'Muhteşem Yüzyıl korktuğum yere gitti'

'Muhteşem Yüzyıl korktuğum yere gitti'

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Muhteşem Yüzyıl dizisi ile ilgili ''Bir hayalim var, onu karartmasın' demiştim. Biraz korktuğuma benzer bir yere doğru gitti.'' dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, ''Muhteşem Yüzyıl dizisi yayınlandığında, 'Benim Muhteşem Süleyman-Hürrem aşkı üzerine bir hayalim var, onu karartmasın' demiştim. Biraz korktuğuma benzer bir yere doğru gitti. Tarihi gerçeklerle örtüşmediği konusunda çok eleştiri aldı. Daha iyisi yapılabilir'' dedi.

Günay, AA muhabirlerinin Bakanlığının çalışmaları ve hedefleri hakkındaki sorularını yanıtladı.

Soru: Tarihi mekanların dizi ve film çekimlerinde kullanımına yönelik düşünceleriniz nedir?

Cevap: Arkeolojik ya da tarihi mekanların tanıtılması için bazen dizilerde ve filmlerde kullanılması, bir fon olarak görünmesi katkı sağlıyor, bunu kabul etmek lazım. Bu çekimlerin o mekana zarar vermemesi ve bunun bir alışkanlık haline getirilmemesi gerekiyor. Bunun için her başvuruyu özel olarak değerlendirmeye çalışıyoruz. Geçen yıl Nicholas Cage, Kapadokya'da bir çekim yaptı. Ardından bizden Pamukkale'deki Hierapolis'teki tiyatroyu istedi ve biz bir sürelik kullanıma imkan verdik. Buna benzer başka bazı mekanlarımızda da dikkatli çekimler yaptırıyoruz. Ramazanda, TRT bütün çekimlerini Topkapı Sarayı'ndaki İftariye Köşkümüzden yapıyor. Bu yıl Kadir Gecesi'nde Diyanet İşleri Başkanlığı ve TRT Ayasofya içerisinde bir çekim yapma imkanı buldu. Biz bu tür işbirliklerini yapıyoruz.

Geçenlerde Kutsal Emanetler Bölümü'nde kısa süreli bir çekim yapıldı. Arkadaşlar iyi niyetle bu çekime izin verdiklerini anlattılar. Ben de iyi niyetleri konusunda ikna oldum. Ama verdikleri kararın doğru olduğu konusunda ikna olmadım. Kutsal Emanetler çok özel bir mekandır. Orada bir çekim yapma, fotoğraf çekme gibi alışkanlıkları bir kere başlatırsanız arkası gelmez. Bunlar sadece bizim değil bütün İslam dünyasının, hatta dünyanın inanç kültürünün çok önemli objeleridir. Bunun için özel bir saygı içinde o bölümün gelinip ziyaret edilmesi gerekir. Bir filmin panosu, fon ortamı olması bence doğru değil. Bu konulardaki kararları alt birimler vermesin, bundan sonra doğrudan doğruya Bakanlık onayından çıksın diye ayrıca arkadaşlarımızla bir yeni kaynak geliştirdik.

-''Bir kadının esiri, kölesi, aşığı''-

Soru: Kanuni Sultan Süleyman filmi fikriyle ilgili sizin birkaç yıl önce bir öneriniz olmuştu. Çok da ilgi görebileceğini söylemiştiniz. Şu an Kanuni Sultan Süleyman ile ilgili bir dizi film ekranlarda... Sinemada da ''Fetih 1453'' filmi gösterime girmeye hazırlanıyor. Tarihin sinemada ve dizilerde işlenmesini nasıl buluyorsunuz?

Cevap: ''Fetih 1453''ün boyutlarını henüz bilmiyorum. Muhteşem Yüzyıl dizisi yayınlandığında 'Sonuçta bir dizidir, beğenmeyen daha iyisini yapabilir, çok abartmayalım. Korkarım ki benim bir Muhteşem Süleyman-Hürrem aşkı üzerine bir hayalim var, onu karartmasın' demiştim. Biraz korktuğuma benzer bir yere doğru gitti. Tarihi gerçeklerle örtüşmediği konusunda çok eleştiri aldı. Daha iyisi yapılabilir. Her zaman daha iyisini yapmak konusunda insanlar bir yarışma içinde kendilerini görmeliler.

