PKK'nın istediğini verirsek bitecek mi?

PKK'nın istediğini verirsek bitecek mi?

Bazı yazarlar Türkiye’nin geçmiş yıllardaki hatalarından hareketle, anne karnındaki çocuğu hedef alacak kadar ‘kör terör’ haline gelen PKK’yı meşrulaştırabiliyor.

Sedat Laçiner/ Star

Silahın alternatifi barış mı?

Terör örgütü saldırdıkça korku ve dehşet bir salgın hastalık gibi yayılır. Saldırılar sıklaştıkça ve kayıplar arttıkça toplum adeta nefessiz kalır. İşte terörün toplumda oluşturmak istediği kıvam da budur: Toplumu devlet ile karşı karşıya getirmek ve korkuyla hareket eden bir ülkeye hatalar yaptırmak. Bunun için en etkili kaldıraç ise entelektüellerin kazanılmasıdır. Oksijeni kesilmiş balıklar gibi ne yapacağını bilemeyen pek çok aydın, bu süreçte ya hakkı hukuku hiçe sayan topyekûn bir savaşı ya da topyekûn bir teslimiyeti savunur. Aslında her ikisinin de varacağı nokta aynıdır: Daha çok terör ve dehşet...

***

PKK’nın son aylarda artan saldırıları da benzeri sonuçları vermeye başladı. Bir kesim yazar-çizer Türkiye’nin geçmiş yıllardaki hatalarından hareketle, anne karnındaki çocuğu hedef alacak kadar ‘kör terör’ haline gelmiş olan PKK’yı meşrulaştırabiliyor. Oysa 1940’ların Türkiyesi ile, 12 Eylül kafası ile bugünün Türkiyesi arasında bir benzerlik var mı Allah aşkına!.. Ayrıca hangi hata, hangi hataları meşrulaştırabilir? Tek parti faşizmi PKK terörünü haklı mı çıkarıyor? Ya da Diyarbakır Cezaevi’ndeki ulusalcı-Ergenekoncu kafanın yapıp ettikleri aynı kafadaki PKK’lıları mağdurların meşru temsilcileri mi yapıyor?

Terör terördür!... Nedenleri olabilir, fakat bahanesi, meşruiyeti asla olamaz. Eğer “olur” derseniz, terörü ürettiğini düşündüğünüz kafa ve davranışlara yeni bir davetiye de siz çıkartmış olursunuz.

Şimdi gelelim hayati soruya: Teröristlerin istediklerini verirsek, bitecek mi? Artık bebekleri, top oynayan polisleri, kadınları, çocukları bombalamaktan, taramaktan vaz mı geçecekler? Yani bu insanlar artık Kumrular Sokağa ya da Taksim’e bomba yerleştiren caniler olmaktan çıkıp, haklı davalarını kazanmış mağdurlar olarak evlerine mi dönecekler?

Ayrıca örgütün nihai isteği nedir? Öyle ya, bilelim de, onu verelim. Bu konudaki tahminler muhtelif. Biz en aşırı olanı dillendirelim ve diyelim ki PKK ayrı bir devlet istiyor. Bağımsız, büyük bir Kürdistan... Türkiye buna razı olsa, otursa bir antlaşma imzalayıp Hakkari’yi, Siirt’i, Batman’ı, Urfa’yı, Mardin’i, Van’ı, Bitlis’i ve elbette Diyarbakır’ı (belki Maraş’ı ve Antep’i de) verse sorun bitecek mi?

Hiç böyle olacağını sanmıyorum. Çünkü PKK tek bir iradeden oluşmuyor ve etnik ayrılıkçı bir örgüt olma özelliklerini yitireli de çok oldu. Böyle bir anlaşmaya varsanız dahi ülkenizin en sorunlu kısmından ‘kurtulmuş’ değil, daha büyük sorunlara komşu olmuş olursunuz. Suriye’yi, İsrail’i, Irak’ı ve İran’ı daha fazla Anadolu içlerine taşırsınız. Çünkü PKK bugün bağımsız bir devletten fazlası için, Türkiye’yi yıpratmak ve Ortadoğu’daki rolünü olabildiğince küçültmek için terör yapıyor.

Ara formüllere gelince: Öcalan’ı hapisten çıkarsak, teklif edildiği gibi Bodrum’da ev hapsine alsak, karşılığında ne alacağız? Terör mü duracak? Terörle sonuç aldığını düşünen bir hareket bu aşamadan sonra neden elindeki tek pazarlık kartını bıraksın ki? Öcalan dışarı çıksın isteniyor, fakat barış için değil, daha çok terör yapıp, daha çok pazarlık yapabilmek için. Bakınız örgüt, IRA örneğinin tam aksine, silahları tamamen yok etme seçeneğini cümle olarak bile kurmuyor. “Şunu yaparsanız sınırın ötesine geçerim, bunu yapmazsanız sınırın burasında dururum” gibi anlamsız seçenekler sunuyor.

Kısacası seçenekler barış ile savaş arasında değil... PKK Türkiye’ye “terör mü, daha çok terör mü?” seçeneklerini sunuyor. Peki, ‘çözüm ne’ derseniz, ben de “ver kurtul” diyen aydınlar gibi İspanya ve İngiltere örneklerinin daha iyi okunmasını salık veririm. Fakat “pes edelim, kurtulalım”cılardan farklı olarak “bu örnekleri tüm yönleriyle örnek alın” derim. Bir yandan gereksiz yere yavaşlamış olan demokratikleşme ve reformlar devam etmeli, diğer taraftan teröristle mücadeleden, siyasi iletişime kadar işin gerekleri yapılmalıdır, ki burada da pek çok eksik-gedik var.