Esat Çoğal
Öğrenilmiş güçsüzlük
Öğrenilmiş güçsüzlük ve zihinsel güç
Sevgili okurlarım iki haftalık izin sonunda sizlerle birlikte olmayı özledim. Doğu Karadeniz Gürcistan dahil, anılarımı sizlerle önümüzdeki hafta paylaşacağım inşaallah, ölmez sağ kalırsam, sıra bana gelmediyse eğer haftaya Karadeniz ve ayrıca, “Ramazan ayında sigarayı bırakalım mı? Yoksa içelim mi..!” diye bir yazım olacak.
Şimdi sizlere, bence harika bir deney ve harika bir baba örneğini anlatan gerçek bir öykü ile sizlerle buluşalım. Tüm nitelikli okurlarıma saygılar.
Bir laboratuarda deney yapılıyor. İçinde bir büyük ve çokça küçük balığın olduğu kocaman bir akvaryum konuyor. Haliyle, büyük olan acıktıkça küçükleri yiyor... Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor, böylece akvaryum ikiye ayrılıyor. Büyük balık bir tarafa küçük balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor. Bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. 28 saatin sonunda büyük balık artık diğer tarafa geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor. Deneyin sonunda cam bölme kaldırılıyor. O da ne!!! Büyük balık küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmıyor. Saatler geçtiği hâlde onları yemediği görülüyor.
Buna psikolojide 'Öğrenilmiş Güçsüzlük' deniyor.
İstatistiklere göre bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa anne babasının, 'yapma; elleme, dokunma,' gibi sözlerini duyuyormuş. Böyle olunca da çocukta büyüyünce 'yapamama', 'edememe' özellikleri gelişiyor ve özgüvenini yitiriyormuş. E artık gerisini ve geleceğini siz düşünün.
ZİHİNSEL GÜÇ
İki çocuklu bir aile hafta sonunu piknik yaparak geçirmeye karar verirler. Piknik yerine vardıklarında anne yemeği hazırlarken, çocuklar babalarıyla birlikte yürüyüşe çıkar. Uzun bir yürüyüşten sonra oldukça yorulan küçük çocuk yalvarırcasına bakan gözlerle, ‘'Babacığım çok yoruldum. Lütfen beni kucağında taşır mısın?' der.
Baba; 'Ben de yorgunum oğlum'' der demeeez çocuk ağlamaya başlar. Baba tek kelime etmeden ağaçtan bir dal keser. Dalı bıçakla biçimlendirip, çocuğa zarar vermeyecek biçimde yontar. Sonra dalı oğluna verir.
'Al oğlum, sana güzel bir AT' der. Çocuk sevinçle dal parçasından yontulmuş ata biner ve sıçrayarak, ata vurarak annesinin yanına doğru gitmeye başlar. Babasını ve ablasını geride bırakmıştır bile...
Siz siz olun çocuğunuz her istediğini asla yerine getirmeyin, bu işlemi yaparken de asla yalan söylemeyin. Ona alternatif yollar öğretin bunun için önce kendiniz yaratıcı ve icatçı olun.
Baba gülerek kızına: 'İşte yaşam budur kızım der. Bazen zihnen ya da bedenen kendini çok yorgun hissedeceksin. İşte o zaman kendine değnekten bir at bul ve neşe ile yoluna devam et.
Bu at, bir düşünce, bir arkadaş, bir şarkı, bir çiçek, bir kitap, bir şiir yada bir çocuğun tebessümü olabilir.' Değnekten atiniz hiç eksik olmasın.
Hoşça, sağlıcakla kalın… Ama en önemlisi adam gibi adam kalın.
+++
BİRAZ DA GÜLELİM.
İş başvuruları
İşveren: Sana ne kadar güvenebiliriz?
Aday: Ne kadar para vereceksiniz?
***************
İşveren: Bu şirkete ne katacaksın?
Aday: Birbirine katacam.
***************
İşveren: Şu aralar en çok hangi şarkıları dinliyorsunuz?
Aday: Niye söyletecek misiniz?
***************
Patron: Kız arkadaşın var mı?
Aday: Yakın zamanda ayrıldım, ama olmasını istiyorsanız bir tane bulurum…
***************
İşveren: Çalışma arkadaşlarınızda aradığınız özellikler nelerdir?
Aday: Adam olsunlar önce.
***************
İşveren: En sevmediğiniz özelliğiniz? Ya da arkadaşlarınız sizi nasıl tanımlar?
Aday : Şerreffffsizimdir!!!
***************
İşveren: Kendinizde en sevmediğiniz özelliğiniz nedir?
