Seyit Küçükbezirci
Şahane destanlar
Konya yemekleri üstüne şahane destanlar
Sıçanlı’nın Ahmet Efendi öğleye doğru çok acıktır; “Kebapçılariçi”ne doğru yürür… Kebap, köfte, etliekmek kokularını içine çekip nefeslenirken birden düşer; yere yığılır.. Çevreden yetişirler, panik içindeler; “-Ne oldu Ahmet Efendi? Birden düştün, hasta mısın, doktor çağıralım mı?”
Ahmet Efendi, tatlı bir iniltiyle; “-Ak guzum, hiçbir şiyciğim yok. Yalnız siz şu Arab’ın ordan bir etlekmek gapıp gelin, dürülmeyin, ağzı dıkıvırın; hiçbir şiyciğim galmaz” der. Acele etliekmek yapılıp gelir. Ağa’nın ağzına dıkılır; zevkle yer, kalkıp yürür… Etliekmek binbir derde devâ…
Sıçanlı’nın Ahmet Efendi, bir “Şikemperver”… Ağzının tadını bilir, midesine saygısı vardır; “midesever”lere “şikemperver” denir; “obur”, o başka bir şey… “Eski Konya’nın “şikemperverleri, halâ, gülücüklerle hayretle anılır; mübarek midelerinin kapasitesine saygı duyulur.
KONYA YEMEKLERİ “ASALETLİ” YEMEKLERDİR
Köroğlu’nun “at”tan anladığı gibi, “Konyalı” da yemekten anlar.. Damağı teneke kaplı değildir; has oğlu has damaktır..
Doksanlık “Helil Ağa” ile eskilerden, eski yemeklerden konuşuyoruz. “-Bak oğlum, beni gonuşdurma.. “Sade yağı”nın dışındaki yağlar avradın çikinine benzer; dat vermez.. Yavşanı bilin mi, yavşanı?.. Hem sert, hem acayip acı.. İşte, “sade yağı” ile yavşan yenir.. Sen, epbablarını ağırlamak istersen; gırk çeşit yimeğin gırkını da sade yağı ile, guyruk yağı ile, kebab yağı ile pişirtdirecen..”
“Helil Ağa”, Tayip Ağa gibi; “Hay guzum, gözlük dakıp da seçecem mi?” diyor, tekmil margarinlere “ıvır zıvır yağı” diyor..
Konya yemekleri “asaletli” yemekler.. Asaletli yemek de asaletli yağla olur.
“Tere yağı” demezdi “Eski Konyalı”; tere yağının adı “Konyalıca” da “Sade yağı..
ESKİ KONYA’DA “PİLAV DÖKMEK” İÇİN YÜREK İSTER
“Düğün pilavı”na, herkes, ev ev “okunur”.. Eşik sekmeden; yedi sokak, koca mahalle “buyur” edilir.. “Hısım/gavim”, akrabalar; tekmil “sülâle”.. Ayrıca, yüzlerce yıl boyu, şehrin bütün delileri; şehirdeki tüm “keçeci baranaları” tabii davetli.. Onlar her düğünün kadim davetlisi; teklife/tekellüfe lüzum yok; hiç zahmet edilmesin.. Hangi semtte, hangi saatte, kimin evinde, “siniye döş dayanacak” bilirler.. O Pazar, kaç yerde kaç düğün var, sorabilirsiniz..
Koca tahta sinilerden en az onu, camilerdeki “hayrat sini”ler getirilir.. Kime neye geldin, sofraya neye olurdun? denemiz; acaib ayıp ve büyük günah..
Elli yıl önceleri düğün pilâvlarında hep tahta kaşık kullanılırdı.. Eski Konyalı’nın “dişimi gamaştırıyor” dediği metal kaşıklar sonraların deti..
Söylemeyi az kaldı unutuyordum.. Çok eski Konya pilâvlarına herkes kendi kaşığı ile gelirdi.. “Kaşığını beline sokup gelmek” herkesin hakkıydı..
Eski Konya’da “pilav dökmek” yürek isterdi.. Bir “keçeci baranası” kırk lenger pilav yemeden kalkmazdı..
“MISIRSAYI BİR HAL İDİN, ÖLDÜRÜN”
Konya’nın halkı, kuşaktan kuşağa aktarılan tanımlamaya göre “GARA DAKIM”.. Yaşlı Konyalı’lar, açıklama yapmak gerektiğinde; “-Ak guzum biz “gara dakım”ız der.
Konya davetlerinde, kırk kadarının ardı ardına sunulduğu yemeklerin toptan adı da “Gara yimek”..
