Sevilay açtı ağzını yumdu gözünü

Sevilay açtı ağzını yumdu gözünü

Soner Yalçın'ın hakaret ve iftiralarına en çok maruz kalan yazarlardan birisi olan Sevilay Yükselir, hem Soner Yalçın'a hem Ruşen Çakır'a çaktı

"Ruşen Çakır! Mesela sen! Hele bir söyle! Sen neredeydin canım kardeşim o zamanlar? Uzayda mı yaşıyordun senin kankan o iğrenç kalemiyle milletin anasını ağlatırken?"

Sevilay Yükselir/Sabah

Abdi İpekçi'ye Selam Olsun

Beyaz TV'de her hafta farklı bir erkek konuğun moderatörlüğünde "4 Kadın 1 Erkek" adlı bir programın son haftaki konuğu Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk'tü. Öztürk'le birlikte Oda TV'ye yapılan baskını konuştuk.

Her zamanki gibi lafımı sakınmadan, eğmeden, bükmeden dedim ki; "Ben Soner Yalçın ve Oda TV'nin çok masumane duygularla gazetecilik yaptıklarına inanmıyorum. Onlarınki muhalif gazetecilik falan değil, tetikçiliktir!"

Sonra bir Soner Yalçınzede olarak Oda TV aracılığı ile başıma getirdiklerini anlattım. Kendileri için tehlike arz eden kalemleri sindirmek ve susturmak için nasıl bel altı vuruşlarla habercilik yaptıklarını izah etmeye çalıştım.

Taraf Yazarı Hilal Kaplan hariç programdaki herkes, (Saygı Öztürk, Serpil Yılmaz ve Nuriye Atabey) "Tamam bu yaptıkları kesinlikle ahlaksızlık ama bu başka bir şey! Bu ahlaksızlığı yapıyor diye gözaltına alınmamalıydı" diyerek işin aslını görmezden ya da anlamazdan gelmeye çalıştı.

Bu arada programa telefonla bağlanan ve Yalçın'ın asistanı olduğunu söyleyen bir arkadaş, "Bu millet senin şahsi meselelerini dinlemek zorunda değil! Kes artık konuşmayı!" diyerek susmam yönünde baskı kurmaya çalıştı.

Ardından eski karısı ve avukatı Feza Yalçın canlı yayına bağlanıp, aynı minvalde bir konuşma yaptı. Şaşırmadım. Çünkü 'Oda'cıların derdi her zaman olduğu gibi manipülatif yöntemlerini kullanarak Soner Yalçın hakkında yapılan olumsuz yorumların önünü kesmekti.

Bir kahramanlık öyküsü, destanı yazmaya çalışıyorlardı. "Muhalif olduğu için susturulmaya çalışılıyor" şeklindeki algının toplumun hemen hemen her kesimine sirayet etmesini istiyorlardı. Ama tabii yemedi. Çünkü bu halk hiç de onların sandığı gibi aptal filan değildi. Kimin neye hizmet ettiğini, hangi mantalite ile habercilik yaptığını anlayacak kadar öngörü sahibiydi. Zira en son bağlanan merhum gazeteci Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi'nin, "Sevilay Yükselir kişisel bir derdini anlatmıyor. Anlattıklarına başka bir gözle bakmak gerekir. Bu kişisellik değil, bu bir zihniyetin tartışmasıdır" sözleriyle destek çıkması 'Oda'cıları çileden çıkardı.

Babası da bir Soner Yalçınzede olan Nükhet İpekçi'ye minnetttar olduğumu söylemem gerekiyor.

Babasının ona bıraktığı o soyadını onurlu ve haysiyetli bir kadın olarak bugünlere taşıması beni çok mutlu etti.

Bu arada günlerdir bana mesaj atıp, "İktidara yaranmak ve yalakalık yapmak için Soner Yalçın'ın gözaltına alınmasına alkış tutuyorsun" diyen bazı çok değerli okurlarıma ve bu meseleyi basın özgürlüğünün tehdidi biçiminde ele alıp, sözüm ona demokrat, "Bu gözaltına bütün gazetecilerin karşı duruş sergilemesi gerekir" diyen kalemlere seslenmek istiyorum:

Madem bu kadar demokrattınız! Madem bu kadar insandınız. O halde Soner Yalçın ve çetesi "Oda"larında o ırkçı kafalarıyla haberler yaparken, bana ve benim gibi yüzlercesine hakaret edip, şerefimizle, namusumuzla ahlaksızca oynarken sizler neredeydiniz?

O zaman niye çıkıp, "Ayıp bu yaptığın Soner! Böyle habercilik olmaz! Böyle manipülasyon Türk basınına yakışmaz!" demediniz?

Nerde bırakmıştınız bugün gösterdiğiniz o sağduyulu ve insani taraflarınızı? He Ruşen Çakır! Mesela sen! Hele bir söyle! Sen neredeydin canım kardeşim o zamanlar? Uzayda mı yaşıyordun senin kankan o iğrenç kalemiyle milletin anasını ağlatırken?