yazar-64
…Ve bu şehirde akşam oluyordu
Bir önceki yazıda şöyle demiştim, “Özlem, hasret, gurbet, hepsi de ayrılığın hissiyatta ortaya çıkardığı nağmenin sese ve harf guruplarına dökülmüş halidir. Özlenen ise her ne kadar hissiyatın etkisine maruz kalan bir nesne vaziyetinde olsa da öznenin ta kendisidir. Zira özlenenden bağımsız bir özlem düşünülemez. Karşınızdakine “Seni özledim” dersiniz. Oysa özleme hissi özlenenin sizde bıraktığı etki sonuca sizde vücuda gelen bir tepkidir. O yüzden bizim dilimizde “seni özledim” e alternatif olarak “Kendini özlettin.” ifadesi yaygın olarak kullanılmaktadır. Bence bu ikinci ifade “Seni özledim”den daha güzel anlatır özlenenin özlemine maruz kalmayı.”
Ben bu satırları yazarken bir arkadaşım ısrarla şu müziği mutlaka dinle diye titretiyordu msnin penceresini kulaklığı taktım biraz da dinlenmek için bahanem oldu. Şöyle diyordu, uğur Baş:
“sende mi bırakıp gidiyorsun
sende mi beni acılarla
sende mi bırakıp gidiyorsun
sende mi beni acılarla
dinle bak senin için bu şarkı
her duyduğunda içine girecek bu sancı
dinle bak senin için bu şarkı
her duyduğunda içine girecek bu sancı
ölüme beş kala
bu şarkıyı yazdım sana
sakın dinlersen ağlama
ruhum artık yanında
ölüme beş kala
bu şarkıyı yazdım sana
sakın dinlersen ağlama
ruhum artık yanında
sende mi bırakıp gidiyorsun
sende mi beni acılarla
sende mi bırakıp gidiyorsun
sende mi beni acılarla
dinle bak senin için bu şarkı
her duyduğunda içine girecek bu sancı
dinle bak senin için bu şarkı
her duyduğunda içine girecek bu sancı
ağlamak geldi içimden
eski günler geldi aklıma
hani söz vermiştik birbirimize
sen benim ben senin olacaktık
dinle bak senin için bu şarkı
her duyduğunda içine girecek bu sancı
dinle bak senin için bu şarkı
her duyduğunda içine girecek bu sancı”
Uğur Baş, Afyon olmuştu adeta gitarın sesi ise Karahisar kalesinin asırlık sinesine çarpan rüzgarın çıkardığı ses ya da özleyenin sinesini titreten bir ayrılık nağmesinin tellerdeki aksi deyin siz buna…
…Ve hava kararıyor Afyonda akşam oluyordu…