Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Münafıkların Hastalığı “Nifak”

Nifak, bir yönden İslam’a girip, bir başka yönden çıkmaktır. Bir başka ifade ile dıştan Müslüman görünmek, içten ise, Allah’ı, Resulünü ve onun getirdiklerini yalanlamaktır. Nitekim Kur’an-ı Kerîm’de: “İnsanlardan, inanmadıkları halde, “Allah’a ve âhiret gününe inandık “ diyenler de vardır” (el-Bakara 2/8) hükmü, nifakın dil ile ikrar olup, kalb ile tasdik olmadığını anlatması bakımından dikkat çekicidir. Bu bir küfür çeşididir. Dolayısıyla, nifak ehlinin kalplerinde tasdik bulunmadığı için itikadi açıdan kâfir hükmündedirler ve cehennemde ebedi olarak kalacaklardır. (en-Nisâ 4/140, 145). Onları cehennemde ebedî kılacak olan; Allah’ı, Resulünü, O’nun getirdiklerini ve ahreti yalanlama tarzındaki küfürleridir.

   Dini bir terim olarak münafık, kalbinde nifak hastalığı taşıyan diliyle imanını açığa vurup, buna karşılık kalbinde küfrü sabit olan kimseye denir. Nifak ikiye ayrılır. Bunlardan ilki, itikadî nifaktır. Küfür kapsamına girer. Bu tür münafıklık insanı dinden çıkarır. Diğeri ise amelî nifaktır. Bundan maksat, kalbinde küfür olmaksızın, münafıkların hasletlerinden birisini işlemektir. Ameli nifakın,  bazı rivayetlerde (Müslim, “İman” 25) dini emirlerin yapılmasında gevşeklik yapan mü’minler için kullanılması, her nifakın küfür anlamı taşımadığını gösterir. Böyle bir nifak, kişiyi dinden çıkarmaz, ancak kişiyi iman konusunda büyük bir tehlikeli ile karşı karşıya getirebilir. 

Öte yandan, kalbinde küfrü bulunan kimsenin, kâfir veya münafık olması, ahrette değişik bir durum ortaya çıkarmayacaktır. Farklılık ancak dünyadaki hükümlerde olacaktır. Nitekim Eş’arîler ve Mâtürîdîler,  Hz. Peygamberin Allah’tan getirdiklerini diliyle ikrar eden kimsenin lügat ve örf yönünden mü’min adını alacağı ve zahirîne bakılarak imanla ilgili hükümlerin kendilerine uygulanacağı hususunda görüş birliğine sahiptirler. Tartışma konusu, dünyada münafığa uygulanacak hükmün ne olacağı konusundadır. Münafık dünyada mü’min gibi mi yoksa kâfir gibi mi muamele görecektir?

Mâtürîdîler, dünyada zâhire göre hükmedilmesinin gerekli olacağını ileri sürerek, münafık dünya hükümlerinde Müslüman gibidir, demişlerdir. Kelime-i şehadeti dille söylemek, imana bir klavuzluktur. Böylelerinin beyanı, ifadelerinin içeriğine bağlı olarak zahiri hükümleri geçerli kılar. Çünkü biz, işin iç yüzünü bilme imkânına sahip değiliz. Bu duruma göre kalbiyle tasdik etmeyip diliyle ikrar eden, hareket ve tavırlarıyla da Müslüman olduğunu yansıtan münafık, bir Müslüman gibi miras alır, mirascı olur, Müslüman bir kadınla evlenebilir ve öldüğünde Müslümanların kabristanına defnedilir. Fakat böyle bir kişi ahrette kâfirler gibi muamele görecektir.

Eş’arîler, kalbi ile tasdik ettiği halde dili ile ikrar etmeyen kimsenin mü’min olduğunu, buna karşılık, diliyle ikrar edip de kalbiyle tasdik etmeyenlerin ise, münafık olduğunu söylemişlerdir.  Hicrî 4. yüzyılda yaşamış olan Eş’arî Kelam bilgini Bâkıllânî ise, (v. 403/1013), münâfığın imanını,  mecâzi iman olarak isimlendirir. Ona göre, iman edilecek şeyleri kalbiyle yalanlayan, diliyle Allah’ın birliğini kabul eden ve İslam’ın gereği olan bir takım davranışları yerine getiren hakiki mü’min olmasa da mecâzi anlamda mü’mindir. Dolayısıyla, münafıkta varolan mecazi iman, dünya hükümleri konusunda münafığın mal ve canının helal olmasını engeller. Çünkü o, zâhir yönüyle mü’mindir, Allah katında ise mü’min değilidir. Bu noktada Bâkıllanî de Matürîdiler gibi düşünür.

Görüleceği gibi, imanın ve nifakın aslı, kalble ilgilidir. Söz ve davranışlar, kalbdeki aslın delilidir. Kalbte gizli olan şey, insanlarca bilinemediğinden, dünyada söz ve davranışlara göre hüküm vermek gerekecektir.

Hiç kuşkusuz, nifakın fert ve toplum üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bunun itikadî ya da amelî olması fark etmez. Bir defa itikadî nifak insanı, dinden çıkarır. İnsan vicdanında derin sarsıntılar meydana getirir. Her ne kadar amelî nifak dinden çıkarmasa da ahlaki anlamda ikiyüzlü hareket etmek, insanda şahsiyet gelişimini olumsuz yönde etkiler. Toplum fertleri arasında güvensizlik doğurduğu gibi, toplumsal bağların gevşemesine ve bir arada yaşama kültürünün yara almasına sebep olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.