Özkök Yahudilerle cuma namazında

Özkök Yahudilerle cuma namazında

Özkök Yahudi cemaatleri liderleri ile katıdığı cuma namazını anlattı.

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, 11 Eylül saldırısının 10. yıldönümü gerekçesiyle ABD'ye yapmış olduğu gezinin detaylarını kaleme aldı. Özkök yazısında, New York'un en büyük camisinde. Özkök Yahudi cemaatleri liderleri ile katıdığı cuma namazını anlattı.

İŞTE ÖZKÖK'ÜN O YAZISI;

New York
SAAT 12.30..

Bugün New York'ta en merak ettiğim yerlerden biri, caddedeki, 97'nci Cadde'nin 222 numaralı binası.

Burası New York'un Manhattan bölgesindeki en büyük cami. Adı "New York İslami Kültür Merkezi".

"CAMİDE KADINLAR DA VARDI"

11 Eylül saldırısının 10'uncu yıl anmalarına 48 saat kala buradaki son cuma namazını görmek istiyorum. Kapıdan her tür insan giriyor. Takım elbiseli olanlar var. Tipik Amerikan işçi kıyafetiyle gelenler de. Hatta Arap kefiyesiyle bile gelenleri görüyorum. Camide çok sayıda kadın da var.

GÖREVLİ, 'KİMLİĞİME İYİ BAKIN' DİYOR

Kapıdan girerken iyi giyimli biri bizi karşılıyor ve cebinden çıkardığı kimlik kartını gösteriyor. Kartta polis amblemini görünce ilgilenmiyorum. İngilizce "Ama kartıma iyi bakmadınız" diyor. Dikkatle bakınca orada bir Türk isminin yazılı olduğunu görüyorum. Adı "Erhan Yıldırım". New York Polis Müdürü'nün "Müslüman cemaat kordinatörüymüş." Çok iyi bir İngilizce konuşuyor. Sonra dönüp yanımdaki Alman fotoğrafçıyla Almanca ile konuşmaya başlıyor. Frankfurt'ta doğmuş. Türkiye'de üniversiteyi kazanamayınca New York'a gelmiş ve şimdi polisin, buradaki Müslüman toplumla ilişkilerini yürütüyormuş.

YAHUDİ CEMAATİNİN ÖNDE GELENLERİ CUMA NAMAZINDA

Bu caminin yapımında rahmetli Turgut Özal'ın çok katkısı olmuş. Bir anlamda inşasına o öncülük etmiş. Binada kullanılan mermerler Türkiye'den gelmiş.
Camiden içeri girdiğimizde, Endonezyalı imam cuma hutbesine başlamıştı.
İngilizce konuşuyordu. Arka taraftaki duvarın önüne bir dizi sandalye konmuştu. Bu sandalyelerde koyu renk takım elbiseli insanlar oturuyordu.
"Kim bunlar" deyince, "Erhan Yıldırım" beni şaşırtan bir cevap verdi:
"New York'taki Yahudi dernekleri liginin önde gelen yöneticileri."
Onların yanına oturuyorum. Sol tarafımda ise bir başka ilginç kişi var: New York Times gazetesinin "İnanç editörü." O da 10'uncu yıl kutlamalarından hemen önceki bu son cuma namazını izlemeye gelmiş.

İMAMA SORDUM: HUTBEYİ ÖNCEDEN BİLDİRDİNİZ Mİ

Namazdan sonra kalkıp caminin Endonezyalı imamı Şemsi Ali'nin yanına gidip kendisini kutluyorlar. Yanlarında bir de Hıristiyan cemaatinin temsilcisi var.
Yahudi cemaatinin temsilcisi bana "Bizim burada Müslüman toplumla ilişkilerimiz çok iyidir" diyor.

İmam Şemsi Ali'nin bu çok özel cuma namazında neler söyleyeceğini merak ediyordum. "11 Eylül saldırısı sadece Hıristiyanları vurmadı. Amerikalı Müslümanları da vurdu."

Sonraki sözleri, bütün dünyada teröre karşı bütün Müslümanların duygularını dile getiriyordu. İslam, terörle özdeşleştirilmekten çok rahatsızdı. 11 Eylül saldırısından sonra Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde yükselen "İslamofobi'yi önlemek için, kendimizi daha iyi anlatmalıyız" diyordu.
Sonra "şeriat" kavramının Hıristiyan toplumlarında yanlış anlaşıldığını belirterek, "şeriatın" neler olduğunu anlattı.

Mesela şunu söyledi:

"Şeriat komşunuzu sevmektir. Hıristiyan olsun, Yahudi olsun, Budist olsun, komşunuzla iyi geçinmektir."

Çıkışta imama merak ettiğim bir şeyi soruyorum: "Cuma hutbenizi daha önceden Amerikalı yetkililere bildirdiniz mi?"

"Hayır. Zaten metni bile yok. Bu sabah düşündüklerimi küçük bir kâğıda yazdım ve çıkıp konuştum."