Doç. Dr. Murat Kayacan
Milliyet, Müslüman oldu
“Müslüman öğrenciler Şile'de (İstanbul) buluştu. Şile, tarihi bir kampa ev sahipliği yapıyor. Avrupa Müslüman Öğrenciler Birliği, Şile'de bir araya geldi. Avrupa Müslüman Öğrenciler Birliğinin düzenlediği yaz kampı çerçevesinde çeşitli ülkelerden 450'nin üzerindeki üniversite öğrencisi Şile'de bir araya geldi. Şile Dedeman Otel'de gerçekleştirilecek kampa ilişkin bilgi veren Avrupa Müslüman Öğrenciler Birliği yetkilileri, organizasyonun ''Samr-U 2008'' olarak adlandırıldığını ifade ederek, kampın bu yıl 25'incisinin düzenlendiğini söyledi. Organizasyonun her yıl başka bir ülkede yapıldığını ifade eden yetkililer, yaz kampının amacının, ''dünyanın değişik ülkelerinden gelen Müslüman öğrencileri ve kültürlerini kaynaştırmak olduğunu'' bildirdiler. Yetkililer, yüzde 95'i Avrupa'nın değişik ülkelerinden gelen yaklaşık 500 öğrencinin 24 Ağustosa kadar İstanbul ve Türkiye'nin çeşitli illerinde eğlence etkinliği düzenleyeceklerini, camileri, bulundukları kentin tarihi ve turistik yerlerini ziyaret edeceklerini kaydettiler. Türkiye'den de çok sayıda Müslüman öğrencinin organizasyona katıldığını belirten yetkililer, öğrencilerin büyük bölümünün Türkiye'ye ilk kez geldiklerini vurguladılar. Bu arada, yaşları 18 ile 30 arasında değişen Müslüman öğrencilere yaz kampı süresince bazı konularda konferanslar da verileceği öğrenildi.”
“Bu müjde nitelikli haberi Milliyet vermiş olamaz! Siz dalga geçiyor olmalısınız!” mı diyorsunuz? Evet, sonuna kadar haklısınız. Milliyet asla böyle bir haber sunmaz okurlarına. Haberi naklederken sadece iki değişiklik yaptım: Yahudi kelimesinin yerine Müslüman, sinagog yerine de camii yazdım, hepsi bu. İki din iki tavır. Din mensupları Yahudi ise, el üstündeler, Müslüman ise “mürteci”. Milliyet basında güven! Ha ha ha!
Kadınların örtüsü ve imanı
Başörtülü bayanların şikâyeti örtü biçimlerinin belki de örtünün serbest olmasından daha fazla gündemde tutulması. Ne yazık ki, erkeklerin gündeminde de aynı konu var. Takvayı gündemlerinden düşürmeyenler bile, örtü bolsa (ve koyu renkliyse) mevcut durumdan memnun. Tesettürün şekli kadınların imanlarının tevhidi olup olmadığı konusundan çok çok önde. Halbuki imana dair ayetler tesettürle ilgili ayetlerden kat kat fazla. Temel (tevhid) ile füru (başörtüsü) sıralamasında füruun asıl olanın öne geçmesinde başörtüsü yasağı etkili. Yine de bu duruma teslim olmamak gerekiyor. Ön planda olması gereken kadın erkek tüm Müslümanların Allah’ın affetmeyeceğini söylediği “şirksiz iman” ile bir hayat sürmeleri ve mümin olarak vefat etmeleridir. Kadın sorunu üzerine kafa yoran Müslümanlar bu noktayı da kaçırmamalıdırlar. Örtünmek takvanın bir göstergesidir ve öyle kalmalıdır; yanlışları örtmek, önemsememek ve şirksiz iman sahibi oluşu örtünün gerisine itmek ise takva değildir.
155 bir harika
Yaklaşık bir ay kadar önce, kalp atışlarında ritim bozukluğu endişesiyle bir yakınımı gecenin 00:30’unda hastaneye yetiştirmem gerekmişti. Tabi konu kalp olunca, kırmızı ışıklarda durmak da durmamak da bir problemdi. 155’i arayıp kırmızı ışıklarda doğrudan geçme izni istedim. Plakamı alıp izin verdiler. Bu birinci tecrübe.
İki gün önce arabamı park edip bir pazara girdim. Dönüşte bir de baktım ki, bir minibüs arabanın sağ tarafına, çıkmamı imkânsız kılacak şekilde park etmiş. 155’i arayıp durumu bildirdim. Hemen ekibi yola çıkarsalar da ekip gelmeden, “Sayın minibüs sahibi, arabanızı yanlış park etmenizden dolayı mahsur kalmam nedeniyle ihlal ettiğiniz hakkımı “Allah’tan bağışlanma dilemeniz durumunda affetmemin mümkün olacağını” ifade eden bir notu ön cam sileceğine yerleştirdiğim minibüsün sahibi arabasını özür dileyerek çekti. 155’i arayıp, ekibin gelmesine gerek kalmadığını bildirdim ve teşekkür ettim. Yaklaşık 15 dakika sonra 155 beni arayıp her şeyin yolunda olup olmadığını teyit etti. Tecrübelerimden yola çıkarak diyebilirim ki, 155 bir harika.
Taraf için turnusol kâğıdı
Taraf gazetesinin 19 Ağustos 2008 tarihli manşeti: “Soykırım sanığı devlet konuğu!” şeklinde idi ve sanık Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir idi. Peki, George W. Bush Türkiye’ye gelse onun için de gazete sahibi Ahmet Altan aynı manşeti atar mı? Cevap kocaman bir “Hayır!” ise, işte liberalizm ile aramızdaki fark.