"Pabucu tele atılmak"

Bir ilköğretim okulunun yanından geçiyordum. Okul duvarının yanından beton elektrik direkleri, direklerin arasından elektrik telleri geçiyordu. Tellerin içinden elektrik akımı geçiyordu ama o akımı göremiyordum. Görebildiğim başka bir şeydi: tellerin birinden bir çift spor ayakkabısı sarkıyordu. İlkin bir türkü aktı içime: Telgrafın tellerine kuşlar mı konar?İnsan sevdiğine, yavrum, böyle mi yanar?Sonra?“Telgrafın tellerini arşınlamalıYar üstüne yar seveni kurşunlamalı”Erdem Bayazıt, bir şiirinde bu sözleri değiştirip “Telgrafın tellerini kurşunlamalı / Böyle değildi bu türkü bilirim” demişti.Demek, bu memlekete telgraf direkleri dikildiğinde, telleri çekildiğinde, türkü üretme geleneği kurumamıştı daha. İçinde/n “elektrik” geçen türkümüz var mı? Elektrik veya telgraf tellerine bir uçurtmanın veya kuyruğunun takılıp kaldığını çok görmüştüm ama bir ayakkabının takıldığını görmemiştim. O ayakkabıları oraya kim atmış olabilir? Arkadaşına şaka yapmaya çalışan bir yaramaz? Beden Eğitimi öğretmenini protesto etmek isteyen bir öğrenci? Babası bir spor mağazasından “marka/lı” ayakkabı almaya gücü yetmediği için semt pazarından alınan uyduruk şeyle yetinen ve o uyduruk şeyin kısa sürede işe yaramaz hâle geldiğini gören kırgın bir genç? Kim bilir? (Araştırmacı yazar bilmezse, araştırmacı gazeteci, o da olmazsa öykücü/romancı bilir!)Dikkat ettinizse, buraya kadar telde görülen o nesneden hep “ayakkabı” diye söz ettim, oysa yazının başlığında “ayakkabı” yok, “pabuç” var. Bu neden böyle? Şundan: Tele takılı gördüğüm o bir çift nesneye bakarken “pabucu dama atılmak” deyimini hatırladım ve bu hatırlayış, “pabucu tele atılmak” sözünün doğmasına yol açtı. Şimdi bu iyi bir söz mü? Hayır! Çünkü, gözden düşmek, itibar yitirmek anlamında kullandığımız “pabucu dama atılmak” deyiminin tarihsel bir geçmişi, anlamlı bir dayanağı var. Bilirsiniz, ahî geleneğinde beceriksizlik veya sahtekârlık yüzünden işini kötü yapan kavafın yaptığı kundura, dama atılırmış. Bu uygulama, kuralları çiğneyen esnaf ve zanaatkâra verilen dükkân kapatma veya işten el çektirme cezası anlamını kazandığı gibi, dilimize deyim olarak da yerleşmiştir. Durum buyken, “pabucu tele atılmak”tan söz etmek, bir benzeyiş veya benzetişten, bir çağrışımdan öteye geçmez. Fotoğrafını arz ettiğim görüntü, yani “teldeki pabuç”, “pabucu tele atılmak” gibi bir deyime kaynaklık edecek kudrete sahip değildir. Memleketimizin çocukları, pabuçlarını tellere atmak gibi kötü bir alışkanlık edinirlerse, sonucun ne olacağını elbette bilemem. 19 Ağustos 2005 tarihli Memleket’te Uğur Özteke’nin yazısını okurken, il Millî Eğitim Müdürü’nün görevden alınışını “uçur-ul-uş” diye anmasının sebebini az çok bildim de, yazısının sonunda “Şeyh uçmaz mürid uçurur.” atasözü ile bu olay arasında kurduğu münasebetin anlamını, sebebini bir türlü bilemedim. İki durum arasında münasebet kurma ihtimali bile bana abes göründü, evet “abes”! Memleket’in muteber muharriri Uğur Özteke’nin yazılarında sıkça görülen parantez içindeki ünlemlerin gerekçesini de çok zaman bilemiyorum. “Vekil kızı (!)” derken gözümüze batırılan bu ünlemin altında ne aramamız gerekiyor? “Kız değil kadın” mı? “Kız değil erkek” mi? “Aslında o başkasının kızı” mı? Ne? Bütün imlâ kılavuzları, parantez içinde ünlem işaretinin şaşma, kuşkulanma, inanmazlık bildirmek üzere kullanıldığını yazar. Yoksa, Uğur Özteke, bu işarete bizim bilmediğimiz bir anlam mı yüklemektedir? Teldeki pabuç, o ünlem(ler)den daha sevimli, değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.