M. Faik Özdengül
Aşkı verdin yalnızlığı aldın
Aşk için ne demiştik? Vazgeçilmez bir zevk ve dayanılmaz bir ızdırap.
Aşağıdaki satırlar yine bir okurumuza ait ve kendisine yaşadıklarını ve hislerini bizimle paylaştığı sizin yorum ve önerilerinize açtığı için teşekkür ediyorum. Aşkın getirilerinden biri olan ayrılığın ardından diğerine yazdıklarını ve aşkına biraz daha geri çekilip uzaktan bakışını okuyacaksınız. Yeniden toparlanma gayretini…
Merhaba,
Tatilden geldim. Eskiden tatillerden de zevk almazdım. Sevdiğim tek şey denizi seyretmekti. Denizin kokusunu içime çekmekti en büyük zevkim…
Hayatımda ilk defa bu sefer başka bir keyif yaşadım. İnsan ne isterse onu yaşıyor buna inanmaya başladım. Hayatın bir düşünce serüveninden öte bir şey olmadığını da düşünüyorum. Bizim nesnelere yüklemek istediklerimizle alakalı yaşadığımız her şey…
Tatildeyken sana uzun uzun mektup yazdım. Ama sanırım eline geçmeyecek.
Bir zamanlar kendime hüzünleri seçmiştim. Bir gün ulaşacağım mutluluk gibi bir düşe kendimi kaptırarak… Neden diye sorguluyordum. Bir yerde hep bir eksikliğin olduğunu düşünüp kendime dönüyordum. Eksikliklerimi bir bir belirleyip hayal ettiğim o ulvi makamın kapısını çalıyordum. Senin de ifade ettiğin gibi ben geldim diyordum. Ama kapılar açılmıyordu. Kapılar hiçbir zaman açılmayacaktı. Gerçek şu ki biz o kapılara hiç ulaşmadık. Anlamak gerek artık bu hakikati. Direnmenin anlamı yok…
Içinde bir zamanlar bir aşk olduğunu anlatan bizler yana yana anlatıyorduk aşkı. Yaşıyorduk. Sonra bitti. Bu kadar soğuk bizim gerçeğimiz. İnsani aşk biter deme bana. Ben aşkın her halinin ulvi olduğu kanaatindeyim.
Bu aşkın yanlış hallerine bir şey demem. Yanlışlıkları aşarak güzele açılmaktı esas olan. Ama maddesel boyutunda takılı olan bizler, sahip çıkamadığımız onca kendiliklerimiz de samimi değiliz.
Hiçbir zaman samimi olmadık. Doğru olmadık birbirimize. Dünyalık bir aşka samimi olmayan bizler neyi talep edebiliriz ki?
Ben kendi adıma da söylüyorum bunu. Diyorum kendime neyi talep edecek halin var? Sen aşkı kaldıramayan bir mahluk, ulvi bir aşka nasıl talip olmayı hak ettiğini düşünürsün? Önce bak elindekilere… Neye ne kadar sahip çıktın? Neydi senin için değerli olan? Diye soruyorum kendime…
Henüz elindekilerin kıymetini bilmeyen bizler ne istiyoruz baksana. Bence bu noktada gerçekçi değiliz henüz. Ve samimi değiliz. Samimi olmalıyız önce…
Sözlerim seni boşluğa itebilir. Ben boşlukları da yaşadım. İnan zamanla boşlukta olmaya da alışıyorsun.
Yol verilse bile bazen yürüyemezsin. Yürümek içinde öyle ilahi bir güce gerek yok. Yürümek çabayla ilgili. Konuşmak yerine fiile geçmek gerekiyor… Bak gidiyorum diye konuştuğun an çıkmaz sokak oluyor yol.
Sana gelince, bilmiyorum bu sözlerim seni incitir mi ama söylemeden edemeyeceğim. Sanırım gerçekçi konuşmamı tercih edersin. Bilirsin hislerimi saklamayı beceremiyorum.
Bir ayna olmamı ister misin? Ne diyor biliyor musun Mevlana:
"Ayna ile terazi, birisi sen incinecek yahut utanacaksın diye doğru söylemekten sakınır mı? Susar mı? "
Doğruluk bu. Ne kadar muhteşem bir ifade şekli değil mi?
Neden o yolda olmadığını açıklamamı ister misin? Bilmiyorum bunu daha önceleri belki kısmı de olsa ifade ettim sana, ama kaldıramazsın diye belki kıyamayıp susmuşumdur. O zamanlar tam bir ayna değilmişim. Gerçek bir ayna olsaydım o zamanlar anlatırdım sana bunları. Ya da ayna olmak için gerçekten tanımak gerekmiş. Tanımak içinde sadece seni değil, kendimi de tanımam gerekmiş…
Sen ben, ben sen olmak gerekmiş ki ayna olasın. Hayal ettiğim gibi yaşadığım için sanırım ayna olmayı göz ardı etmişim.
Hayaller ve yanılsamalar… Ayna objektiftir. Aynanın sevdiği yoktur. Ayna karşındakinin aynısıdır. O zaman insan ister istemez şöyle düşünüyor. Sevgi dahi bir mesafe aslında… Ayna hakikati anlatınca kendinden de vazgeçiyor… Karşındakinden de. Çünkü artık birlik oluyor…
Ayna olmaya başlayınca sözlerim seni yaralamasın. Ama şu an sana ayna olmam gerekiyor.
