PKK-BDP Kürt Baharını neden bir türlü başlatamıyor?

PKK-BDP Kürt Baharını neden bir türlü başlatamıyor?

Şemdinli’den son günlerde enteresan haberler geliyor.

Goman Dağları’ndan ilçe merkezine sızmaya çalışan 300 kişilik PKK’lı grubun son anda fark edildiği ve grubu püskürtmek için büyük bir operasyon başlatıldığı bildiriliyor.

Bu belki görmeye, duymaya alışık olduğunuz bir cümle oldu.

Ama dahası var.

Gelen bilgilere göre PKK’lı grup, bir taraftan ilçe merkezine dağılarak halkın arasından güvenlik güçlerine ateş edip Şemdinlilerle güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmek istiyor, öbür yandan da ilçeyi ele geçirip orada fiili otoritesini tesis etmeye çalışıyordu.

Bu son cümleden ne mi anlamalıyız?

Ben şunu anladım.

PKK, son gelişmeler üzerine durumdan vazife çıkarmıştı ve Suriye’deki ‘yoldaşlarına selam göndermek’ istiyordu!

Şemdinli’yi ele geçirdikten sonra, ‘Kuzey Kürdistan’ provası yapacak, sokaklarda güvenlik  güçleriyle çatışmaya girip, bütün dünyaya “bakın burası da Şam’dan, İdlip’ten, Halep’ten farklı değil” mesajı verecekti.

Ama durumun fark edilmesiyle güvenlik güçleri hemen harekete geçti ve PKK’nın bu hevesi kursağında kaldı.

Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanı olmasından bu yana, yani son bir yıldır olduğu gibi örgüt bir kez daha ağır kayıplar vererek (39 PKKlı etkisiz hale getirildi) çekilmek zorunda kaldı.

Gelinen noktada PKK’lılar, yayın organlarının asparagas haberleriyle yandaşlarını teselli ediyor olmalı.

(ANF, Şemdinli’deki çatışmaların başlamasından sonra önce 30, son olarak ta dün, 49 Türk askerinin öldürüldüğü yönünde uydurma haberler yayınladı.)

ARAP BAHARI PKK’YI HEYECANLANDIRDI AMA…

Bir buçuk yıl önce Tunus’ta başlayan ve Arap coğrafyasında dalga dalga yayılan halk isyanları İmralı’da Öcalan’ı, Kandil’de de PKK’nın lider kadrosunu epey heyecanlandırdı.

Onlara göre Arap baharı başladığına göre Kürt baharı da gecikmeksizin tarihteki şanlı yerini alacaktı. 

BDP-PKK Doğu-Güneydoğu illerinde, defalarca bunun denemesini yaptı.

Tahrir Meydanı’nda toplanan milyonlardan esinlenerek, Diyarbakır’da ‘Kürt baharına’ start vermeye çalıştılar.

İstasyon Meydanı’dan Tahrir Meydanı çıkarmak için var güçleriyle çabaladılar.  

Ama bu, hakemin bir düdükle maçı başlatması gibi bir şey değildi ki...

Bir zemini olması gerekirdi.

Büyük kalabalıklar toplayamayınca, BDP’li milletvekilleri devreye girdi.

14 Temmuz’da kendilerini polis panzerlerinin önüne atıp, ‘ıslattırdılar.’

Bu sahneler de, “bakın burada seçilmiş Kürt milletvekillerinin başına neler geliyor” temasına uygun düşüyordu. 

Her şey, Kürt baharının başlayıp, dalga dalga yayılması içindi.

(Ben o olayda Diyarbakır valiliğinin milletvekillerine müdahale ederek hata ettiğini düşünüyorum. Ama bu, BDP’lilerin yapmak istedikleriyle ilgili fikrimi değiştirmiyor.) 

Halbuki açık olan bir şey vardı.

Türkiye’de ‘Kürt baharının’, Arap dünyasında olduğu gibi kendiliğinden büyüyüp sonuca gitmesi artık mümkün değildi.

90’larda yaşıyor olsaydık, Tahrir meydanı, Diyarbakır halkı için gerçek anlamda bir ilham kaynağı olabilirdi.

Ama artık o zemin kalmamıştı.

DEMOKRATİKLEŞME SAYESİNDE…

Türkiye’deki Kürtler, son 10 yılda önemli kazanımlar elde ettiler.

OHAL kalktı, insan hakları ihlalleri büyük ölçüde sona erdi, Kürtçenin kullanımıyla ilgili önemli rahatlamalar sağlandı.

Yani, demokratikleşme adımları sayesinde Türkiye’nin Kürtleri 10 yıl öncesine göre çok daha huzurlu bir hayat sürüyorlar.

Gündelik hayatta, eskiden olduğu gibi insanların korkularını besleyen şeyler yaşanmıyor.

Ülkenin başında da, Tunus’ta, Mısır’da Suriye’de, Yemen’de, Libya’da olduğu gibi halkına zulmeden, milletin imkanlarıyla kesesini dolduran, halkı fukaralık yaşarken kendileri safahat içinde bir hayat süren kimselerde yoktu Allah için.

Bu şartlarda PKK-BDP’nin İstasyon Meydanı’ndan Tahrir Meydanı çıkarma çabaları ham hayal olarak kaldı.

SURİYE’DEKİ GELİŞMELERDEN NEDEN KORKULUR?

Ankara, Kuzey Suriye’deki gelişmeler konusunda da politikasını ‘Kürt fobisini’ yıkmış olmanın getirdiği özgüven üzerine oturttu.

Bir taraftan terör tehdidine karşı net bir tutum sergilerken, öbür yanda Suriyeli Kürtlerin haklarını elde etmeleri için onların yanında olduğu mesajını iletti.

Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’ye olumsuz şekilde yansımasını engelleyecek yöntemde bellidir.

Kendin için istediğini, kendi Kürtlerin için de isteyeceksin, sonra da başkalarının Kürtlerine örnek olacaksın.

Ak Parti, son olarak yeni anayasada Vatandaşlık tanımı konusunda çok önemli bir yere geldiğine göre, korkulara teslim olmanın lüzumu var mı?

Mehmet Acet - Haber 7