Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

O’nun için yaşayıp

O’nun için yaşayıp O’nun için ölenlere!


İnsan, sınav için geldiği şu dünyada hayatı öncelikle kendisi için yaşar. Kendi sağlığı, kendi huzur ve rahatı için. Ama o, hemcinsleriyle bir arada yaşayan sosyal bir varlık olarak, hayatının başkaları için de yaşar/yaşamalıdır. Başkalarının huzurlu ve mutlu bir hayat yaşaması için. Başkalarının huzurlu ve mutlu olması için. Peygamberler ve onların izinden gidenler bunun için çaba ve gayret sarf etmişlerdir.

Nihayet insan, bütün bu yansımalarıyla hayatını Rabbi için yaşar/yaşmalıdır. O’nun ölçüleri doğrultusunda, O’nun erişilmez kudretini, sonsuz hakimiyetini izhar etmek için yaşar. O’nu razı etmek ve O’nu hoşnut etmek için yaşar. İnsanın kendisi için ve başkaları için yaptıkları da zaten O’nun emrine ittiba için, O’nun için olmalıdır.

Nitekim Yüce Rabbimiz insanın yaratılış gayesini şöyle belirler Kur’ân’ında:

Ben insan ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.(51 Zariyat 56)

Bu ayetin tefsirinde Râzî, Bana kulluk etsinler ifadesinin Beni tanısınlar şeklinde de anlaşıldığını söyler. Yine bu ifadeyi Benim için çalışsınlar diye yarattım şeklinde anlayanlar da olmuştur. Zaten insanın O’nu doğru bir şekilde tanımadan O’na layıkıyla ibadet/kulluk etmesi, O’nun için çalışması mümkün değildir. Bunun için Yüce Allah, her şeyimizin kendi yoluna vakfedilmesi için şöyle dememizi emir buyurmuştur:

De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. (6 Enâm 162)

Aynı şekilde O bize, biz her şeyimizle Allah’a aidiz ve Ona döneceğiz (2 Bakara 156) dememizi emretmiştir. Evet, bizer her şeyimizle O’na aidiz, O’nun için varız, varlığımızı O’nun için sürdürmek borcundayız. O’nun oluşumuzun ve O’nun için çalışışımızın hesabını vermek üzere de O’na döneceğiz.

Bu konuda Peygamberler bizlerin örnekleridir. Çünkü onlar varlıklarını O’na ve O’nun kullarına adayan kimselerdir. Onların bağlıları da öyledir. Onlar da kendilerini O’nun uğruna/yoluna vakfetmiş insanlardır.

Vakıf insanlar, kendilerini, enerjilerini, mallarını, hüner ve maharetlerini insanlığa adayan gönül adamlarıdır. Onlar, insanlık ve varlık sevdalısı/delisi kimselerdir. Delicesine seven, delicesine veren, delicesine didinen insanlar. Digergam, önceliği hep öteki/başkası olan, fütüvvet ve îsâr ruhuna sahip erlerdir. İnsanlığın hizmetkârı olmayı en büyük şeref kabul eden, hayır pazarı, iyilik ve güzellik çağlayanı, erdem deryası olan can dostlardır. Yaratılan her şeyi Yaratandan ötürü sevmeyi marifet bilen gönül doktorlardır. Onlara bu engin ufku bizzat Hz. Peygamber çizmiştir. O şöyle buyurur: "Merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Asıl merhamet bütün yaratıkları kuşatan merhamettir, evet bütün mahlûkatı kuşatan bir merhamet. ( Hâkim, Müstedrek, IV, 185.)

Sahip oldukları maddî ve manevî her şeyin asıl sahibi olarak Yüce Yaratıcıyı görerek onları O'nun uğruna, O'nun yaratıklarının hizmetine sunan fedakârlık anıtları. Umudun bittiği yerde umut, çarelerin tükendiği yerde çare, ışıkların söndüğü yerde ışık olanlar. Onlar, ateşin etrafında dönen pervaneler gibi, çoğu zaman ışıktan yararlanmak ve yararlandırmak için kendilerini feda ederler. Onlar salihlikleri kendilerinde kalmayan, o güzelliklerini başkalarına yansıtan aktif sâlihlerdir.

Onlar değişik isimlerle görünürler. Kimi zaman peygamberdir onlar, kimi zaman havarî, kimi zaman sahabe, kimi zaman velî, kimi zaman ermiş, kimi zaman sûfî, kimi zaman alperen, kimi zaman kurtarıcı, kimi zaman yönetici, kimi zaman lider, kimi zaman rütbeli, kimi zaman sıradan kişiler. Farklı isimler, farklı alanlar, farklı giysiler, farklı rütbeler, farklı coğrafyalarda görünmüş olmaları çok da önemli değildir onlar için. Onlar için önemli olan insana ve var olan her şeye hizmetkâr olmaları ve bunu gösteriş, birilerine yaranmak için değil sırf Yüce Yaratıcıya yaranmak, O'nun hoşnutluğunu kazanmak için yapmalarıdır.

Onların ölümsüzlükleri anlatılırken şunlar söylenmiştir:

"Kâmil odur ki koya her yerde bir eser,

Eseri olmayanın yerinde yeller eser." (Hadimî)

"Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey eseri,

Bir eşek göçtü mü, ondan da nihayet semeri." (M. Akif Ersoy)

"Hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır.

Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı.

Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli." (Şeyh Edebâli, Osman Gazi'ye Nasihat)

Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez. (Yunus Emre)

Varlığını O’na, O’nun yoluna ve O’nun kullarına adayanlara müjdeler olsun. Siz Rabbin yolunda durmadan çalışanlar! Size Rabbim takacaktır Cenneten nişanlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.