Evet mailini okudum. Üzgünüm, hiçbir zaman tatmine ulaşamayacaksın. Tatminsizlik senin ruhunu körelten bir şey. Bunu sen de biliyorsun. Ama tatminsizliğinin nedenini tam olarak saptayamıyorsun. Sonra kendi içinde başlıyor bir kaçış…Tatminsizlik seni öyle ürkütüyor ki o can haliyle bildiğin, okuduğun, duyduğun, inandığın, arzuladığın ve o çok istediğin yola girmeyi istiyorsun... Halbuki biliyor musun yola tek bir nedenden girersin sadece O'na olan özlemindir. Içindeki halis ve öz halinde bulunan o aşktır.
O'nun yolu kaçış yolu değildir. Bütün yollar ona gidebilir diyebilirsin. Ama doğru yolda olsan ya da olsak şimdiye kadar çoktan kapıdaydık…
Öyle isterken, çabalarken kaçmadan isteseydik, kendimizi dünya telaşından O'nun yoluna itmeseydik başka şekilde olurdu.
Dünya ile mücadele etmeyi bırakmalı. Dünya da yaratılan bizim gibi. O da bizim kadar aciz. O da her gün sema etmekte gördüğün gibi…Dünyadan kaçışımız O'na götürmez bizi…Biz kimden kaçıyoruz…
Dünyadayken varlığımız yani gösterdiklerimiz tecrübelerimiz O'nun huzurunda, O başka bir yerde değil, O bizde…
Bir zamanlar bir dua ettin. Bana bir aşk ver diye. Ve geri kalan yorumunu kendin tamamla…
"…ne var ki yolun nereye götüreceğini herkesin kendisi keşfetmesi gerekir." Artık görmeye çalış…
Ulvi bir aşk asla pes etmeleri kaldırmaz. Unuttun mu? Ne derlerdi derviş olmak isteyene birine hiç aşık oldun mu? Içindeki aşktan vazgeçersen bu küçük ve manasız olarak nitelendirdiğimiz aşktan bile vazgeçen bizler nasıl ulvi bir aşka talip olabiliriz?
Yarım bıraktığımız, döndüğümüz onca sözden ve kaldıramadığımız onca gerçeği bilerek bence buna talip olmak için kendimizi iyice tartmalıyız.
Sana tavsiyem de bu. Ben kendi adıma uygulamaya çalıştığım da bu. Yaşadığım her şeyde samimi olmak. Ben günahlarımda bile samimi olmayı tercih ederim. Tamam günah işlemişsem bu bana aittir. İnkar edemem ki… Pişmanlık duyarım o başka. Ama sonuçta ben yapmışsam sahip çıkarım.
Neyse seni mutlu edecek şeyler de söyleyeyim. Bunaldın mı? O zaman ne yap biliyor musun? Aileni al, arabayla çık şöyle güzel hareketli bir şeyler çal cd çalarında sonra biraz uzaklara açıl…
Şükret ki sevdiğin herkes yanında. Uzakta sevdiklerin de varsa onları da güzel bir tebessümle gönül dünyandan selamla.
Ve biz yani sen ve ben zor olanı seçtik. O zaman biraz artık direnmeyi bırakıp kendi hayatlarımıza sahip çıkmalıyız.
Önce maddesel olan hayatımızdaki olgulara alışmalıyız. Ben bazen bu noktada gerçekten seni anlamıyorum. Şunu sorguluyorum ister istemez. Sevdiğin bir kadınla yaşıyorsun ve muhteşem bebeklerin var. Güzel bir işin, inancın da var. İnancın varsa daha güçlü olmalısın. Vazgeçtiklerin varsa, artık pişman olmamalısın. Çünkü sonuçta buna inandın…
Bu tatilde bir de şunu öğrendim. Bilirsin fazla öğrenme meraklısıyımdır J Neden bu tatil bana zevk verdi? Çünkü sevdiklerim yanındaydı. Bir şeyler mi yaşadım. Hayır. Ama sevdiklerinle yaşanan her an paha biçilmez. O zaman içimde sıkıntı olmadan şükretmenin de hazzını yaşamak da ayrı bir keyif verdi. Yalnızlığı seçmek istemiyorum artık. Neden? Zaten yeterince yalnızım… Yalnızlık nerde biliyor musun? Yürümek istediğimiz yolda…
Yine yalnızlığını kelimelerini ağlatarak anlatmışsın. Bu duyguyu da bilirim. Ama yine gerçekçi olacağım. Yalnızlığı sen seçtin…
Dün gece bir tek şeye üzüldüm. İtiraf etmek istiyorum. Bir kandil gecesinde hatırlanmayacak kadar değersizdim… Bunu değerle ölçme diyeceksin belki ama bu şekilde düşünüyorum. Çünkü gerçek ve olan bu görünen de bu… O kadar senin için günahtım… Bu nedenle hatırlanmayacak kadar değersizdim. Bu yüzden sende dahil kimseye inancım kalmadı… ve yine bu yüzden yolumda adımlarımı atamıyorum…
Huzurla kal…
www.pozitifdegisim.com