Nâzım'a bunu yapmayın!
Sabah yazarı Engin Ardıç, Kuva-i Milliye ile ilgili çevrilecek dizide Nazım Hikmet karakterinin de kullanılmasını köşe yazısında eleştirdi...
Yoook, orada durun! Halid Ziya'ya yaptınız, Dostoyevski'ye yaptınız, Orhan Kemal'e yaptınız, Haldun Taner'e yaptınız, Kemal Tahir'e yaptınız, bari Nâzım Hikmet'e yapmayın. "Kuva-yı Milliye Destanı"nı televizyon dizisi yapacaklarmış. Yunanlılar ya da Araplar beğensinler diye değil, kıt eğitimli ve kıt kafalı mahalle karıları mutlu olsunlar diye... Sonra belki kitapçıda görürler de "ay kız baaak, hemencecik kitabını da çıkarmışlar valliyi billiyi" derler... Dizisini yapacaklarmış da nasıl yapacaklarmış?
Destandaki her bir "kahramanın" öyküsü sekiz ayrı bölüm halinde ekrana getirilecekmiş. (Destan ya, kahramanlar varmış.) Kahramanlar da Karayılan, Arhavili İsmail, Kambur Kerim, Nurettin Eşfak ve Kartallı Kazım. Sekiz ana bölüm, her bölüm ayrıca dört ara bölüm, tamamı otuz iki kısım tekmili birden, hanımlara ve umuma haftada bir suare... Orada durun, paranın tadını almış cici hanımlar ve beyler.
"Muharebeden önce Kartal'da bahçıvan, muharebeden sonra Kartal'da bahçıvan" olan Kazım'ın öyküsü güzel bir film olur, kendi başına... Başına da Amerikalılar gibi "inspired by Nâzım Hikmet" dersin, olur. Dizi olmaz, film olur. Azıcık kısa olur ama olur. Nurettin Eşfak'tan ne olur, çok merak ederim.
Karayılan'dan da herhalde "Çöl Kaplanı Ömer Muhtar" gibi bir şey çıkar. Manastırlı Hamdi'den beş dakikalık bir "docu-drama" parçası çıkar, çıksa çıksa. Ama bütün bunları peş peşe takarsanız... Ortaya başı sonu belirsiz, ek yerleri sırıtan, berbat bir "kurdele" çıkar. Tutmayınca üçüncü haftasında kaldırırsınız, böyle basında elbette "Nâzım'ın reytingi yok" yazacak bir edepsiz de bulunur.
Size güvenmiyorum hanımlar beyler. Siz Nâzım'ı katledersiniz. Biket İlhan'ın, hem de elinde Yetkin Dikinciler gibi çok yetenekli ve Nâzım'a da şaşılacak derecede benzeyen bir oyuncu olmasına rağmen katlettiği gibi... Ya "Memleketimden İnsan Manzaraları"nın tamamını alın, 1941 yılında Haydarpaşa'nın merdivenlerine vuran güneşten, yorgunluk ve telaştan girip, peşpeşe kalkan trenlerle başlayıp götürün... İki treni ayrı ayrı izleyin... Araya da parçalar ekleyin çok istiyorsanız... Ortaya gene bir Yeşilçam ürünü çıkar ama göz yumarız. (Şiiri nasıl yansıtacaksınız? Yansıtamayacaksınız.) Ya da Turgut Özakman Beyefendi Hazretleri'nin ölümsüz eserleri misali "hamaset" yapacaksanız, bu işe Nâzım'ın adını hiç karıştırmayın. Bakın ben size başka bir şey önereyim: Erkekseniz, "1938 Harp Okulu olayı tutuklamalarını ve Erkin gemisindeki askeri mahkemeyi" film yaparsınız. Mis gibi dizi de olur.
Birtakım solcu geçinen ahmaklar da CHP döneminde Nâzım'a ne eziyetler çektirildiğini öğrenirler ve adam olurlar. Dedim ama inanmayın, fazla iyimser oldu.