Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Şefkat ve merhamet peygamberi
Yüce Allah bizzat Kur’an’da raûf ve rahîm sıfatlarını, kendisinin dışında başka varlıklara da izafe etmiştir. Bunların başında Hz. Peygamber (a.s) gelmektedir. Nitekim bir âyette şöyle buyrulur:
“Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer; müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.” (Tevbe, 128).
Hz. Peygamberin ümmetine düşkün olmasının en büyük göstergesi, onlara son derece şefkatli ve merhametli davranmasıdır. Onun bütün direktifleri, talimatları, öğütleri, iyilikleri emretme ve kötülüklerden de sakındırması, insanı dünya ve ahrette hayra götürür, ıslaha kavuşturur ve Müslüman milleti doğru yola eriştirir. Şefkat ve merhamet peygamberi olan Efendimiz, bu sebeple günahkârlara bile acır. Çünkü o, adalet ve merhamet peygamberidir.
Aynı şekilde onun tebliğ ettiği İslam dini de adalet, şefkat ve merhameti hayatın özüne yerleştirmiştir. Her ne kadar emir ve sakındırma şeklinde gelen ilâhi teklifler yerine getirilirken bir takım külfet ve zorluklar taşısa da, topyekûn insanların yararınadır. Bu sebeple, insanın, İslamî emirleri yerine getirme ve yasaklardan kaçınma sorumluluğu asla ağırına gitmemelidir. Bütün emir ve yasaklar mü’minleri her türlü nifak ve imanı ortadan kaldıran küfrün zararından korumak içindir. Bunda insanların sayısız maslahatı vardır.
Hz. Peygamberin gönderilmesi, Allah’ın rahmetinin bir neticesidir. Onun şefkat ve merhameti sadece dünyada değil, özellikle ahrette de işlevselliğini sürdürecektir. Bunun en büyük örneği, kıyamet günü, insanlar hesaba çekileceğinde Hz. Peygamberin secdeye kapanarak, Yüce Allah’tan, ümmetinin günahları bağışlanmadan secdeden kalmayacağını ifade eden şefaat dileğinde bulunmasıdır. (Müslim “İman” 327). Bundan dolayı Kur’an’da açıkça, Hz. Peygamber’e Allah’ın en güzel isimlerinden olan raûf ve rahîm isimleri verilmiştir.
Ünlü sûfi Fudayl b. Iyaz’ın dediği gibi, Yüce Allah, Muhammed Mustafa’nın (a.s) dışında hiçbir peygambere iki ismi bir arada vermemiştir. Kendisi hakkında buyurduğu gibi, peygamberimiz hakkında da “mü’minlere şefkatli ve merhametli” buyurmuştur. Bu isimlendirme ve nitelendirmede Hz. Peygamber’e, çok büyük bir şereflendirme vardır. Efendimiz, Allah’ın ahlakı ile ahlaklandığından dolayı, ümmetine raûf ve rahîmidir.
Hz. Peygamberin getirdiği din ve şeriat da iman edenler için aynı re’fet ve rahmettir. Biz de “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak” suretiyle bütün bir varlığa olan muamelelerimizde bu engin şefkat ve merhameti göstermeliyiz. Çünkü mü’mine şefkat ve merhametin temsilcisi olmak yaraşır. Bütün bir varlığa müşfik ve acıyan bir peygamberin ümmeti olarak, bu nitelikleri, hayatımızın her alanında gösterelim ki, Allah’ın sevgili bir kulu ve Efendimizin sadık bir ümmeti olduğumuzu ispat etmiş olalım.