Aday: İş görüşmelerinde amaçsız formalite sorularını sormakta ısrar eden kişilere karşı ters hareketlerde bulunurum.
İşveren: Anlıyorum...
Aday: Pek sanmıyorum. Göstermem gerekiyor.
***************
İşveren: Vardiyalı çalışabilir misiniz?
Aday: Evet, ama sadece gündüz vardiyasında çalışmak istiyorum
***************
İşveren: En güçlü yanınız?
Aday: Kodum mu oturturum.
İşveren: Pardon anlayamadım?
Aday: Yani şey... Tuttuğumu koparırım...
+++
HAFTANIN ÖYKÜSÜ
ZENGİN-BAŞARI-SEVGİ
Kadın dışarı çıktığında bembeyaz sakallı üç ihtiyarın kendi evinin
önünde oturduklarını görür.'Ben sizi hiç tanımıyorum, der...
Ama aç ve susuz olmalısınız... Lütfen içeriye gelin de sizlere bir şeyler ikram
edeyim...' 'Evin erkeği içerde mi?' Diye sorar adamlar. 'Hayır, der kadın. Şu an evin dışında.' 'O evde olmadığı sürece bizim bu eve girmemiz mümkün değil...' diye cevap
verirler. Akşam olup kocası eve döndüğünde kadın olanları anlatır. 'Peki, onlara söyleyebilir misin, der adam. Ben evdeyim artık, bu eve gelebilirler...'
Kadın dışarı çıkıp bu kişileri içeri davet eder. Ama bu defa da;
'Hepimiz aynı anda içeri girmeyiz' der yaşlı adamlar.
.....
Kadın öğrenmek ister;
'Niye giremezsiniz?..'
İhtiyarlardan biri açıklar:
'Onun adı ZENGİN, der bir arkadaşını göstererek.
Diğeri BAŞARI...
Ben ise SEVGİ...'
***
Sonra ekler;
'Şimdi içeri gir ve kocanla konuş. Hangimizi evinizde istersiniz?..'
.....
Kadın içeri girip söylenenleri kocasına anlatır. Adam duyduklarıyla neşelenerek;
'Ne güzel, der. Madem öyle, Zengin'i içeri çağıralım ve evimizi zenginlikle
doldursun...'
Karısı itiraz eder;
'Canım, niçin Başarı'yı çağırmıyoruz?'
Bu sırada, evin diğer köşesinde bulunan gelinleri konuştuklarını duyar. Koşarak
gelir ve kendi fikrini söyler;
'Sevgi'yi çağırsak daha iyi olmaz mı? Evimiz sevgiyle dolar!..'
***
'Gelinimizin teklifini dikkate alalım, der adam karısına...
Dışarı çık ve bizim misafirimiz olması için Sevgi'yi davet et.'
.....
Kadın dışarı çıkar ve yaşlı adamlara sorar;
'Hanginiz Sevgi idi?
Lütfen içeri gel ve misafirimiz ol...'
Sevgi ayağa kalkar ve eve doğru yürümeye başlar.
Fakat diğer iki yaşlı adam da onu takip ederler...
Kadın şaşırmış bir halde Zengin ve Başarı'ya sorar;
'Ben sadece Sevgi'yi davet ettim, siz niye geliyorsunuz?'
Zengin ve Başarı bir ağızdan cevap verirler:
'Eğer Zengin'i ya da Başarı'yı davet etmiş olsaydın diğer ikisi dışarıda
kalırdı.
Ama sen Sevgi'yi davet ettin...
O nereye giderse biz de ardından oraya gideriz.
Çünkü nerede Sevgi varsa, orda Başarı ve Zenginlik de vardır.
++++
HAFTANIN KISSADAN HİSSESİ
Dünya çapında bir anket yapılmış. Sadece bir soru sorulmuş:
"Lütfen dünyanın geri kalan kısmındaki yiyecek eksikliğine bir çözüm
ile ilgili kişisel görüşünüzü dürüstçe belirtiniz."
Anket büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış. Çünkü Güney Amerika'daki insanlar "lütfen" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
- Afrika'da insanlar "yiyecek" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
- Batı Avrupa'da insanlar "eksiklik" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
- Doğu Avrupa'daki insanlar "kişisel görüş"ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
- Orta Doğu'da insanlar "çözüm"ün ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
- İsrail'deki insanlar "dürüstlük" kelimesinin ne anlama geldiğini bilmiyorlar.
- Ve Amerika'daki insanlar…
"Dünyanın geri kalan kısmı"nın ne anlama geldiğini bilmiyorlar.