Yapılanı da bence çok fazla karalamamak lazım. Nihayet o da bu boyutlarda yapılmış bir eserdir diye bakmak lazım. Ben gerçekten çok önemsiyorum. Yani sadece o dönemi, bütün o çağı anlatmak... Çünkü Kanuni dönemi 30 yılı aşkın bir periyottur ve Osmanlı'nın en yüksek sınırlarına vardığı bir dönemdir. Onu anlatmak inanılmaz büyük bir başka çalışmayı ve belki çok uzun bir filmi getirebilir. Ama sadece Hürrem-Kanuni ilişkisi çok özel, çok trajik bir film konusu olabilir. Daha önce Shakespeare'de bile görmediğimiz veya ancak Shakespeare'de görebileceğimiz bir tragedya var burada. Bir cihan imparatoru ama bir kadının aynı zamanda esiri, kölesi, aşığı. Kendi çocuklarına kıyacak kadar da onun meftunu olabiliyor. Burada inanılmaz bir insani dram, acı var diye anlatmaya çalışmıştım. Hala işin o boyutu yeteri kadar ele alınabilmiş, başarıyla dillendirilebilmiş ve filme dökülebilmiş değil.

-''Türk Sinemasının iyi bir gelişme içinde olduğunu keyifle görüyorum''-

Soru: Yabancı sinemacıların geçen yıl sizinle Türkiye'de film çekme konusunda bazı temasları olmuştu. Yeni başvurular var mı?

Yanıt: James Bond ile ilgili başvuru var. Onun dışında şu anda bana ulaşmış büyük çaplı yok. Ama arada sırada bazı önemli sanatçıların Türkiye'ye geldiklerini, bazı filmlerde göründüklerini veya ortak projeler üzerinde çalıştıklarını ben de okuyorum. Türkiye'ye olan ilgi artıyor, sinemamız dünyada dikkat çekmeye başladı. Sadece Türkiye'nin bir plato olarak kullanılması değil ayrıca sinemacılığın da Türkiye'de gelişen bir sektör olduğu anlaşılmaya başlandı.

Bu yıl, Türk filmleri seyircisiyle yabancı filmler seyircisi başabaş hale geldi. 7-8 yıl önce 2 milyonlar civarındaydık, şimdi neredeyse Türk filmleri seyircisi 20-30 milyonlara dayandı. Bundan 7-8 yıl önce 7-9 civarında Türk filme çekiliyordu, yani 10'un altında Türk filmi çekiliyordu. Bu yıl sanıyorum 70'ler civarında Türk filmi çekilmeye başlandı. Toplam sinema seyirci sayımız artmaya ve ödüllü filmler olmaya başladı. Dünyada saygın yarışmalardan filmlerimiz ödül almaya başladı. Bir filmimizin şu anda inşallah Oscar yarışmasında önemli bir derece kazanması umudumuz var. Artık her yıl bu platformlarda Türkiye var.

Türk Sineması dünyada da ilgi çekmeye başladı. Biz de bir vergi iadesi kolaylığı getirmiştik geçen yıllarda, bu yıl da ilk defa bütçeye Türkiye'de film çeken yapımcılara destek verilmesi konusunda sınırlı bir imkan koyduk. Önümüzdeki yıllarda bunu geliştirmeye çalışacağız. Avrupa'daki bazı ülkeler dünyanın büyük yapım şirketlerini çekmek için bazı destekler, kolaylıklar getirdiler. Biz de bu konuda bir başlangıç yaptık. Önümüzdeki yıllarda sanıyorum Maliye bu konudaki imkanları artırmamızı sağlayacaktır. Ben Türk Sinemasının iyi bir gelişme içinde olduğunu çok keyifle görüyorum. Çok iyi bir yere geldik.

Türk Sineması aracılığıyla Türkiye'nin tarihi, doğal zenginliğinin dünyaya tanıtılmasında da çok büyük yol alacağımıza inanıyorum. Bana şehir turizmi kavramını ilk hatırlatan, ilk öğreten film, çocukluğumda izlediğim Roma Tatili'dir. Casablanca var. Ondan çok daha eski, yakın yılların Barcelona'sı vardır. Bütün bunlar dünyanın o merkezlerine inanılmaz bir ilgi çekebilmiştir. Böyle bir İstanbul filmi, Kapadokya filmi, Türkiye'nin ören yerleri veya tarihsel mekanlarıyla ilgili bir film, bir Mimar Sinan filmi... Hep söylüyorum bir dizi film boyutlarının ötesinde, uluslararası yapımda bir Kanuni Sultan Süleyman filmi sanıyorum ki Türkiye için çok yarar sağlayacaktır.

