmasının imkansız olduğu gerçeğini görmek istemiyor. Hele böyle bir durumda küresel güç olma hedefinin sadece bir rüyadan ibaret olacağını ise aklına bile getirmek istemiyor.

Türkiye'nin derlenip toparlanmasını sağlayacak yeni bir anayasanın yapılması için hala harekete geçilmiş değil. Toplumsal barış ve kardeşliği sağlayacak, gerginlik ve kaos yerine birlikte iş yapabilme anlayışını topluma hakim kılacak projeler üzerinde hala çalışılmıyor. Ekonominin ayağa kaldırılması, sosyal devlet anlayışının iyileştirilmesi için de somut gelişmeler göremiyoruz.

Bunlar yapılmadan kimi ülkelerle vizelerin kaldırılması, kimileri ile 40-50 anlaşmanın birden imzalanması, bir haftada 3-4 ülkeye birden gidilmesi fazla bir şey ifade eder mi? Ülkenin kendi iç sorunları çözülmeden dış politikada etkin olmaya çalışmak, sanki ülke içinde her şey yolundaymış gibi hareket etmek, samimiyetsizlik ve istismar olarak algılanmaz mı?

Abdulkadir Özkan / Abdullah Özkan- Milli Gazete
Haber7