yazar-71
Sıradan bakanlıklar bizi kesmez!
Bugünlerde bir bakanlık polemiği aldı başını gidiyor. Herkes kendine göre bir bakanlık istiyor. Baktım bu konuya rağbet oldukça fazla, bende bunun üzerine düşüncelerimi ve olması gerekli bakanlıkları seninle paylaşmak istedim.
Bana göre ülkemizde iki bakanlığımız eksik ve bu eksik bakanlıkların ciddi derecede zararlarını görüyoruz. Belki de hiç kimsenin aklına bile gelmedi bu bakanlıklar. Belki de İlk kez benden duyacaksın bunların isimlerini “Proje Bakanlığı” ve “Düş İşleri Bakanlığı”.
Proje Bakanlığı: Herhangi bir konuda kendine özgü, saçma sapan veya mantıklı projeler üreten insanların, çalışmalarının toplandığı merci.
Düş İşleri Bakanlığı: Hayalperest Türk toplumuna gerekli olan ve kurduğu olumlu ve topluma yararlı düşlerin paylaşıldığı merci.
Eğer ki bu iki bakanlık düzenlenip, faaliyete geçmiş olsaydı şu anda iddia ediyorum dünyayı titreten bir millet haline gelmiştik. ‘Proje Bakanlığı’na yapılacak müracaatları düşünürken bile heyecanlanıyorum. Hele ‘Düş İşleri Bakanlığı’ aman Allah’ım milletimizin ne kadar çok hayali varmış.
‘Proje Bakanlığı’na bir projemi hediye ederek bu konuyu daha iyi anlamanı istiyorum. “Hapishanedeki suçlu insanların aldıkları cezaları düşündükçe içim içimi kemiriyor. Bir insan, hayatında bir kere yanlış yaptı diye o dört duvarın arasına sıkıştırılıp ölümünün bekletilmesi mantıksız geliyor bana. Diyorum ki, bu hükümlülere eğitimler vererek topluma geri kazandıralım. Yalnız öyle gelip geçici eğitimler veya isteyenlere verilecek eğitimlerden değil. Oraya giren her hükümlünün alması zorunlu olan ve sürekli devam eden eğitimlerden bahsediyorum. Hırsızlık yüzünden 4 yıl hapis cezası almış kişiyi düşünelim. Bu kişi 4 yılını doldurup hapishaneden çıktıktan sonra neler yapabilir? Elinden hangi iş gelir? Hangi şirket bu kişiye iş verir? Bu kişinin sonu ne olur? Tekrar hırsızlık yapar ve o dört duvarın arasına sıkışıp kalır. Yapabileceği hiçbir şey yoktur (İstisnalar hariç). Bu hükümlüleri ilgi alanlarına göre ayıracaksın. Örneğin bilgisayara ilgisi olanı bilgisayar bölümüne, marangozluğa ilgisi olanı da marangozluk bölümüne yerleştirip bu konularda ün yapmış kişiler tarafından eğitimler vereceksin. Nasıl bir bilgisayar programcısı olunur? veya nasıl bir marangoz ustası olunur? bunları öğreteceksin. 4 yıl boyunca usanmadan bunların eğitimini alan insanın ceza süresi bittiğinde, emin ol en iyi bilgisayar programcısına veya en iyi marangoza taş çıkartır hale geldiğini göreceksin. Artık hırsızlık yapmak için hiçbir bahanesi kalmayacak. Kendi parasını kendisi kazanmak için alın teri dökecek. Şimdi bu zamana kadar bu eğitimler verilmiş olsaydı suç oranları yüzde kaçlara düşerdi sen düşün. Sadece marangozluk eğitimi veya bilgisayar eğitimiyle sınırlı kalmayacak bu eğitimler. Bunların yanında kişisel gelişim üzerine eğitimlerde verilmesi gerekli. Türkiye’deki suç oranı bu kadar basit bir metotla en aza indirgenmiş olacak. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Bir anlık hata ile yıkılan hayalleri, yakılan canları düşündükçe kahroluyorum. Kendi güvencemiz için önlem almak zorundayız. Bu proje sadece benim aklımdakilerden bir tanesi. Düşün bakalım senin aklında kaç tane projen var? Bu projelerin hepsi tek bir çatı altında toplandıktan sonra bak bakalım Türkiye’nin önünde hangi güç durabiliyor.
Şimdi gelelim bizim olmazsa olmazımız olan “Düş İşleri Bakanlığı”na. Hep düşünmüşümdür, “Neden birileri çıkıp yer çekiminden arındırılmış bir futbol sahası yapmaz?” Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şey bu. En azından ben böyle bir şey duymadım. Şimdi bu benim hayalim Düş İşleri Bakanlığınca ciddiye alınıp harekete geçirilse ve Konya’da böyle bir yer oluşturulup, tüm dünyaya tanıtılsa iddia ediyorum milyarlarca insan burayı görebilmek için koşa koşa gelirdi. Oyun ücretinin ne kadar olduğu hiç fark etmez. Bu fikir Konya’yı turizm cenneti yapabilecek güçte. Seninde ilgini çektiğine eminim. Sıfıra yakın bir alanda yerçekimsiz, kuralsız bir futbol keyfi kimin ilgisini çekmez ki? Belki uçuk bir düşünce ama üstüne düşülürse yapılamayacak bir şey değil.
Mesela bu bakanlık 6 yaşına gelen çocuklarımızı ana okulu modelinde, ‘özel yetenekleri keşfetme’ adı altında kurulan bir okula yerleştirip hayatı boyunca bu çocuklara destek olsa, çocuklarımızın zeka seviyelerini ölçerek yaratıcılıklarını geliştirse, aykırı düşünme kabiliyetini kazandırsa ve yeteneklerini sergilemelerine imkanlar verme olasılığı tanısa, bu becerilerini geliştirebilmeleri için eğitimler verdirse ve parasını da devlet hazinesinden karşılasa ne kadar güzel olur değil mi? Bak sen o zaman çıkan Yüzücülere, koşuculara, kimyagerlere, fizikçilere, bilgisayar programcılarına nasıl şampiyonluklar kazanıp Nobel ödüllerini alıyorlar. Bu sistemle hem çocuklarımız kendilerini geliştirecek hem de ülke olarak daha fazla kalkınacağız. Dışarıya bağımlılıktan kurtulup, kendi ihtiyaçlarımızı kendimiz karşılayacak hale geleceğiz.
“Evlerin camları yağmur yağdığı zaman kirleniyor, o zaman yağmur yağmasın” demek ne kadar mantıksızsa, bu projelere de hayır demek o kadar mantıksızdır.