-''Yassıada'da envanter çıkarıyoruz''-

Soru: Yassıada'nın ''Demokrasi Müzesi''ne dönüştürülmesi konusunda ne aşamaya gelindi?

Cevap: Yassıada'ya seçimden sonraki dönemde bütün bürokratlarımı alarak gittim. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve ilgili bürokratları da vardı. Arkasından bu konuda İstanbul'da yeni bir toplantı daha yaptım. Biz Yassıada'da bir envanter çıkarıyoruz. Hangi mekanlar korunacaktır, hangi mekanlar kaldırılacaktır. Bunun arkasından da herhalde bir özel bütçeye ihtiyacımız var. Şu anda bir alan proje safhasındayız. O proje biraz yol aldıktan sonra da belki bir restorasyon projesi, bir müze konservasyon ve restorasyon projesi ortaya çıkacak. 2012 yılında fiilen çalışmaya başlayacağımızı, bahardan, yazdan itibaren buna başlayacağımızı umut ediyorum.

-''Çakırbeyli'ye Adnan Menderes anıtı''-

Geçenlerde de Menderes ailesinin siyasetteki son bireyini, benim de çok eski bir arkadaşım olan sevgili Aydın Menderes'i ebediyete uğurladık. O vesileyle de gündeme geldi. Ben aynı gün daha önce aileyi Ankara'da ziyaret ettiğim için hastanede, vefatının hemen arkasından, ertesi gün Ege programım vardı, değiştirmedim ve Çakırbeyli Köyü'ne gittim. Çakırbeyli Köyü'nde de tam İstanbul'da cenazenin kalktığı saatlerde gıyabi bir cenaze namazı kıldık, köylülerle birlikte dua ettik. Orada köy meydanında da bir düzenleme yapacağımızı söyledim. Bir Adnan Menderes rölyefi, anıtı ve de bir meydan düzenlemesi yapacağız.

27 Mayıs, bizim tarihimizin, en sorunlu, en talihsiz olaylarından biri. Halk oyuyla 3 kez seçilen bir iktidar, haksız biçimde, ordu içinde yuvalanmış bir cunta tarafından alaşağı edildi ve haksız yargılamalarla çok haksız sonuçlar ve infazlar ortaya çıktı. Bunun bir ibret dersi olarak bizim hafızalarımıza kazınması ve bunun bir mekanda somutlaşması gerekiyor. O yüzden Yassıada çok önemli. Yassıada'daki mahkeme salonunu, karşılama merkezlerini, kabul merkezlerini, koğuşlarını, gelen ziyaretçilerin ve orada bulunan tutukluların bulunduğu mekanları olduğu gibi canlandırmak, ama aynı zamanda orada bir demokrasi kütüphanesi kurmak, bir tür demokrasi müzesi, 27 Mayıs'ın devamında hangi talihsizliklerin yaşandığını da o mekanda gösterecek başka birimlerin de olacağı bir düzenleme yapacağız. Hemen karşısında Sivriada var, eski bir taş ocağından bir kongre merkezi, bir amfi tiyatro olabilir gibi bir doğal yapı var. Onun üzerinde de çalışacağız, ama benim önceliğim Yassıada'da. Hemen çok uzamadan, bu yasama dönemi içinde somut bir noktaya varmasını çok arzu ediyorum. Tabii ek bir bütçeye de ihtiyacımız olacak. Yassıada'nın Türkiye'nin demokrasi tarihi açısından ve Türkiye'nin toplumsal hafızası açısından çok özel bir mekan olduğuna inanıyorum, mutlaka bugünkü unutulmuşluktan kısa bir süre içinde kurtarılması gerektiğini düşünüyorum.

-''2012'de turist hedefi 32,5 milyon''-

Soru: ''Türkiye 2011'de turist hedefini gerçekleştirdi ve 30 milyonu aşkın turist ağırlardı. Önümüzdeki yıla ilişkin hedefiniz nedir?''

