Kasım Çakır
NAHL SURESİ AYET 112
112. Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.
Burada şöyle bir ülke tasviri yapılmaktadır: Bu ülkenin halkı gayet emniyet ve güven içinde yaşamaktadır. Komşu ülkelerle ilişkileri dostâne ve iyidir. Düşman istilası, baskın tehlikesi, anarşi ve terör söz konusu değildir. Havası hoş, suyu güzel, tabiî güzellikleri müstesnâdır. Hiçbir korku, sıkıntı, darlık ve endişeleri bulunmamaktadır. İhtiyaç duydukları bütün rızıklar her yerden bol bol gelmekte; sebzeler, meyveler, ürünler yağmur gibi yağmaktadır. Yiyecek, içecek, giyecek gibi tabii ihtiyaçlar bol miktarda bulunmaktadır. Dolayısıyla hiçbir kıtlık ve açlık korkusu yoktur. Halk, ülkelerinden pek memnun olup, burayı bırakarak başka bir yere göçmeyi düşünmüyorlar.
Fakat bu ülkede yaşayan halkın Allah’ın kendilerine bahşettiği nimetlerin kıymetini bilmedikleri, onlara karşılık Allah’a gerektiği şekilde şükretmedikleri, hatta Allah’ın nimetlerine nankörlükle mukabelede bulundukları anlaşılmaktadır. Allah’ın nimetleri içinde yüzüyor, fakat O’na isyan ediyorlar. Günahlara dalıyor, işlemedikleri günah, yapmadıkları rezalet kalmıyor. Daha da önemlisi kendi aralarından bir peygamber çıkıyor, onları kötülüklerden vazgeçmeye ve iyilik yapmağa çağırıyor. Fakat bunlar, yaptıkları yetmiyormuş gibi o peygamberi de yalanlıyor, ona eziyet ediyor ve onun tâbilerine olmadık işkenceler yapıyorlar.
Böylece Allah’ın rahmet ve merhametinden uzaklaşıp gazabına uğruyorlar. Yapmakta oldukları suçlar yüzünden Allah onlara azap ediyor. Yıllarca süren kıtlıklar verip onları aç ve çaresiz bırakıyor. Emniyetlerini kaldırıp üzerlerine her taraftan korku kapıları açıyor. Düşmanlarının istilasına uğratıp onları soyduruyor, öldürüyor, mahvediyor. Başlangıçta bulunan emniyet, güven, huzur, istikrar, bolluk ve mutluluk gibi güzellikler yerlerini bütünüyle korku, anarşi, açlık, huzursuzluk ve yok oluşa terk ediyor.
Âyet-i kerîmelerde tasvir edilen ülkenin, “Çevrelerindeki insanlar yakalanıp götürülürken ve malları yağma edilirken, yaşadıkları Mekke’yi can ve mal emniyeti bakımından güvenilir ve mukaddes bir Harem bölgesi kıldığımızı görmezler mi?” (Ankebût 29/67) ayeti gereğince emin ve güvenli bir belde kılınan; İbrâhim (a.s.)’ın, “Rabbim! Sen de insanlardan bir kısmının gönlünü onlara yönlendir ve onları çeşitli ürünlerle rızıklandır ki sana şükretsinler” (İbrâhim 14/37), “Rabbim! Burayı emniyetli bir belde kıl; halkından Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri de çeşit çeşit ürünlerle rızıklandır...” (Bakara 2/126) şeklindeki duaları bereketiyle rızkı her taraftan gelen Mekke olduğu belirtilmektedir.
Fakat şurası bir gerçektir ki, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, huzur, güven vs. gibi Allah’ın verdiği her türlü nimete nankörlük eden, onları Allah’a taat yolunda yerli yerince kullanmayan, İsrâf edip saçıp savuran ve hatta onları Allah isyan yolunda kullanan her ülkenin akıbeti işte böyledir. Böyle kötü bir âkıbete uğramamak için Allah’a kulluk etmeli, nimetlerine şükretmeli, haramlardan uzak durarak helâl, temiz ve hoş şeylerle nezih bir hayat sürülmelidir.
KAYNAK: www.kuranvemeali