Fahri Kubilay
Seydişehir; Darbe öncesi ve Sonrası (2)
14 yıldan beri hem merkezde hem yerel yönetimlerin kahir ekseriyetinde ve iktidarda olan Ak Parti kadroları var.40 yıldır yapılanan ve kadrolaşan Fetö terör örgütünün devletin en hassas bölgesi olan kozmik odasına kadar sızdığını düşünürsek Ak partinin ve belediyelerin içine sızmamış olması ve onlardan istediğini alamaması herhalde safdillik olur.
17-25 Aralık darbe girişiminden sonra birçoğumuz uyandı, birçoğumuz uyanmak istemedi ise de uyananlar bunlarla mücadele etmedi. Sadece bu ülkenin Cumhurbaşkanı bunlarla, o tarihten buyana tek başına mücadele etti. Her platformda fetönün bir paralel devlet yapılanması olduğu, bir terör örgütü olduğunu ısrarla belirten Cumhurbaşkanımız üzülerek belirtmek gerekirse “yalnız” bırakıldı.
Siyasetçiler ve belediyelerin birçoğu olayın ciddiyetini 15 Temmuz gecesine kadar anlayamadılar.
Bu süreçte belediyeler onların okullarına yurtlarına karşı hiç bir işlem bile yapmaya gerek duymaz iken bunlarla iç içe olan bunlara finans desteği sağlayan işadamları ve esnaflarla ilişkilerine devam ettiler bunlara destek verenlerle kol kola gezdiler.
15 Temmuza kadar yapabilecekleri birçok şey olmasına rağmen günü kurtaran kıytırık söylemlerle işi geçiştiren tipler benim bildiklerim.
Seydişehir; Darbe öncesi ve Sonrası (1) yazımızda belirdiğimiz gibi Seydişehir’de görev yapmış bürokratlardan fetö suçundan açığa alınanları zamanında savunmak adına kimler kimlerle kavga ettiğini biz çok iyi biliyoruz.
Bizim kendisinin fetöcü olduğunu çok iyi bildiğimiz adamlarla kavga ederken bazı efendiler bizzat o fetöcüleri kucaklayarak bizlere siz kavgacısın suçlaması yapıyorlardı.
Toplumda hiç bir karşılığı olmayan kişileri sırf birilerine inat olsun diyerek etrafında taşıdılar. Şimdi Fetöcülere küfrederek günah çıkaramaya çalışıyorlar.
Ben adım gibi biliyorum ki; Allah esirgesin 15 Temmuz Fetö darbe girişimi başarılı olsaydı bahse konu malum kişiler bu gün fetöcülerin adamı olacaklardı.
Şimdi bütün şiddeti ile fetö terör örgütüne küfredenler, o zamanlar cumhurbaşkanına destek verip yalnız bırakmasalar idi belki şimdi inandırıcı olurdu.
Şimdilerde Fetöye küfretmenin şu fetöcü bu fetöcü diye yaygara yapmanın , aklı sıra cadı avına çıkmanın izahını ben akledemiyorum..
İşte bu nedenle son günlerde Ak Parti kadroları üzerinde ciddi bir baskı oluşması normal.
Bürokraside, askeriyede, milli eğitimde, emniyettin fetö terör örgütü mensupları temizlenip Ak partide temizlik yapılamıyorsa bunda iki şey düşünülebilir. Ya FETÖ terör örgütü yapılanmasının kendini gizleme başarı yada Ak parti ve belediyelerde bunların koruyan ve kollayan kripto birileri var demektir.
Acaba halen var mı? Bağlılık devam ediyor mu? Onlara “Siz sessizce durun, görev zamanınız gelmedi” dendi mi? Gibi sorular her zaman olacaktır.
Eğer fetö ile mücadele kendi mecrasında birilerinin engelline takılmadan ilerlerse elbet ipin ucu siyasete bir gün mutlaka varacaktır..
….
Madalyonun öbür yüzü yüz binler kişinin içinde olduğu bir operasyon söz konusu ise bu kadar çok insan gözaltına alınıp sorgulanıp gözaltına alınıyorsa mağduriyetin olmaması imkânsız.
Bu gerçeği Sayın Cumhurbaşkanımız at izi - it izi söylemi, Başbakanın sapla saman söylemi bir mağduriyet olduğunun en açık delili.
Olayı ajite etmek istemem ama toplumda 15 Temuzdan sonra fetöcülere karşı aşırı derece kin ve öfke oluştu, oluşan bu kin ve öfke bizim içimizdeki vicdanın ve adalet duygusunun önüne geçti.
Nasıl mı daha dün aynı apartmanda oturan komşusu fetö teörör örgütü suçundan tutuklanan kişinin çocukları aç mı susuz mu demediğimiz gibi, hapishaneye babasını ziyaret etmeye gidecek imkanı olmayan küçük masum çocukları götürmekten çekinirken annesi babası, fetö sucundan tutuklanan anne babanın çocuklarına birinci derece yakınlarının sahiplenmek istememesi acı bir durum.
Herkes yaptığının cezasını çekecek, çekmelide, hainlere suçluları acımak adaleti zedeler, toplumu ifsat eder. Ama bir başkasının sucunu başkası çekmemeli babasının sucunun cezasını, çocuğuna yüklemek vicdansızlık olur.
Bizim aşırı kızgınlımız vicdanımız köreltmesin.