“Gara yimek” dendi mi, anlayacaksın; çorbadan bamyaya, pirinç pilavından sütlüye, yaprak sarmasından bütümüte, hoşafa bir yol izleyeceksiniz.. Tabii “su böreği” ile “gamış baklavası” sağ elde baş parmak.. Konyalı “kırk kat baklavaya” pek baklava demez; Ona göre baklava zar gibi açılacak, kamıştan çekilecek..
Konya türkülerinin en güzellerinden biri, Konya yemekleri üstüne.. Şerife Hanım, halk arasındaki adıyla “Bülbül Hoca”; usta ve ünlü bir hanım şair.. Dini dersler verir, ilahiler söyler, destanlar yazar..
Bülbül Hoca’nın “yemek destanı”nda “Gara dakım” Gonyalı’nın Gara yemekleri” tek tek şiirleştirilir.. Keşke yerimiz olsaydı da hepsini sunsaydık.. Ancak birkaç dörtlük verebiliyorum..
Mısırgayı bir hâl edin öldürün
Ortasına fıstık, pirinç doldurun
Dolmaları üçer beşer kaldırın
Kuvveti bedene irtihâl olsun
Katmeri ince aç, yağın sakınma
Sakın ona haşhaş yağı kullanma
İnce etten olur, hem de çullama
Tavada pişmiş bir kızıl hâl olsun
Canım hem börülce bakla da ister
Yıldızkökü Çayırbağı’nda biter
Patlıcan ortanın gayretin güder
Karpuz, üzüm, divlek üç misâl olsun
ALFABENİN YİRMİDOKUZ HARFİYLE “GONYA YİMEKLERİ” RESMİ GEÇİDİ”
Sille’li Aşık Mansur, Sille’nin son “halk şairi”.. ünlü şairi yakın zamanlarda kaybettik. Konya Halkevi’nin muhteşem kaynak yayını “Konya” dergisini tararken rastladım Aşık Mansur’un “Yemek Elifnamesi”ne.. Kırk çeşit “Gonya Gara Yimeği”ni kırk harfle yazacakmış; ama, alfabemiz ne yazık ki 29 harf..
Her mısraı, alfabedeki harf sırasına göre söylenen “akrostiş” destanın tümü şöyle:
A ile açlıktan benzim sarardı,
B ile börekle baklava göster
C ile cilbirli mıkla arardı,
Ç ile çorbadan başlamak ister.
D ile dilberim sofrayı getir,
E ile ekmeği gülerek yedir,
F ile furunda kebab iyidir,
G ile güllaç’dan var mıdır eser.
G ile verir kabir meyvesi,
H ile hazırdır et kızatması.
İ ile irmikle dahin helvası,
I ile ızgara balığı ister
K ile kıymayı koyundan kavı r
L ile lahneden bir sarma kayır.
M ile mercimek taşını ayır,
N ile nar hoşaf bir a bu kevser.
O ile orman kebabı ile,
Ö ile ördekli hindili bile,
P ile pilâvı pirinçden eyle,
R ile razıyım bir kazan yeter.
S ile sütlüyle kadayıf verir,
Ş ile şekerle kaymak elverir.
T ile tarhana buna panzehir
Ü ile üzüm getir beş kenter
U ile utanma aşmayı aşır,
V ile vallahi midem zor taşır.
Y ile yağlıyı güzelce pişir
Z ile zeytini Mansur çok sever.
YÜKSEK BİR KÜLTÜR, ONUN YEMEĞİNE DE YANSIR
Konya yemek kültürü..Yüzlerce çeşit; adı kuşaktan kuşağa iletilen efsane aşçılar.. Bülbül Hoca Şerife Hanım'ın? Nurettin Rüştü Bülgül'ün Ermenekli Kel Şair Tahsin'in destanları; kırk çeşit yemeğe midesinde kırk köşe olan Konya “şikemperver”leri..
Yüksek yemek kültürümüzü meydana çıkarma çabalarını sürekli andığımız rahmetli Mazhar Sakman, Aşık Mansur, A. Sefa Odabaşı.. Konya yemeklerini ihya etmek için uzun yıllarını veren “Selçukya’nın Şairi” Feyzi Halıcı, Dr. Nevin Halıcı, Saime Yardımcı.. Yüzlerce sayfa gerek, konuyu tam olarak sunmak için..
GELECEK PAZARTESİ: KONYA MÛSİKÎ DERNEĞİ;
“MUHAYYER FASIL” İLE GÖNÜL RÜZGARLARI