Sakalımız da var ama dinlemediniz
Ahmet Kekeç, 12 Eylül hesaplaşması olmayacak diyenleri köşesinden payladı. İşte o yazı...
"Sakalımız da var ama dinlemediniz" diyen isim Ahmet Kekeç. Kekeç bugün köşesinde referandum sürecinde "12 Eylül hesaplaşması olmayacak" diyenleri deyim yerindeyse payladı.
İşte Kekeç'in Oğuzhan Müftüoğlu'ndan CHP yönetimine referandum sürecinin Hayırcı cephesine çaktığı o yazı...
"Elinizden gelen her melaneti sergilediniz, yalan söylediniz, çarpıttınız, rezalet çıkardınız,"Bunlar kim ki, yapılmış bir darbeyi yargılayacak? Güçleri ancak yapılmamış darbelere, Şener ve Çetin paşalarımıza yeter" dediniz.
Utanmadınız.
Şener ve Çetin paşalarınızın arkasında durmayı da ihmal etmediniz tabii...
İşte oldu...
İşte "12 Eylül yargılaması" başladı.
Söylemiştik, değil mi? "Darbecilerin anayasaya çaktığı geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla yargılamanın önü açılacak" demiştik.
Üstelik, zaman aşımı diye bir şey yok... "Zamanaşımı, geçici 15. maddenin yürürlükten kaldırıldığı tarihte başlar" diye eklemiştik.
Biliyordunuz...
Hukuk fakültesi talebelerinin bildiğini, koca koca hukukçularınız mı bilmeyecekti.
Biliyordunuz da, "Ola ki savcılar ağırdan alır da, tezimiz haklı çıkar" düşüncesine yaslanıyordunuz.
Biliyordunuz da, kıllık yapıyordunuz.
Düşmanlık gözünüzü karartmıştı. "Bu iş de Erdoğan'a nasip olacak" endişesiyle hafakanlar geçiriyordunuz.
Nazım'a iade-i itibar Erdoğan'a nasip olmuştu.
12 Eylül'ün yasaklı kitaplarını, yasaklı filmlerini Erdoğan özgürlüklerine kavuşturmuştu.
Tarihinizin utanç sayfalarını Erdoğan aralamıştı...
Kürtçeyi "yasak dil" olmaktan Erdoğan çıkarmıştı.
Kürtçe neşriyata Erdoğan izin vermişti.
Dersim katliamını teşrih masasına Erdoğan yatırmıştı.
EMASYA protokolünü Erdoğan kaldırmıştı.
Ülkeyi darbelerden, cuntalardan, faili meçhul cinayetlerden Erdoğan kurtarmıştı.
Bir önceki hükümetin batırdığı ekonomiyi, Erdoğan düze çıkarmıştı.
Bu iş de Erdoğan'a nasip oldu işte.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 12 Eylül darbesinin hesabını verecek.
Bunun böyle olacağını, 12 Eylül cuntası için bir kurtuluş yolu bulunmadığını, Kemal Kılıçdaroğlu ve "hayır" cephesinin de bu yargılamayı durduramayacağını söylemiştik.
Böyle söylediğimiz için de dünyanın küfrünü işitmiştik.
Şunu da eklemiştik:
Bunun gerçek bir yargılamaya dönüşmesi, kamuoyunun "ilgisine" bağlı... 12 Eylül döneminde işkence görmüş, işini kaybetmiş, acılar çekmiş, büyük mağduriyetlere uğramış insanların baskısı ve "müdahil" olarak yargılamaya katılmaları, bunu sıradan bir darbe soruşturması olmaktan çıkarıp, "tarihsel bir yargılamaya" dönüştürecektir.
Böyle yapmadılar...
Bayrakları, flamaları, orak çekiçli dövizleri ve Lenin posterleriyle meydanları doldurup,"hayır" cephesini tahkim ettiler... "Evet" için ter dökenleri de tartaklayarak, tehdit ederek, yumurta atarak püskürttüler.
Dün baktım, "hayır"cı cephe, bayrakları, flamaları, orak çekiçli dövizleri, folklorik devrim kıyafetleri ve Lenin posterleriyle full aksesuar, mahkeme önünde...
Sevinç gösterileri yapıyorlar.
Oğuzhan da orada...
Hani, "12 Eylül'de dünyanın işkencesini gördün. Sana yakışıyor mu hayır cephesinde yer almak Oğuzhan?" dediğimiz, mukabilinde "12 Eylül'ü ancak emekçiler yargılar. Bunlar göstermelik... Ahmet Kekeç'i birileri böyle konuşturuyor..." cevabını aldığımızOğuzhan Müftüoğlu.
Bu arada, "hayır" cephesinin önde gideni CHP'nin de "müdahil" olarak yargılamalarda yer alacağını öğrenmiş bulunuyoruz ki, buna da ne diyeceğimizi bilemiyoruz.