Sabah Namazında Buluşma…

         Bazı büyük şehirlerimizde, özellikle İstanbul da belli camilerde Pazar günü sabah namazına Müslümanların yoğun ilgi gösterdiklerini biliyorduk. Yoğun ve stresli geçen hafta içinin yorgunluğunu manevi olarak da atmak isteyenler erkenden caminin yolunu tutuyorlardı. Mesai, işe yetişme gibi derdi olmayan insanlar gönül huzuru içinde, kalabalık bir cemaat eşliğinde namazlarını eda ediyorlardı.

         İki ay kadar önce bir arkadaşım, haftanın belli günleri gelmek isteyen arkadaşlarımızla birlikte sabah namazında buluşmayı teklif etmişti. Hemen kabul ettik. Namazdan sonra evlere gitmiyor, şehri geziyorduk.

         Sabahın o erken saatinde evden çıkınca havanın serinliğini ve tabiatın kokusunu hissetmek, kuş cıvıltılarının hâlâ var olduğunu anlamak, Yaratıcımızın huzurunda el bağlayıp huşu içinde ibadetimizi yapmak, güne erkenden ve namazla başlamak, o an için hiçbir başka telaşın içinde olmamak harikaydı.

         Ayrıca o saatlerde şehri gezmek anlatılır gibi değil. Sokaklar bomboş ve sessiz. Sanki bir veba bütün insanları alıp götürmüş gibi. İşi gereği erkenden kalkmak zorunda kalan, karşılaştığımız birkaç kişi tuhaf gözlerle bize bakıyor. Ölgün sokaklar mülkün gerçek sahibinin kim olduğunu bir kez daha haykırıyor bize.

         Zaman ilerledikçe ölü sokaklar canlanmaya başlıyor. Yere düşen bir şeker parçasının etrafına birikmeye başlayan karıncalar gibi, önce tek tük insanlar çıkıyor yuvalarından, sonra yoğun bir kalabalığa dönüşüyor. Bu sahneye şahit olmak farklı bir duygu yoğunluğu yaşatıyor bizlere.

         Ayrıca birkaç haftadır bir dershanemizin öncülüğünde, Ulu Cami’de Cuma günleri, sabah namazında bir araya geliyor müminler. Camii tıklım tıklım doluyor. İlk hafta cemaatin şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Ömürlerinde belki de ilk defa böyle bir kalabalıkla sabah namazını eda ediyorlardı. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu cemaatle, farklı bir sabah namazı kılmanın coşkusunu yaşıyorlardı

         Öğrencilere, elinden geldiğince çalışmanın yanı sıra, duanın, tevekkülün ve Allah’a sığınmanın olumlu etkileri hissettirmek isteniyordu. Sınava girecek arkadaşlar için, başarı ve hayır temennilerinde bulunuluyordu. Böylece öğrenci arkadaşlar sınavlara, daha kendinden emin, daha metanetli ve daha gayretli hazırlanıyorlardı.

         Bunun yanı sıra başarının sadece maddesel olmadığını, manevi yanın da ön plana çıkarılmasının gerekliliği öğretilmiş oluyordu. İnsanlar makam, mevki, mal, mülk sahibi olabilirler ancak bütün bunlar manevi iklimle süslenmedikçe, o bilinçle hareket edilmedikçe gerçek anlamda başarıdan söz edilemezdi. Öncelik daima Allah’ın rızası olmalıydı.

         Bunu öğrencilerine hatırlatan, hissettiren ve tatbik ettiren dershanemizin yönetimine, öğretmenlerine ve tüm emektarlarına teşekkür ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.