yazar-45
Ramazan ve Siyaset
Hollanda’da bu yıl belkide ilk defa Ramazan ve siyaset iç içe oldu. Türk kökenli siyasetçilerin partilerinin milletvekili listelerinden çıkartılmaları tam Ramazan’ın başına denk geldi. Dolayısıyla Ramazan iftarlarının ister istemez tek gündemi Hollanda’daki seçimler ve arkadaşlarımıza yapılan anti demokratik uygulama oldu.
Oysa Türk sivil toplum örgütleri otuz gün boyunca Türklerin ve göçmenlerin Hollanda siyasetine katılımları, temsil edilmeleri, seçilmeleri ve yaşadığımız ülkeyi daha iyi yönetmeyi konuşacaktık. Farklı siyasi parti temsilcileriyle Hollanda’daki problemleri enine boyuna tartışıp, hem bilgilenecek hem görüşümüzü paylaşacaktık. Hatta CDA’dan milletvekili adayı olan Osman Elmacı oluşturmuş olduğu seçim çalışma grubuyla Ramazan’da seçim çalışmalarına start verecek ve Hollanda’yı dört yıl önce Avrupa Parlamentosu seçimlerinde olduğu gibi karış karış gezecekti. İnsanlarımıza sorumluluk almanın erdemlerini anlatacaktı. Grupları harekete geçirecekti. Ancak Ramazanın ilk günlerinde yaşanan siyasi kriz ve olumsuz gelişmeler hem sayın Osman Elmacı’nın planlarını hem Türk sivil toplumu örgütlerinin planlarını altüst etmişti.
Hala anlamakta güçlük çekiyorum. Bir kurum bir siyasi partiye bir şikayet mektubu yazıyor. Ve siyasette deprem oluyor. Bu nasıl mümkün? Siyasi partilere günde kaç tane şikayet mektubu gönderilir? Belki de onlarca. Her mektup bir siyasi krizi, felaketi mi getirir? Hayır. Çoğu cevaplanmaz bile.
Oysa son olayda neredeyse tüm siyasi partiler, ağız birliği yapmışçasına bir tavır takındılar. 2004’te almış oldukları parti grup kararını öne çıkardılar ve arkasında durdular.
Sonuç belli yetişmiş üç genç arkadaşımız mensup oldukları, yıllardır hizmet ettikleri partilerinin milletvekili listesinden çıkartıldılar.
İş bununla kalmadı tabiki. Siyasette aktif olan Türk kökenliler de müthiş bir baskı ve ikilemin içine sürüklendiler. Gelen reaksiyonlardan artık kına getiren bir milletvekili telefonun öbür ucunda yorgun bir halde şunları söylüyordu: “Üzerimize çok geldiniz. Bir taraftan Hollanda basını, bir taraftan Türk basını, bir taraftan parti organları, bir taraftan Ermeni lobisi ve bir taraftan Türkiye… Ne yapacağımızı bilemez olduk. İstifa etmek veya siyasetten çekilmek çözümse yapalım. Ancak Ermeni lobisinin istediği de bu zaten…”
Bu gerginliğin farkında olan parti yetkilileri gerginliği gidermek için bir takım görüşmelere de başlamış durumdalar. Hem siyasi partiler hem Türk toplumu olayın sıçaklığı ile belki ilk günlerde neler olduğunu algılamakta zorlandılar. Ancak gün geçtikçe olayın ciddiyeti, vehameti ve bir gruba yapılan ayırımcılık, siyasetten dışlama tarafları endişelendirmekte.
Her geçen gün dalga dalga yayılan bu olay öyle inanıyorum ki, 22 kasım seçimlerine kadar canlı kalacak. Bazı politikacıların ifade buyurdukları gibi yarın öbür gün unutulmayacak. Çünkü her gun belki her saat bu olyla ilgili gelişmeleri e-mail den takip etmekteyiz. Her gün her hafta Hollanda’nın bir köşesinde bu siyasi kriz ile ilgili bir gelişme var. Yapılan açıklamaların tercümesinden tutunda, yayımlanan farklı bildirilere varıncaya dek bir hareketlilik sözkonusu Hollanda Türk toplumunda.
Konuyla ilgili tartışmalar yine olayın bir başka boyutu. Herkez olaya aynı gözlükten bakmadığı için bazı görüşler eleştiriliyor, bazıları doğrulanıyor…
İftar sofralarında kanuşulan tek konu: ‘Hollanda Türk toplumuna kurulan siyasi tezgah’tır. Geçen hafta Kuzey Hollanda Milli Görüş iftarında tüm cemiyet ve grupların temsilcileri seçimlerde kime, hangi partiye oy vereceğiz sorusuna cevap arıyorlardı.
Kastamonulular Derneğinin vermiş olduğu iftar yemeğinde yine konuşulan hemşerilileri Coşkun ve Nihat beylerin durumlarıydı.
Time medya’nın iftar programında dışişleri bakanı Bot’un ikinci bölümdeki açıklamaları yine siyaset ve aynı konu hakkındaydı.
Demir Halk Bankası’nın Rotterdam’da vermiş olduğu iftarda bir araya gelen Türk toplumu temsilcilerinin masa sohbetleri ve tartışmaları yine Hollanda’daki son siyasi gelişmelerdi.
UETD, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin Rotterdam’daki iftar yemeğinde her ne kadar konu 2007 Mevlana ve Hoşgörü Yılı olsa da, yine gündemin bir başka maddesi Türk kökenli milletvekili adaylarına yapılan haksızlığın dile getirilmesiydi.
Öyle anlaşılıyor ki, bu iş burada bitmeyecek. Bu iş seçimlere kadar devam edecek. Seçimlerde Türkler tavırlarını seçim sandığında gösterecekler. CDA ve PVDA’da aktif olan Türk kökenlilerin bu partileri masum olarak ilan etme gibi bir savunmanın içine girmemeleri gerekir. Bazı CDA’lı ve PVDA’lı arkadaşlarımızın ifade ettikleri gibi, ‘canımız parti için bir şey yapmak istemiyor’ desinler. Türkler bir defalığına, yani bu seçimlerde çoğunluğun anlaştığı bir adreste toplanmalılar. Ramazan ve önümüzdeki bayram bu iş için önemli bir fırsattır. 22 Kasım seçimleri Hollanda Türklerinin demokratik bir sınavı olacaktır.