Cevap: 2011 gerçekten bazı sıkıntılarla dolu bir yıl oldu. Çeşitli vesilelerle çok sayıda yurttaşımızı kaybettik, deprem yaşadık, acılarımız oldu. 2012 yılı umarım acılardan bizi biraz uzaklaştırır. Barışa, esenliğe ve sağlığa yaklaştırır. Sadece bizim ülkemiz için değil bütün Ortadoğu ve dünya için bu dileklerimi ifade etmek istiyorum.Turizm açısından barışın çok önemi var.

1980'lerden sonra bir çeyrek yüzyılı geride bıraktık. İddialı bir şekilde turizm yapıyoruz. Bu yıl bir rekor sayılır, aslında her yıl yeni bir gelişme sağlandı. Bazı kriz yılları dışında, ama bu yıl 30 milyon rakamını geride bıraktık. Türkiye için başladığımız noktalar, 10 yıl öncesi düşünülürse inanılmaz büyüklükte bir rakam. Bir anlamda turizme başladığımızdan bu yana tüm yılların en üst noktasındayız. Gelir seviyemizde de artış var. Sanıyorum TÜİK'in rakamlarından 24 milyar civarında bir gelir çıkacak bu yıl. Yüzde 17 gelir artışımız var, yüzde 9'dan fazla 10'a yakın gelen sayısında artışımız var. Turist sayısında 30 milyon 200 bini 11 ayın sonu itibariyle gördük, 12 ayın rakamları yakında yayınlanacak, 31 milyonun üzerinde olacağını sanıyorum.

Bu hızla gidersek 2012'de de 32,5 milyonun üzerinde bir yerde olacağız. Temkinli söylemeye çalışıyorum, önümüzde özellikle Avrupa kıtası için vahim bir kriz yılı gözüküyor ki Avrupa kıtası bizim en büyük pazarımız. Gelirlerdeki artışı çok önemsiyorum. Gelenlerden daha fazla önemsiyorum. Çünkü biz hem turizm hem kültür mekanlarımızın hem de bütün yaşamımızın iyileştirilmesi için turizmden gelir elde etmek istiyoruz.

İnsanlar ülkemizi görsün, bizi tanısın, olumlu izlenimler edinsin, ama aynı zamanda gelir de elde edelim ve sürdürülebilir bir turizm yapalım düşüncesindeyiz. Bu çerçevede, bu yılki yüzde 17 civarında gelir artışı önemli. Ama başka hesaplama yöntemleriyle bizim bu gelirimizin daha da yukarıda olduğunu iddia ediyoruz. Bunu ayrıca ekonomiyle ilgili bütün Bakanlık birimleri de kabul ediyor. Türkiye'nin nereden baksanız 25-30 milyar dolar aralığında turizm geliri var. İddiayla söylüyorum bu, Türkiye için turizmin otomotiv sektöründen de tekstil sektöründen de çok daha artı değeri, katma değeri yüksek bir gelir kapısı olduğunu gösteriyor. Ülkemizin sadece sosyal gelişimi açısından değil ekonomisi açısından da turizmin çok birincil sektörlerden birisi olduğunun altını çizmek istiyorum.

-''Arap Baharı''nın etkisi-

Soru: ''Arap Baharı'' ve Ortadoğu'daki pek çok ülkede yaşanan gelişmeler Türkiye'nin turist sayısını nasıl etkiledi?

Cevap: Çeşitli etkileri var Arap Baharı'nın. Bir ara Tunus'ta, Mısır'da olaylar karışıklıklar olduğunda, o bölgelerdeki rezervasyonlar biraz Türkiye'ye döndü. Bundan ötürü Türkiye'nin bir kazancı oldu. Ama turizmde bölgedeki barışın gelişmesiyle turizmin gelişmesi birbirine paralel olduğu için bölgedeki bazı ülkelerdeki dönemsel krizlerden medet ummanın doğru olmadığını ve uzun vadede Türkiye'nin de zararı olduğu kanısındayım. Kaldı ki bizim son yıllarda İsrail ile olan hükümetler arası gerginliklerimiz, Suriye ile olan son dönemlerdeki bazı tartışmalarımız da bu bölgelerden bazı durgunluklara, hatta gerilemelere yol açtı. Bizim bu yıl daha önceki pazarlarımızda kaybımız var. Hem bu kaybı telafi ediyoruz hem de üzerine yeni insanlar koyuyoruz. Bu açıdan özel bir başarı yılı olduğunun altını çizmek gerekir.